24| Kaçış'a İlk Adım

Depuis le début
                                    

Jungkook dudaklarının kenarlarını yukarıya doğru kıvırdı.

"O halde nasıl bakmam gerektiğini öğret bana."

Gözleri birbirine kenetlendi, ortamdaki hava ağırlaşmış gibiydi.

O sırada silah sesi duyuldu.

"Gençler, buraya gelin!" Diye seslendi Namjoon.



"Yine mi?" Diye sordu Jungkook evin arka bahçesine çıktıklarında.

"Yarım kalan bir işimiz vardı," dedi Jiyong, elinde tuttuğu silahı çevirirken sırıtıyordu. Jungkook üzerindeki ceketi çıkarmaya başladı ve başını salladı.

"Şu herif burada olmak zorunda mı?" Dedi Yoongi'yi işaret ederek. "O varken konsantre olabileceğimi zannetmiyorum."

"Oh, bahane~"

Namjoon sırıtarak Yoongi'ye beşlik çaktı.

"O herif benim en iyi parçam---" Namjoon'un bakışlarını fark ettiğinde duraksadı Jiyong. "Yani Joon'dan sonra."

Jungkook başını iki yanına sallarken gömleğinin kollarını katlıyordu.

"Benim yokluğumda aklını çelmişler senin. Ortalığı boş bırakmaya gelmiyor."

"Hey, sen!" Namjoon elindeki bira şisesini ona doğru kaldırdı. "Gevezelik yapma da azıcık çalış."

"Beni oyalıyorsunuz," diye homurdandı Jungkook, Jiyong'un elindeki silahı aldı ve hedef tahtasının önüne geçti. "Haejin--"

"Min Yoongi, ne kadar cesursun?" Jiyong Jungkook'un lafını kesti.

Yoongi çimlerin üzerinde oturmaya devam ederken kaşlarını kaldırmıştı.

"Fazla cesurdur, ben kefilim," dedi hemen yanında oturan Namjoon. Yoongi'nin omzunu pat patladı. "Hadi göster onlara."

"Bekle, bekle, onu vurmamı mı istiyorsun?" Jungkook gözlerini kocaman açarak yanında duran Jiyong'a baktı.

"Pek sayılmaz," dedi adam işaret parmağıyla kaşını kaşıyarak.

"Hadiii--Biraz eğlenelim!"

"Onu vursam olmaz mı?" Jungkook silahla Namjoon'u işaret ederek homurdandı.

Jiyong sadece güldü.

"Cidden.. bunu yapıyor musun?" Dedi Jungkook ayağa kalkan Yoongi'ye.

"Eh, beni hassas noktamdan yakaladı," dedi Jiyong'u kastederek.

"Cesur olmakla ilgili bir sorunun var anlıyorum ama hayatını riske atmana da gerek yoktu," diye homurdandı Jungkook.

"Söz konusu olan hayatım hakkında bu kadar ilgili davranman gururumu okşadı Jeon."

Namjoon gür bir kahkaha patlattı. "Bu iş iyice eğlenceli olmaya başladı."

"Boş versene, Min Yoongi. Son nefesini de tüketmeden hemen önce gördüğün, benim güzel gözlerim olacak," dedi Jungkook sırıtarak.

Yoongi hedef tahtasının önünde durduğunda gözlerini kıstı. "Sen..."

"Evet," dedi Jungkook gür bir sesle. "Seni duydum, Min Yoongi." Silahı kaldırdı.

"Harika!" Dedi Jiyong neşeyle. "Onu öldürmemeye dikkat et, yazık olur." Bir sigara yakarak Namjoon'un yanına doğru ilerledi.

"Güzel," diye homurdandı Yoongi. "Güzel olana güzel derim ben."

"Bence hayatın için endişelenmelisin." Jungkook elinde tuttuğu silahı biraz daha sıktı.

"Bahse girerim ki ıskalayacaksın."

"Sana ıskalamayayım da."

"HADİ JEON!" diye tezahürat etti Namjoon.

Jungkook derin bir nefes aldı. Hayatının büyük bir bölümü boyunca belki de hayalini kurduğu şey eline geçmişti. İntikam. Hemen, şimdi onu öldürebilecek olma düşüncesi zihnine sızmıştı. Herkesten teker teker intikamını almak istemişti. Listenin başında Haejin vardı. Hemen ardından gelen Park Jimin ve Min Yoongi'ydi. Tony'yi en sona saklamıştı. Ama işler hiçbir zaman onun düşündüğü şekilde ilerlememişti ve içinde bulunduğu an da kesinlikle planlarının dahilinde değildi. Ve daha da kötüsü... artık onu öldürmek istemiyor oluşuydu. Daha da ötesi vardı... Yanlışlıkla onu vurma düşüncesi rahatsız edici geliyordu.

Yoongi ile aralarında hatrı sayılır uzunlukta bir mesafe olmasına rağmen gözleri, onun gözlerine net bir şekilde bakıyordu ve Jungkook yutkundu. Yutkundu çünkü eskiden sadece mavi gözler, gözlerine değdiği zaman böyle hissederdi. Eskiden bakmaya doyamadığı mavi gözler içinde bulunduğu anda onu rahatsız ederken, eskiden bakmaktan nefrettiği gözlerin şimdi gözlerine değiyor olması rahatlatıyordu ve o gözlerin kapanacak olma düşüncesi...

Eli titremeye başladı. Ensesinden akan terlerin varlığını hissediyordu. Vücudu yanmaya başladı, nefesi ağırlaşmıştı ve gözleri bulanmaya başlamıştı.

"Sorun değil."

Yoongi'nin uzaktan gelen cılız sesi, kulaklarını doldurdu ve oradan bütün zihni üzerine çöktü.

"Sorun değil, Jungkook. Eğer vurursan, kimse seni suçlamaz."

Sorun değil.

"Eğer bunu yaparsan, seni suçlamam."

"Neden böyle konuşuyorsun?" Diye sordu ancak sesinin titrediğini fark etmemişti.

"Çünkü biz de seni kanattık."

"Hey, hey!" Jiyong ayağa kalktı. "Bu iş ciddileşmeye başladı. Jungkook, iyi görünmüyorsun. Bunu yapmak zorunda değilsin, ver o silahı."

"Sorun değil," dedi Jungkook gözlerini Yoongi'den çekmeden.

"Sorun değil," dedi Yoongi gözlerini Jungkook'tan çekmeden.

Öldür onu.

Jungkook o çocuğun varlığını yeniden hissetti ve hemen ardından tetiğe bastı.

White Rabbit |vmin&yoonkook| ✓  Où les histoires vivent. Découvrez maintenant