ZEL-ŞİV MİNİ BÖLÜM + ALINTI

12.4K 406 113
                                    

Mini Bölüm...

Bir kadın düşünün, sevdiği adam için babasının soyadından vazgeçmiş, ailesini bırakmış, her şeyini sevdiği adama adayan bir kadın. İyisiyle, kötüsüyle tüm yaşamını sevdiği adamla geçirmeye söz vermiş bir kadın...

Bir adam düşünün, kendisi için babasının soyadından vazgeçmiş, her şeyini kendisine adayan kadın için ailesinden vazgeçmiş bir adam. Mutluluğu, sevdiği kadının gözlerinde bulan bir adam. Onun bir damla göz yaşına dünyayı yakabilecek bir adam.

İkisi de birbirleri için bir şeylerden vazgeçmişti.Mutluluğu, huzuru birbirlerinde bulmuşlardı.Kimin gücü yeterdi ki sevenleri ayırmaya, Hak'tan başka? Kim cesaret edebilirdi böyle bir şeye?

Ssvdiği kadının saçlarını okşarken bir yandan da bunları düşünüyordu Şivan ağa.Karısı için ölmeye bile hazırdı. Onun bir tebessümü için ömrünü vermeye razıydı, yeter ki kollarındaki kadın ağlamasındı. Hep mutlu olsundu...

"Şivan..."dedi Zelal mahmurlukla, saçlarını okşayan adam onu mayıştırmıştı.

"Söyle güzelim."

"Bana kızıyor musun?" diye sordu Zelal tek nefeste. Suçluluk hissediyordu Şivan ağaya karşı.Belki de bu olanların tüm sorumlusu kendisiydi... Belki de Zelal olmasaydı Şivan ağanın hayatında, böyle şeylerle uğraşmış olmayacaktı Şivan ağa.Ailesinden, aşiretinden ayrılmayacaktı mesela...

Şivan ağa, duyduğu şeyle kaşları çatılırken göğsüne yatırdığı karısını omuzlarından tutup kendisine bakmasını sağladı.

"O nasıl söz öyle evinamın!? (Evinamın, emin değilim fakat 'sevgilim' olduğunu düşünüyorum.)" dedi Şivan ağa, kızgın görünmeye çalışarak.

"Bilmem, hani ailenden ayrıldı-" Zelal'in lafını, dudaklarını birleştirerek böldü Şivan ağa. Zor da olsa karısının bir türlü doyamadığı dudaklarından ayrıldığında, "Benim ailem sensin,Zelal."dedi karısının gözlerine bakarak.

Daha sonra oturduğu şezlongdan ayağa kalktı ve Zelal'i de kaldırdı.

" Bu konu burada kapandı,bir daha açılmasın. "dedi Şivan ağa. Tabi ki o da üzülüyordu kardeşlerinden, anasından, babasından ayrı kaldığına ama yaptığı şeyden kesinlikle pişmanlık duymuyordu Şivan ağa. Sonuçta kendisi ailesini bizzat uyarmıştı. Fakat ailesi dinlememek konusunda ısrarcı olmuştu her zaman. Kendisi de göz göre göre karısını ezdirecek değildi.

"Haydi, biraz yürüyelim." diyen Şivan ağa, yanında bulunan tişörtünü üzerine geçiriyordu bir yandan. Zelal de kafasını olumlu anlamda sallayıp hemen sehpanın üzerinde bulunan tülbentiyle başını kapattı.

El ele tutuşup önce havuz kenarında biraz dolanmış daha sonra bahçeye çıkmışlardı genç çift.

"Şivan, seninle ilk tanıştığımız anları anımsıyorum da... O zamanlar senin karına çok üzülmüştüm." dedi Zelal kocasının elini tuttuğu koluna sarılarak.

Duyduğu şeyle şaşıran Şivan ağa "Nedenmiş o?" diye sordu Şivan ağa. "İnsan hiç kendine üzülür mü?" diye de çapkın bir imada bulundu.

Kocasının imasına cevap vermeyen Zelal, bir önceki sorusunu cevapladı, "O zamanlar gözüme, sanki hiçbir şeyi umursamayan, vurdumduymaz, sorumsuz biri gibi geliyordun. Klasik, çapkın aşiret çocuğu işte."

Şivan ağa, bu konuşmanın sonunu merak ediyordu.

"Ee, sonra ne oldu?" dedi, karısının sözlerine devam etmesini istiyordu.

AŞK-I ÂLA (TÖRE) #wattys2018 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin