24| Kaçış'a İlk Adım

3K 366 35
                                    

Exo-Can't Bring Me Down

"Ah, Jungkook?" Jiyong onu fark ettiğinde şaşırarak söylemişti. "Neden hemen ayaklandın sen?" Ancak Jungkook ondan daha fazla şaşırmış olabilirdi.

"Hemen değil, neredeyse bir haftadır yatıyorum zaten," diye söylenirken kaşlarını çatmıştı ve gözleri Namjoon'un hemen yanında duran Yoongi'ye odaklanmıştı. Neden oradaydı ki?

"Aç mısın?" Diye sordu Namjoon. Jungkook kaşlarını biraz daha çatıp ona döndüğünde Jiyong alayla güldü.

"Adama onu yiyecekmiş gibi bakıyorsun da, ondan sordu."

Gözlerini devirdi Jungkook. Ne alakası vardı? Onu Jiyong'un evinde ve Namjoon'un hemen dibinde görmeyi beklemiyordu. Üstelik, onu... o günden sonra hiç görmemişti ve aniden karşısına çıkmış olması onu afallatmıştı ama asıl neden diğerleriydi elbette. En azından Jungkook öyle olduğunu düşünüyordu...

"Seninle biraz konuşabilir miyiz hyung?" diye sordu Jiyong'a.

"Eğer Haejin'i soracaksan..." Namjoon henüz lafını bitiremeden Jiyong hafifçe öksürmüştü.

"Jungkook, bunu seninle daha sonra konuşuruz--" Ayağa kaltı ve üzerindeki tişörtü düzeltti. "Joon, sen benimle gelsene biraz."

"Ne? Hyung şu an Yoongi ile-"

"Gel benimle diyorum. Bir şey söyleyeceğim." Namjoon oflayarak Jiyong'un peşinden ilerlemeye başladığında Jungkook bir süre onların arkasından baktı. Gözleri  şüpheli bir şekilde kısılmıştı.

"Nasıl hissediyorsun?" Yoongi sorduğunda ağır ağır ona çevirdi bakışlarını. Yüzüne baktı onun. daha önce hiç görmediği yumuşak bakışlar, bir şeyleri sorgulamasına neden olacak kadar garip gelmişti o an. Sorguluyordu da. İşin içinden çıkamıyormuş gibi olsa bile devam ediyordu buna, çünkü onun gözlerine bakarken başka bir seçeneğin varlığını bilmiyordu.

"İyiyim," dedikten sonra boğazını temizledi. "Oldukça endişelenmiş olmalısın." Devam etti alay dolu bir tınıyla, her zamanki gibi olmaları gerekiyordu sonuçta. Değil mi? Bu yüzden ona doğru yaklaştı hafifçe, ellerini kabanının ceplerine daldırdı yaklaşmaya devam ederken. Açıkçası onun da aynı şekilde ona yaklaşması, onu afallatacak derecedeydi. Ancak... kendine hakim oldu. Normal olmalıydı. Normal. Bekle... Bunun ne demek olduğunu unutmuş olabilir miydi?

"İyi olmana sevindim," dedi Yoongi yavaşça. Doğrudan onun gözlerinin içine bakıyordu ve gayet rahat gözüküyordu. Jungkook'un aksine. "Ve evet, senin için endişelendim."

Jungkook bir süre boyunca sessiz kaldı. Yoongi o kadar samimi görünüyordu ki... ona inanmaya başlayabilirdi. Tıpkı bir aptal gibi.

"Şimdi de..." Başladığı cümleyi bitiremedi çünkü neden başladığını ve ne söylemesi gerektiğini bilmiyordu. Ya da neden başlamak zorunda hissettiğini.

"Ben... senin gözlerinin gördüğü o kişi değilim Jungkook." Yoongi dudaklarını birbirine bastırırken hafifçe gülümsedi. "Yanlış bakıyorsun. Bir kez daha denesen olmaz mı?"

Kaşları ondan bağımsız bir şekilde havaya doğru kıvrılırken, bir adım geriye doğru sendeledi bedeni. Gözlerinde oynamaya başlayan film, her zaman düşündüğünün aksine, çok fazla etkiliyordu onu. Yine de memnundu. Ondan uzaklaşmak, verdiği doğru kararlar listesinin başında geliyordu.

"Neden sorunu bende arıyorsun ki? Sen bana ne gösterdiysen o."

Yoongi güldü.

"Sen, Jeon Jungkook. Sen... nasıl bakarsan öyle görürsün."

White Rabbit |vmin&yoonkook| ✓  Onde as histórias ganham vida. Descobre agora