4. Bölüm

4.1K 401 206
                                    



Ekim 1975

"Luhan hadi hazır mısın?"

"Son kez eksik bir şeyim var mı diye bakıyorum." Sehun odama girdiğinde yüzünde gördüğüm o geniş gülümseme bile beni sakinleştirememişti.

"Bu kaçıncı kontrol edişin Luhan."

"Biliyorum, biliyorum ama heyecanlıyım işte ne yapabilirim."

"Bütün her şeyi almışsın zaten, evde bir şey kalmamış." Dolabımı açıp baktığında aklıma ona sormam gereken şey gelmişti.

"Bu arada, henüz hava sıcak olduğu için montlarımı almadım ama alayım mı?"

"Monta ihtiyacın yok ki." Omuzlarını silkip yarısından fazlasını boşalttığım dolabı kapatmıştı.

"Nasıl yani? Seoul sıcak mı?" Merakla açılan gözlerime bakıp güldüğünü görebiliyordum. Ama eğer Seoul gerçekten sıcaksa üzülürdüm çünkü ben kışı ve soğuk havayı çok severdim. "Seoul'a kar yağmıyor mu yoksa?" Aramızda kalan valizimin üstünden atlayıp yanıma yaklaşmıştı.

"Hayır seni aptal. Ben varken ısınma sorunun olmaz demek istemiştim." İğrenç olmasına rağmen tatlılığına kıkırdayarak bana uzanan kollarına karşılık verip sarılmıştım. "Zaten hep benimkileri giyiyorsun almasan da olur." Sehun'un kıyafetlerini en az Sehun kadar sevdiğimi biliyor muydunuz?

"Şimdi biz aynı odada kalacağız değil mi?" Diğer heyecanlı olduğum nokta da buydu. Sehun'la aynı odada kalmak, her sabah onu görerek uyanmak, her gece en son onu görmek... Üniversite ortamını şimdiden sevmiştim.

"Ne o? Beni her gün görmekten bir şikayetin mi var yoksa?" Yanağıma düşen saçlarımı geriye ittiği sırada ona bakacağım derken boynumda tuhaf bir sızının oluştuğunu hissetmiştim. Bu kadar uzun olması haksızlıktı.

"Zaten her gün görüyorum Sehun. Tatil boyu bizden çıkmadın."

"Memnun değilsen gelmeseydin benim okuluma."

"Senin için gelmedim. Orası benim bölümümün en iyisi." İkimiz de aslında onun için o okula gittiğimi bildiğinden bu tartışmamızı önemsememiştik. Çünkü o olmasa üniversite okumaya cesaret bile edemezdim. Zaten not ortalamam da pek parlak değildi.

Sanki hiç geri dönmeyecek gibi valizlerimi hazırlamış, bir eksiğim varsa diye oldukça endişe duymuştum. Aslında endişelerimin eşya nedeniyle olmadığını biliyordum. Korkuyordum ve çekiniyordum. Sehun okulda arkadaşlarının olduğunu, onlarla beni tanıştıracağını söylüyordu. Ve tabi elbette yeni tanışacağım kişiler de olacaktı. Küçük bir yerde oturduğumuz için herkes bizi tanırdı. Arkadaşlık nasıl kurulurdu bilmiyordum çünkü kurmaya ihtiyacım olmamıştı. Zaten kendimi bildiğimden beri arkadaşlarım vardı. Beni sevecekler miydi bilmiyordum.

Her ne kadar Sehun yanımda olsa da farklı bir yere gidecek olmak beni oldukça geriyordu. Acaba küçük bir şehirden geldiğim için beni küçümserler miydi? Acaba ben de ailem gibi bozuk bir şekilde mi konuşuyordum dilimizi? Sehun hiç öyle değildi, arkadaş bile bulduğuna göre oldukça iyi olmalıydı iletişim kurmada.

Ben ne yapacaktım? Üniversitede de sınıfa girince kendimizi tanıtıyor muyduk? Hoca geldiğinde ayağa kalkıyor muyduk? Ders arasında kalkıp tuvalete gidebiliyor muyduk?

Sehun valizimi ve sırt çantamı alırken ben hala bunları düşünüyordum. Çömez olduğum için üstler tarafından aşağılanır mıydım acaba?

The SeditionHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin