11.Bölüm

651 43 9
                                    

Çalışma masamdan kalkıp yatağıma ilerledim. Elbette uyuyamayacaktım ama yatmanın iyi geleceği umuduyla yattım.

Boş boş yatmanın bir faydası olmadığını anladığımda odamdan çıkıp mutfağa ilerledim.

Sandalyeleri es geçip masanın üstüne oturduktan bir süre sonra yarın okula gideceğimi hatırlayarak okulda bayılmamak için bir şeyler yemeye karar verdim. Buzdolabından çıkardığım şeylerden zorla birkaç lokma yedikten sonra uyuyabilmek için ısıttığım sütü içip yatağıma döndüm.

***

Sabah uyandığımda sinir bozucu alarmı kapatıp lavaboya ilerledim. Lavabodaki işim bittikten sonra giyinip aynaya baktım. Berbat görünüyordum ve bu şekilde okula gidemezdim.

Annemin makyaj çantasını aldıktan sonra tekrar aynanın karşısına geçtim. Annemle ten renklerimiz hemen hemen aynıydı ve onun kapatıcısı bende sırıtmazdı.

Kapatıcıyı göz altıma iyice yedirdikten sonra aynaya son bir kez daha baktım. Eskisinden daha iyi gözüktüğüm kesindi ama yine de berbat durumdaydım.

Evden çıktığımda gözümü alan güneşe birkaç küfür savurduktan sonra okula doğru yürüdüm.

Okula geldiğimde herkes bana garip bakışlar atıyordu. Tamam, çökmüştüm ve kesinlikle bir hafta önceki gibi değildim ama yine de böyle bakmalarına gerek yoktu değil mi?

Sınıfa girdiğimde Yixing ve Jongin hemen yanıma koştu. Jongin bana öyle sıkı sarılıyordu ki kemiklerimin kırıldığını hissedebiliyordum. Nihayet geri çekildiğinde endişeli bakışlarını üzerimde gezdirdi.

"Ne oldu sana böyle? Bu halin ne? Bir haftadır nerdesin sen? Telefonlarımı da açmadın hiç. Ağladın mı yoksa?"

Jongin soru yağmuruna devam ederken Yixing onu susturdu. "Ne olduğunu anlatmak ister misin Sehun?"

Kafamı iki yana salladıktan sonra Suho'nun sırasına ilerledim. Gelip o beni kaldırana kadar kalkmayacaktım burdan.

Sıradaki yazılarımızı görünce gülümsedim. Bir haftadır okula gelmediğim için yazdığı son şeyi görmemiştim.

'Inatçısın Oh Sehun' gözlerim dolarken eş zamanlı gülümsedim. Öyleyim sevgilim. Fakat sadece konu sen olunca...

Sınıftaki her şey normaldi. Chanyeol ve Baekhyun uyuyor, -Chanyeol bu yüzden Sehun'un yanına gitmemişti- Jongin ve Kyungsoo birbirlerini izliyordu. Sınıf gürültüydü ve Jongdae... O farklıydı sanırım.

Bıraktığımın aksine oldukça sessizdi ve bir şeyler düşünüyor gibiydi. Ağzındaki lolipopu bir sağa bir sola çevirirken gözleri tek bir noktaya odaklanmıştı.

Sadece bir kez görebildiğim stajyer öğretmen Minseok sınıfa girdiğinde herkes yaptığı işe devam etmişti.

Jongdae onun geldiğinin farkında bile değildi sanırım. Minseok'tan hoşlandığını düşünmüştüm. (Çünkü Minseok sınıfa ilk geldiğinde Jongdae onu izlemişti.)

Minseok sessizce sınıfta dolaşırken Jongdae'nin önüne gelince durdu. Jongdae hala kilitlenmiş bir şekilde yere bakarken derince iç çekti. Minseok gülümsedikten sonra Jongdae'nin ağzındaki lolipopu aldı ve kendi ağzına koydu.

Jongdae sonunda Minseok'u farkedebilmişti. Şaşkınca başında dikilip kendi lolipopunu yalayan Minseok'a baktı. Minseok ise ona göz kırptıktan sonra sınıfta dolaşmaya devam etti.

Jongdae bir hızda yanıma gelip beni omuzlarımdan sarstı. Gözleri hala kocamandı.

"Benim lolipopumu yedi. Benim ağzımdan alıp yedi." Şaşkınlıkla fısıldarken anlamsızca gözlerinr baktım.

"Bana neden söylüyorsun?" Uzun zamandır konuşmadığım için sesim boğuk çıkmıştı.

Omuzlarımı bırakıp göz devirdi. "Çünkü aptal, sınıfta dedikodudan en uzak kişi sensin ve senden sır çıkmayacağını biliyorum. Yani kendimle ilgili birine bir şey söyleyeceksem elbette o kişi sen olursun."

