27.BÖLÜM

3.3K 143 38
                                    

Beğenileri ve yorumları eksik etmezseniz sevinirim. İyi okumalar. 🌹  

Yağmur'dan

"Beni kırmandan korkuyorum." Diye itiraf ettiğimde Savaş elini elimin üstüne koydu. "Ben sana kalbinin kırmama garantisini bir kaç ay önce verdiğimi hatırlıyorum." Dediğinde isteksizce gülümsedim. "Bende senin dengesiz olduğunu hatırlıyorum." dedim, cümlemi bitirmem ile bir anda kalp şeklindeki dudaklarını araladı ve cümlesini sert bir ses tonuyla "Ben sözümden dönmem." Savaş sinirlenmişti, ortamı yumuşatma amaçlı hemen konuyu değiştirip, "Sana biraz önce bir soru sormuştum ama cevabını alamadım?" Sesimi emir verirmiş bir şekilde çıkarmadım.
"Neden bu kadar merak ediyorsun bu piçi?"
Bana mesaj atan birini beni tanıyan, beni isteyen birini nasıl merak etmeyeyim? En iyisi konuyu değiştirmekti. Bu gidişle Savaşla tartışacaktık.

Derin bir nefes alıp,
"Bu mesajlardan sonra değişik davranmaya başladın." dediğimde gözlerini benden ayırdı ve elini elimden çekip derin bir nefes alıp verdi.
"Ben sana nasıl davranıyordum da şimdi farklı davranıyormuşum gibi geliyor?" Diye sorduğunda,
"Bana karşı soğuksun, umursamazsın mesela. En garibide beni iki gündür öpmüyorsun." Dediğimde Savaş bir kahkaha pattlattı. Onu ilk defa kahkaha atarken görüyordum. Bütün gülümsemelerini beynimden silip bu kahkayı kazıdım.

"Ne yani, iki gündür öpmemem sana garip davranıyormuşum hissi mi yarattı?" Alaycı bir ses tonuyla bu cümleleri söylerken gözlerimi devirdim. Tamam, iki gündür öpmediği için kendimi biraz boşluktaymış gibi hissedebilirdim fakat söylediğim cümleden sadece buna mı takılmıştı?
"Ne yani az önce sana söylediğim cümledeki soğuksun, umursamazsın kelimelerini umursamayıp sadece öpmüyorsun kelimesine mi takıldın?"
"Sana karşı umursamaz veya soğuk davranmıyorum. Hava soğudu üşüyüp hasta olacaksın. İçeride konuşalım." Dedi ve ayağa kalktı. Hava soğumamıştı. Geçiştiriyordu. Bunu biliyordum. Klasik Savaş'tı. Artık onu birazda olsa tanıyordum.

Arkasını dönüp iki adım attıktan sonra bana doğru kafasını çevirdi ve "Hadi." Dedi. Birşey söylemeden sandalyeden kalkıp arkasından gittim ve içeri girdim. Yatağa doğru ilerledim ve kendimi yatağa yavaşça bıraktım.

Savaş, terasın kapısını kapatıp yatağa doğru bir kaç büyük adım attıktan sonra sağ omzunun üstüne yüklenerek yattı. Yüzüme baktığını biliyordum.
"Bana bak."
Umursamadım.
"Bana bak."
Gözlerimi tavana odakladım ve gözlerimi çok kırpmamaya çalıştım. "Hâlâ sorumu cevaplamadın." Dediğimde Savaş, tekrar, " Bana bak!" dedi sinirlenmiş gibiydi. Sol omzumun üstüne yüklenerek Savaş'a döndüğümde, "Anlatacak mısın?" Diye sordum,  "Her şeyi baştan alalım." Dedi ve derin bir nefes aldı. "Yağız, beni en yakın arkadaşlarımdan biriydi, Gizem, Uraz'a hamile kalasıya kadar." Dedi ve bir kaç saniye sustu. "Yağız, o zamanlar Gizem'e deli gibi aşıktı. Bunu bende biliyordum, Gizem'de ama Gizem'in benden hamile olduğu ortaya çıktığında Yağız'da, bende yıkıldık. Aramız bozuldu. Yıkılmamın sebebi Yağız'la aramızın bozulması değildi. Ben çocuk falan istemiyordum. Gizem'i sevmiyordum bile. Gizem'e, Yağız'a söyleme dedim. Ama Gizem'de beni seviyordu bu yüzden de çenesi tutamayıp Yağız'a yumurtladı.
O günden sonra Yağız benimle konuşmamaya başladı. Haklıydı da, ama ben hiçbir şey hatırlamıyordum. Yılbaşı günü çok içmiştik. Saat ikiden sonra ben birşey hatırlamıyorum. Bu durumun ailemin bilmemesini istiyordum ama olmadı. Ailem Gizem'in benden hamile olduğunu çoktan duymuştu bile. Türk adetidir ya, kız eğer senden hamile ise hemen evlendirilir. Bende öyle hemen evlendim. Liseyi okuyordum. Daha on sekiz yaşlarındaydım. Onu karım olarak kabul etmiyordum. Ne Gizem bana karışıyor, ne de ben Gizem'e.

