Bölüm 3

1.6K 98 0
                                    

Eve vardıklarında herkes tam kadro onları bekliyordu. Araba garaj kapısından girince abisinin 3 yaşındaki oğlu Atlas fırlamıştı bahçeye. Annesi bu eve bir gelin daha geldi ya ölsem de gam yemem derken babası can dostunun kızını kızı bilmişti artık. Abileri Ezel'i tebrik ederken yengeleri çekinik gülümsemeler gönderiyorlardı Ezel'e.

İlker'in en çapkın haliyle "Yengelerin en güzeli Ezel Hanım hoş geldiniz fakirhanemize" deyince herkes gülmeye başlamıştı.

"İlker Bey iltifat ediyorsunuz. Sözlerinizin güzelliği gözlerimi yaşarttı."

Hey hey hey!!! İlker ve Ezel tanışıyor muydu? Doğru ya şu arsa meselesi için önce İlker gitmişti Mardin'e. Güya iş için gitmiş 1,5 ay sonra eli boş döndüğünde Yiğit küplere binmişti.Peki bu samimiyet nerden geliyordu. İlker Ezel'in kulağına birşeyler fısıldamış Ezel'de gülerek olumlu anlamda başını sallamıştı. Bu kadın herkesle iyi anlaşıyordu galiba. Yiğit hariç.

İlker elini Ezel'in beline dolamış harıl harıl birşeyler sormakla meşguldü. Konunun ne olduğunu anlamamıştı kimse. İlker en son söylediğiyle yengesini şaşırtmış, sert bir tepki almıştı.

Kardeşi yalvarıyor muydu? Yok artık İlker küçükken bile yalvarmazdı şimdi mi yalvaracaktı. Yeğeni dikkatlice Ezel'i incelemeye başlamıştı. Atlas sevimliydi ama vahşiydi.

"İlker amca bu kim? Niye geldi, gitsin?"

Ezel kahkahalarla gülüyordu. İlker kızar gibi yapmış

"Çok ayıp insan yengesini kovar mı?"

"Kovmaz mı?"

"Tamam amcası yanlışlıkla söyledi. Kovmadı beni."

"Yok kovdum sonra vazgeçtim."

Saat geceyarısını çoktan geçmişti. Ezel ona olan bütün kızgınlığını unutmuş gibiydi. Yine de ilgisini kaybetmek hoşuna gitmemişti. Sonuçta satranç gibiydi evlilikleri ve hamleler daha yeni başlamıştı.

Nurcan Hanım "Odanı hazırlattım kızım. Bir eksiğin olursa söyle, utanma. Gülten'e sordum ne seversin ne sevmezsin diye ama sen yine de bir bak. Gerçi sana havuzun karşısındaki bağımsız odayı hazırlattım. Küçük bir ev gibidir. Baban senin yaz kış dere tepe dolaştığını söylemişti. Biz buralara tıkılıp kaldık seni şimdiden sıkmayalım."

"Çok düşüncelisiniz. Eliniz değdiyse çok güzel olmuştur eminim. Yormuşsunuz kendinizi, benim için endişelenmeyin çok çabuk adapte olurum rahat olun."

Ayrı oda mı? Neler dönüyor biri anlatabilir mi?

Nurcan Hanım

"Oğlum düğün sonbaharda olsun deyince sen herşey kuralına göre olsun istedik. Gelinimle birkaç ay daha ayrı kalacaksınız. Sabredebilirsin değil mi?"

Kiminle nerede, ne zaman konuşmuştu annesi peki?

"Gülten kızının layık olduğu beyaz gelinlik olmadan gelin gelmesine çok üzüldü. Benden rica etti kıramadım. Sadece 3-4 ay. Ama dayanamam dersen düğünü yarın yap kavuş güzel karına."

Yiğit Ezel'in planlarına yetişemiyordu. Ezel Gülten'e Gülten'de annesine iletmişti. Kadınların şeytanla işbirliği yapması kadar ürkütücü birşey olamazdı.

Herkesin odasına çekilmesini bekledi. El ayak çekilince de pek sevgili karısının yanına gitti. İçeri fırtına gibi daldığında Ezel koltukta oturmuş onun gelmesini bekler gibiydi. Yiğit burnundan soluyordu. Kapıyı ardından büyük bir gürültüyle kapatmıştı. Ezel'in sinsi gülüşü iyice delirtmişti onu. O sert işadamı görünüşüyle...

"Bak kızım neler çeviriyorsun bilmiyorum ama sana bir uyarı. Ben arkamdan iş çevrilmesinden hoşlanmam. Ne istiyorsan açık açık söyle. Çok mu meraklıydım senle aynı odada kalmaya. Sakın oyunlarına annemi alet etme."

