23| Beni Hasta Eden, Nefes Aldıran İlacın Ta Kendisi, Nasıl Bırakayı(m) Seni?

Start from the beginning
                                    

O, yaramaz bir veletten başka bir şey değildi işte.

Orada kendi kendine sakinleşmeyi denedi, ne kadar uzun bir süre boyunca orada oturduğunu fark etmemişti ama gerçekten orada oturup, saatlerce, beynini patlama raddesine getirebilecek kadar çok düşündü.

Jungkook, olanlar, Haejin, Hei.... Jimin.

Hayatı boyunca yaptıklarını sorgulayacak kadar çok düşündü.

Sonrasında kendini içki şişelerinin önüne attı, fazla içmedi. Sarhoş olacak kadar içmedi, sadece düşüncelerinin biraz hafiflemesine neden olabilecek kadar içti. Sonra kapı çaldı, Jugkook olacağını düşünmüştü. Ya da herhangi başka biri. Park Jimin değil.

Siyah saçları her zamankinin aksine dağınık duruyordu. Alnına dökülmüş siyah kakülleri hafif dalgalıydı. Uzerinde bordo kazak dışında bir şey olmadığını fark etti. Üşümüyor muydu? Hava soğuktu.

Ve o renk, o siyah saçlara ve tenine o kadar çok yakışmıştı ki...

"Tae..." diye mırıldandı Jimin yavaşça. Taehyung onun hareket eden kurumuş dudaklarından zorlukla çekebildi gözlerini ve bakışlarını onun pembe yanaklarında gezdirdi.

"Üzgünüm, biraz konuşabilir miyiz?"

Jimin neden bu kadar mükemmel gelmişti gözüne? Hayır, doğru soru bu değildi. Neden daha önce onu fark edememişti? Neden o kadar oyalanmıştı?

Ve o nasıl bu kadar mükemmel olabilirdi?

"Tae..." diye mırıldandı Jimin, ona doğru bir adım atarken küçük bir çocuk gibi görünüyordu yüz ifadesi. Jimin ona yaklaştı, kollarını açtı ve ona sarıldı.

"Özür dilerim," dedi Jimin başını onun boynuna gömüp, dirseklerine tutunurken. Sıkı bir sarılma sayılmazdı ama bu bile Taehyung'un kalp atışlarını alt üst etmişti, nefesini kesmişti.

Nutku tutulmuştu.

"Özür dilerim," dedi Jimin, hemen ardından Taehyung'un boynundan bir nefes çekti sesli bir şekilde. " Ben... geldim. Kabul edecek misin beni? Hatalarımla, geçmişimşe... Bugününe ve geleceğine de kabul edecek misin beni? Kabul et. Çünkü ben her şeyimle sana geldim, Tae."

Taehyung hafifçe geriye çekildi ve onun yüzüne baktı.

Jimin her an ağlayabilecekmiş gibi görünüyordu. Tamam, o herkese genel olarak sarkıntılık ediyor olabilirdi. Herkese "bebeğim" de diyebilirdi. Bunu duymuştu da ama daha önce... kimseye ona baktığı gibi bakmadığından emindi. Bir kez daha büyülendi. Jimin de...

Boşversene.

Taehyung onu kendine çekti ve dudaklarını onunkilerin üzerine bastırdı. O an hiçbir şeyi sorgulamamaya karar vermişti. Geçmiş veya gelecek. Sadece... içinde bulunduğu anın tadını çıkarmak istiyordu. Jimin'in ona geldiği o anın...

Anın büyüsüne o kadar kapılmıştı ki... o şekilde odasına kadar çıktıklarını fark etmemişti. Yani bir ara bacağını merdivene çarpmıştı ama transta gibiydi.

Eğer olur da onunla bir ilişkiye başlarlarsa...

Uzunca bir süredir bunu düşünüp duruyordu, hazır olup olmadığını veya böyle bir şeyi yapmak isteyip istemediğini. Emin olamıyordu gerçi, Jimin her zaman bunun şakasını yapıp durmuştu ama gerçek olacağını hiç düşünmemişti şimdi, böyle, bu şekilde.

Aniden?

Jimin onun alt dudağını ısırdığunda, Taehyung zayıf bir şekilde inledi. Uyuşmuş gibi hissediyordu, gözleri kısıktı ve dizleri titriyordu. Gerçi bu heyecandan da olabilirdi. Sonra onun dili, kendi diline temas ettiğinde gülmek istedi, gıdıklanmış gibiydi.

White Rabbit |vmin&yoonkook| ✓  Where stories live. Discover now