Gizem üç aylık hamileyken evlendik. Altı ay sonrada Uraz doğdu. Mutlu falan değildik. Planım Uraz doğduktan sonra boşanmaktı. Ama öyle olmadı." Dedi ve durdu. Gözlerini benden çekti ve kaldığı yerden devam etti. "Gizem'i sevmeye başlamıştım. Ama bunu Gizem'e söylememiş, okulum olmasına rağmen hep eve geç geliyordum. Sevdiğim kızla vakit geçirmek gibi bir hayalim yoktu. Hayatımı boka çeviren oydu, birde onunla güzel zaman falan geçiremezdim. Eve geç geliyordum ama içmiyordum. O lanet şeyi içtiğimde başıma bu tür bir bok geldiği için artık bırakmıştım. Sadece arkadaşlarımla takılıyor, sigara içiyorduk." Savaş'a yaklaştım ve sol elimi kaslı vücuduna sardım. Başımı, burun hizasına koydum ve gözlerimi kapatıp Savaş'ı bu şekilde dinlemeye başladım.

"Uraz doğduğunda ilk başta istememiştim. Çünkü yüzünün Gizem'e benzemesinden korkuyordum fakat öyle olmadı. Uraz Gizem'e nazaran bana daha çok benziyordu. Biraz kanım ısınmıştı. Sonuçta o benim çocuğumdu. Onun bir suçu yoktu. Her neyse, işte ilk acı Uraz doğduktan bir hafta gün sonra geldi. Gizem, hastaneden çıktıktan bir hafta sonra evi terk etti. Uraz'ın beşiğinde bir not buldum. Notta, gittiğini ve bir daha gelmeyeceğini söylüyordu. Hayatım burdan sonra yıkıldı. Darma dağın oldu. Sevdiğim kız gitmişti ve bir daha geri dönmemek üzere." Gözlerimi açıp Savaş'a doğru başımı yukarı kaldırdım. Gözlerine sis çökmüştü. Kalbi acıyor olmalıydı. Fakat anlatmasını istiyordum. Ben, Savaş'ın acılarını bilmeliydim ki kanayan kalbine merhem olmalıydım. Kararlıydım ve "Artık uyuyalım mı?" demedim.

"Gizem gittikten sonra bende İstanbul'a geldim. Onlardan uzaklaşmak için. Uraz'ı zorda olasa büyüterek iki yaşına getirdim. Yazın için annem ve babamın yanına dönmek istiyordum. Uraz sürekli arkadaşlarının büyüklerini görüp "Babaannemi ve dedimi görmek istiyorum." diyordu. Annem ve babam Konya'da yaşıyorlardı. İstanbul'dan Konya'ya uçak bileti aldım. Babamın İstanbul'da bir holdingi vardı ve ben orda çalışıyordum. Maddi durumum gayet iyiydi. Uraz'a gayet iyi bakıyor bir dediğini iki etmemeye çalışıyordum.

Bir kaç gün sonra babamın ve annemin yanına gideceğim için mutluydum. Ama Yağız, intikamını almak için kaldıramayacağım ağır bir darbe bıraktı kalbimde." Dedi vücudumu biraz yukarı kaldırıp Savaş'ın gözlerine biraz daha yakından bakmak istedim. Elimi vücudundan çektim ve kendimi ittirerek yatağın biraz daha üstüne çıkıp Savaş'ın gözlerine ulaştım. Gözleri kapalıydı Savaş'ın. Sanırım bahsettiği babası, bu anlatacağı yerde ölmüştü. Sol elimi, yüzünün yarısını avucumun içine aldım ve "Savaş," dedim kısık bir sesle. "Gözlerini açar mısın?"

Savaş gözlerini yavaşça açtığında gözleri kanlanmış ve dolmuştu. "Çok mu acıyor?" dedim. Gözlerim dolmuş, sesim titremişti. Ne hissettiğini çok iyi anlıyordum.

"Tahmin edemeyeceğin kadar fazla." Dedi ve gözünden bir damla yaş düştü elime. Acısı fazlasıyla derindi. Benim ki kadar derindi. "Üzülme." Dedim ve derin bir nefes alıp verdikten sonra devam ettim. "Unutma, sen de bir babasın. Sen hayattasın. Uraz'da. Senin baban ölmüş olabilir ama Uraz'ın babası ölmedi unutma. Artık ben varım yanında. Yaralarına merhem olacak, sarmaya çalışacağım. Derin olabilir yaraların. O derin yaralar kalbinde bir iz kalabilir ama o izleri benle doldur. Ben buna varım Savaş. Senin yaralarının merhemi, kalbindeki savaş'ın barışı olmaya varım. Hazırım."

Savaş, bir kaç dakika gözlerime baktıktan sonra dudaklarıma uzanıp uzun, sıcak bir öpücük kondurdu.

Karanlıktı ve her karanlık insanı ürpertir, korku verirdi. Ama bu karanlık başkaydı...
Sanki beni karanlığın ılık mevsiminde tutuyor, gitmeme izin vermiyor gibiydi. Korkmuyordum. Korkutmuyordu beni bu karanlık. Tam tersine bu ılık karanlık, bahar ayları misali ruhuma işliyor, huzur ve güven veriyor gibiydi...

=>=>=>DEVAM EDECEK=>=>=>

GİTMENE İZİN VEREMEM |1+2|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin