Hoca gösteri gruplarını açıklamıştı, ben ve Sehun'un çok farklı yerlede olduğunu duyar duymaz itiraz etmiştim. Neden Sehun gibi dans ekibinde değilim diye adeta cırladığımda hoca gülmüş, başımı okşamış ve sanki bir çocukla konuşuyormuş gibi grupları fiziksel özelliklere göre belirlediğini, benim birilerini kaldırıp indirmem için kısa ve çelimsiz olduğumu söylemişti. Böylelikle işkencem başlamıştı.

Fon grubundaydım. Şu bütün gösteriyi yöneten ama kimsenin umursamadığı grup. Bütün gün stadyumun -ki stadyum olarak bahsedilen yer de biraz fazla büyük bir spor salonundan farklı değildi, küçücük şehirde büyük bir şey bekliyorsanız üzgünüm- tribünlerinde oturup elimizdeki renkli kartonlarla karşımızdaki işaretleri takip ederek karton kaldırıyorduk. Ortaya nasıl şekiller çıkıyordu bilmiyorum. Ama kesinlikle olduğum yerden memnun değildim.

Sehun orada, sahanın içinde diğer okullardan gelen 'fiziksel özellikleri'i iyi olan öğrencilerle birlikte prova yapıyordu. Neyse ki stadyum çok küçüktü ve ön sıralardaydım. Onu rahatça görüp dikizleyebiliyordum. Daha kötü bir haber vermem gerekirse Wufan ve Chanyeol de dans ekibindendi. Yani kısacası, yalnızdım ve bir de üçü bir olup benimle dalga geçiyordu.

Oturduğumuz yerin tam karşısındaki protokol alanında koçumuz flama kaldırıyor, ok işaretleri ve kaldırdığı rakamlarla bize yön veriyordu. Elimdeki kırmızı kartona baktım, bir de ellerime. İkisinin arasında fazla bir renk farkı yoktu. Hem sıcaktan kızarıyordum hem de kıskançlıktan.

Sehun'un dikkat çekmeye başladığını fark etmiştim zaten ama bu seviyeye geldiğini anlamamıştım. Partner olduğu kız sınıftaki Sehun'a ilgisi olduğunu belli eden kızlardan biriydi. Ki bu kızlardan baya vardı. Sehun kalemini düşürdüğünde ona uzatan, bisküvi aldığında Sehun dışında kimseye ikram etmeyen, Sehun hapşırdığında ona peçete veren kızlardan biriydi işte. Ne beklediniz ki? Bizim günümüzde kızlar hoşlandığı erkeklere kendini böyle ediyordu.

Kız o kadar mutluydu ki güneşin altında üzerindeki o saçma kıyafetlerle dans ettiğini umursamıyordu bile. Kendi koçumdan çok onların koçunu takip ediyordum. Adam her yeni hareket gösterdiğinde kalbim ağzıma geliyordu. Kız Sehun'a yaklaştı, Sehun da onu belinden tutup ileriye iki adım, geriye tek adım attılar. Ardından kız Sehun'un kollarında geriye eğildi. Benim kalbim ise eğri büğrü oldu. Sehun niye bilmiyorum ama fazla profesyonel görünüyordu. Sanki yıllardır dans ediyordu. Koçları bile bunu fark ederek yapamayan öğrencilere Sehun ve yanındaki kızı göstererek öğretiyordu.

Her şeyde iyi olmak zorunda değilsin diye bağırmak istiyordum sahaya fırlayıp. Kız ise... Tanrım kız ise güzeldi işte. Üzerinde beyaz, vücudunu tamamen saran bir body vardı ve en az Sehun kadar büyüme hormonundan çokça salgılamış olmalıydı ki göğüsleri şeftali gibi belirmişti. Ve o da iyi dans ediyordu...

"496! Doğru kartı kaldır!" Megafonun rahatsız edici sesinden adımı, yani stadyumda bana verilen adı duyduğumda sıçradım. Rengi kaçırmıştım! Hemen önümdeki poşetten sıradaki rengi kaldırdım. Mordu, evet, biraz daha Sehun'a bakarsam alacağım renkti.

O yüzden bakışlarımı Chanyeol'e diktim. Aptal herif, kızla birlikte adım atacağım derken kendi ayağına basıp düşmüştü. Wufan'ın olduğu yere baktım, o kadar yabani bir insandı ki eşiyle arasına iki kişi sığabilirdi. Tanrım, yeniden Sehun'a odaklandım. O ana geliyorduk. Sehun kızı belinden tutup hava kaldırdı. Chanyeol bunu yaparken kızı düşürmüştü, diğer pek çok kişi kötü görünse de Tanrım, Sehun ve o kız gerçekten çok estetik görünüyordu. Bakışlarımı önüme eğdim. Daha fazla devam edemeyecektim. Şapkamı çıkartıp dizlerimin üstüne koydum. Başıma daha fazla güneş geçecek olmasını önemsemedim. Biraz daha şapka takarsam terden kumaş kafama yapışacaktı çünkü.

The SeditionWhere stories live. Discover now