Kısaca 'hm'ladım. "Sana ilgisi varmış gibi geldi bana"

Söylediğim şey üzerine kahkaha atmaya başlayınca tüm sınıf bize dönmüştü. Minseok da sınıfın diğer ucundan ağzındaki lolipopla bize baktı.

"Sehun, Jongdae'ye ne söyledin bilmiyorum ama bir haftadır ilk defa gülüyor"

Minseok'un söylediği şeyle şaşkınca Jongdae'ye döndüm. Tekrar Minseok'a dönüp işaret parmağımı Jongdae'nin üzerine doğrulttum. "Bu mu bir haftadır gülmüyor?"

Minseok başıyla onayladı. "Evet, hatta konuşmuyordu bile"

Şaşkınlıkla tekrar Jongdae'ye döndüm ve ellerimi sertçe yanaklarına sabitledim. "Sen kimsin ve asla susmayan dedikoducu Jongdae'ye ne yaptın?"

Jongdae büzüşmüş dudaklarıyla güçlükle konuştu. "Yı bın Jıngdıı ımını kıyıyım, bırık bını"

Ellerimi yanaklarından çektim ve 'Anlat' dedim.

Onu bu denli değiştiren şeyin ne olduğunu merak ediyordum. Derin bir iç çekip bana döndü. "Benden sonra sen de anlatırsan olur"

Biraz düşündükten sonra kabul ettim. Birileriyle konuşmak iyi gelirdi belki. Ve Jongdae her ne kadar dedikoducu olsa da böyle şeylere saygısı olan biriydi. Yani biri ona güvenirse, o güveni boşa çıkartmazdı.

Birkaç derin nefes aldıktan sonra anlatmaya başladı. "Şu stajyer öğretmen, Minseok. Sınıfa ilk geldiğinden beri aklımı da kalbimi de fazlasıyla meşgul ediyor. İlk gördüğümde kalbim deli gibi atmaya başlamıştı zaten. Her şeyiyle kusursuz olabilecek kadar güzeldi. Gözleri, dudakları, sesi, yanakları, burnu, saçları, duruşu... Sana yemin ederim Sehun, ne kız ne de erkek, hayatım boyunca onun gibi güzel kimseyi görmedim ben. Ve kalbim kimse için öyle atmadı. Hala da her gördüğümde deli gibi atıyor. Ama bunların olmaması gerekiyor. O bir öğretmen, ben ise sıradan bir öğrenciyim. Bizden olmaz. O istese dahi olmaz. Ki istemez zaten. Niye istesin ki benim gibi birini? Sürekli onu düşünüyorum Sehun. Aklım fikrim hep o oldu. Onunla olma ihtimalimi, olamama ihtimalimi... Iyi ya da kötü aklımda hep o var. Anlayacağın aptal bir platonik aşık oldum."

Gözlerine baktım. Bakışları hüzün ağırlıklı duygularla yüklüydü. İlk defa bu kadar ciddi görüyordum onu. İşi zordu gerçekten. 

"Belki sana karşı gerçekten ilgisi vardır. Neden 'imkansız' gözüyle bakıyorsun ki hemen? Zor olabilirsiniz ama imkansız değilsiniz bence"

"Haklısın" dedi. "Ama benim hakkımda ne düşündüğünü bile bilmiyorum. Yapacak bir şey yok anlayacağın. Elimden bir şey gelmez yani"

Aramızda oluşan kısa süreli sessizliği Jongdae bozdu. "Sıra sende"

Uzun uzun olanları anlattım. Suho'yla aramızda geçenleri, onu ne kadar çok sevdiğimi ve ne kadar çok özlediğimi...

"Senin durumun daha fenaymış be kardeşim" (Keko Jongdae ksjd)

"Öyle, ama bekliyorum işte. Gelecek çünkü, biliyorum."

"Ben de Suho niye okula gelmiyor diyordum."

Aniden aklıma gelen şeyle adeta bağırdım.

"BULDUM!"

Jongdae oturduğu yerde sıçradıktan sonra bana döndü. "Neyi buldun?"

"Seni ve Minseok'u nasıl sevgili yapacağımızı"

Ben gururla gülümserken Jongdae şaşkınlıkla bana baktı.

"Ne?"

~~~

Helö! Pazartesi atmam gerekiyordu bölümü ama sınavlarım başladı ve onun yanı sıra antremanlarda çok yoruluyorum. Bir türlü fırsat bulup yazamamıştım. Hepinizden özür dilerim bebeklerim. Son olarak bölüm burda mı bitirilir demeyin bitirdim çünkü kskf  iyi okumalar bebekler

Group Assignment/HunhoWhere stories live. Discover now