7. Bölüm - Mesafe

Start from the beginning
                                    

Midem bulanıyordu. İçimdeki kötülükler kocaman bir taş yığını olarak orada birikmiş gibiydi. Asit yakıyordu içimi. Belki vicdan azabıdır diye düşündüm. Yalçın’a karşı hissettiğim vicdan azabı.

Hastanenin sınırları dışında her zaman güzel duygular olduğuna inanmıştım. Aklıma hiç kötü şeyler getirmemiştim. Yani düşünmüştüm fakat beni bulacağını hesaba katmamıştım. Kendimi yere bırakırken onların görüş açısından çıktığıma sevinmiştim. Bütün duvarlarımı indirmiş bir şekilde, sessizce gözyaşlarımı akıtırken yakalanmak hayatımın en kötü şeyleri sıralamasına girebilirdi.

Ellerim iki yanımda güçsüzce çimenlere asılırken hıçkırıklarımı serbest bıraktım. Kimse beni umursamıyordu ki bu en iyisiydi. Gözyaşlarımı akıtırken bütün kötü duygularımdan arınıyordum, seans gibi gelmişti.

Pişmanlık, hayal kırıklığı, vicdan azabı, öfke. Hepsi yavaşça yok olmaya başlarken rahatlamış şekilde iç çektim. Gardımı yok etmiştim. İmge Altınay çekildiği kabuktan kafasını çıkarmış ve uğradığı hüsran sonucunda tekrar geri çekilme kararı almıştı, ne acıklı!

‘‘Kendine geldin mi?’’

Elimin tersiyle gözlerimi kurularken yanıma ne zaman oturduğunu bilmediğim Asmin’e döndüm. Soru dolu bakışlarımı fark edince güven vermek ister gibi gülümsedi. İşaret parmağını dudaklarına götürdükten sonra ‘sır’ diye fısıldadı.

‘‘Bundan kimseye bahsetmeyeceğime emin olabilirsin, bana güvenmeni istiyorum.’’

Aslında beni böyle görmesini istemiyordum ama bunun üzerinde düşünecek kadar da iyi değildim. Yanıma yaklaşıp içten gülümsemesini sununca kendimi tamamen kaybettim. Israrla sildiğim yaşların yerini yenileri alırken sabırla bekledi.

Elini omzuma koyup yüzümü izledi. Gerçek İmge’yi. Maskenin altındaki kişiliğimi. ‘‘Sorun değil’’ dedi. ‘‘Sonuçta herkesin patlama noktası vardır. Beni tanımadığın herhangi biri gibi düşün. Seni yargılamayacağımı bil.’’

İmge hayatındaki en kısa konuşmayı yapmıştı şuan. Islanmış yüzümü, kızaran gözlerimi ve burnumu umursamadan kıkırdadım. ‘‘Eminim ki upuzun bir konuşma için çıldırıyorsun ama bugün olmaz. Hesabıma yaz.’’

Daha on dakika önce aldığım kararlar tuzla buz olmuştu! Asmin, Yalçın, Olcay hatta Öykü’yü bile hayatımdan atmaya karar vermişken söz vermek neydi?

Bilinçaltım onlarla arkadaş olmamı istiyordu, kesinlikle!

‘‘Hadi okula gidelim, ilk dersi kaçırmak istemezsin.’’

‘‘Emin ol tarih dersini asmak için her şeyi yapabilirim.’’ diye sızlandım ayaklanıp bana uzattığı elini tutarken. Cümleme kıkırdamayla karşılık verdikten sonra saçımdaki yaprağı çekip aldı. Parmak uçlarındaki yeşil yaprağa üfleyip uçmasını sağladı.

‘‘Bunu erkekler güzel kızlara yapar Asmin’’ diyerek bir adım geri çekildim. Surat ifademe güldükten sonra ‘‘Yardım eden de kabahat!’’ dedi ve yola koyulduk. Nedense aramızdaki duvarların yıkılmaya başladığını hissediyordum. Belki o duvarları ben yıkıyordum, kendi ellerimle.

Belki de sadece istemek yetiyordu, insanları anlamak için.

(…)

Sınıfın önünde volta atmakta olan Ece’yi gördüğümde içime yayılan huzursuzluk kendimi suçlu hissettiriyordu. Onu endişelendirmiş olmama rağmen yanına gidip birkaç kelime söyleyip herkesi rahatlatmak istemiyordum. Kötüydüm, Ece onların yanına gitmek istemese o manzarayla karşılaşmayacaktım.

Aşka Dokunuş ღWhere stories live. Discover now