"Bitti mi?"

"Daha değil. Kuralları ben koyarım sende uyarsın. Anlaşma açık ve net. Bir halt ettin benle aşık atmaya kalkışıyorsun. Ama dikkat et üzülen sen olursun. O asi kız havalarına burada tav olacak enayi bulamazsın. Senden buralarda çok var."

"Bak aslanım oyunu sen başlattın bende devam ettiriyorum. Haklısın buralarda benim gibilerden çok olabilir. Ama bizim orda senin gibi ciğeri beş para etmezlerden bulunmaz. Bilmeyiz şerefsiz nedir."

"Laflarına dikkat et. Sonuna tahammül edemeyeceğin oyunlara girme."

"Oyun mu istiyorsun hala? Hayhay. Madem yatağıma girmek istemiyorsun burada işin ne? Neden senden uzak kaldığım halde burnumun ucunda bittin yine? Asıl sen benimle uğraşma. Kokoşlarına benzemem senin."

Allah'tan ana binadan uzaklardı yoksa ev ahalisi çoktan seslerini duyup dışarı çıkmıştı. İlk gece ilk kavga. Nasıl bir belaya bulaşmıştı böyle.Ezel yerinden kalkmış ceketini çıkarıyordu. Korku nedir bilmez miydi hiç?

"Çeneni kapamaya karar verdiysen seni dışarı alalım ne dersin kocacım. Malum kurallar."

"Sakın beni tahrik etme."

"Edersem ne olur söylesene. Üzülür müyüm kırılır mıyım? O dediğin ince duygulardan bende yok ne yazık ki. Seni olan tarafa alalım."

"Sakın ailemi üzecek birşey yapma Ezel. İlk ve son uyarım yoksa kocalık hakkı denen birşey var bunu sakın aklından çıkarma."

Ezel kahkahalarla gülüyordu. Katıla katıla gülüyordu hem de.

"Kocalık hakkı da neyin nesi? Bizim kahya Asuman ablanın okuduğu aşk romanlarında sert adamların cümlesiydi bu. Aramızda kalacak söz yoksa sende mi okuyorsun? Neymiş bu haklar anlatsana Allah aşkına."

Karanlık bir gölge geçti Yiğit'in yüzünden. Aklındakileri göstermeye kalksa ne olurdu acaba. Sonuçta karısıydı. Biraz yoldan çıksa kim ne diyebilirdi ki.

"Altıma girdiğinde görürsün o haklar neymiş."

"Ya üstte olmayı seviyorsam ne olacak."

Beyninde sirenler çalışyordu Yiğit'in. Bu kadın gerçek bir deliydi. Asla lafın altında kalmıyor, onu şaşırtacak bir cevap mutlaka buluyordu. Neydi şimdi bu sandığın kadar masum değilim mi demek istiyordu.

Ailesinden ayrı yıllar geçirmişti. Rahatlığına bakılırsa pek de uslu durmamıştı.

Ezel ateşle oynadığının farkındaydı ama içindeki o sesi dinlemeden yapamıyordu. "Durma Ezel, mahvet onu. Seninle dalga geçmenin bedelini ödet ona. Sen Ezel Eroğlu'sun. Kimse seni küçük göremez."

Yine de tedirgin olmuyor değildi. Son cümlesi biraz ağır olmuş Yiğit'in o delinmez zırhını az da olsa çizmişti. Anlaşılan odadan ayrılmaya niyeti yoktu. Masanın üstündeki sigarayı alıp kırmızı dudaklarının arasına yerleştirdi. Hareketlerinin izlendiğine emindi. Derin bir nefes çekerken sigarasından ellerinin titremesine mani olmaya çalışıyordu.

Yiğit kıpırdamadan ona bakıyordu.

"Daha ne kadar dikilmeyi düşünüyorsun? Kapıyı göstermemi ister misin?

"Ezel rahat dur. "

Yerinden kalkmış yanına gitmişti tekrar. Sigarasından derin bir nefes çekmiş dumanını tam da kocasının dudaklarından içeri savurmuştu. Bardağı taşıran son hamleydi bu.

Yiğit fütursuzca saçlarına yapışmış gözlerinin içine bakarak

"Oyun oynamak mı istiyorsun öyle olsun. Bundan sonra her anım huzurunu bozmak için yeni oyunlar düşünmekle geçecek."

Ezel istediğini almıştı. Savaş bundan sonra çok daha çetin geçecekti. Mavi gözlerindeki parıltılar korkmadığını gösterircesine Yiğit'in beynine kazınmıştı sanki.

"Aferin aslanım işte böyle."

Fırtınadan Sonra Aşktan ÖnceWhere stories live. Discover now