28. Bölüm

2.7K 296 111
                                    

Selaaaamm aşslkdaşslskaşasd

Bildirim gelince bu hangi ficti yaa dediniz dimi? lşaskdşladka

Hatırlayınca da çok sevindiniz demi? laskdldksaşd

Öyleyse iyi okumalar <3 


-------


12 Ocak 1985 (Evet, flashback yok ben de şaşkınım skdlklsallsaşkdaşl)



Tuhaf hissediyordum.

Evim gözlerimin önünde yerle bir olmuş, evsiz biri olarak okuldaki ofisimde kalmaya devam ediyordum. Bir daha başkasını o şekilde sevemem dediğim adamı göreli tam tamına 5 gün geçmiş olmasına rağmen ondan bir daha haber alamamıştım.

Ne bekliyordum ki?

Tamam, belki de oldukça çok şey bekliyordum.Kollarıma koşmasını istemiyordum elbet, kollarına da koşmayacaktım aynı şekilde. Yine de bir şeylerin değişmiş olmasını dilerdim. En azından bir defa da olsa karşıma çıkıp bana bir şeyler söyleyebilirdi.

İstediğim şey eskisi olmak değildi, yeniden başlamak da değildi. Bizden artık ne o eski mahalle arkadaşları ne komşu çocukları ne de sevgili olmayı deneyen üniversiteliler olabilirdi. Tek istediğim biraz konuşabilmekti işte. Aynı zamanda tek istediğim onu bir daha görmemekti. Askere gittiğinde neler yaptığını merak ediyordum, anılarını dinlemek istiyordum. Evet, bunu babam ya da Wufan yapınca sinirlensem de ondan her bir şeyi tek tek dinlemek istiyordum. Ailesi taşındıktan sonra nerede yaşamaya başlamışlardı merak ediyordum. Onlardan hiç haber alamamıştık. Annem ve benim için Sehun'un yaptığı şey önemli değildi ama Sehun'un annesi için aynı şey geçerli değildi. Bizi gördüğünde utanç duyduğunu söyleyerek taşınmıştı annesi. Mahcup olduğu için gittiğini. Sehun'a sormak istiyordum. Nereye taşındıklarını, gittikleri yerde biz gibi komşular bulup bulamadıklarını. Sehun'un nasıl işe başladığını, işini sevip sevmediğini, ekranda göründüğü gibi havalı bir iş olup olmadığını.

İstediğim tek şey bunları sormaktı. Ama biliyordum sorduğum hiçbir soru yeterli olmayacaktı. Aldığım hiçbir cevap beni doyurmayacaktı. Yenilerine ihtiyacım olacaktı. Bu yüzden istemiyordum. Mümkünse Sehun'u görmek, onunla iletişim kurmak istemiyordum. Çünkü biliyordum ki bir kez daha o kapıdan içeri girerse çıkmaması için her şeyi yapacaktım. Eskisi gibi olmak isteyecektim, acı olan şey ise biz hiçbir zaman eskisi gibi olamayacaktık.

Bir süredir elimde tuttuğum çerçeveyi geri bıraktım. O fotoğrafa ne kadar bakarsam bakayım geçmişe geri dönemeyecektim. Artık haberleri izlemiyordum. Neden bilmiyorum. Eğer istersem herhangi bir lokantaya gidip izleyebilirdim. Ama bunu istemiyordum. Hayatıma girmesini deli gibi istediğim adamın hayatımdan tamamen yok olmasını istiyordum. Ama öncelikle kalbimden yok olması gerekiyordu, yoksa hayatımdan hiçbir zaman çıkamayan bir kabus olarak kalacaktı.

Bu sabah kapımın altından odama bırakılan zarfı açıp açmama konusunda bu saate kadar hep kararsız kalsam da bir çırpıda açmıştım. Belediyeden gönderilen bir zarftı. Evimin çökmesinin tamamen kendi suçları olduğunu belirten basit bir yazıydı. Hükumet destekli konut projelerinin hatalarından birinde oturuyormuşum özetle. Yazının devamında zayıf temele ev yapıldığından da bahsediliyordu fakat bu kadar açıklamaya ihtiyacım yoktu pek. Eğer bu zarfla en yakın postaneye gidersem tazminat vereceklerini de belirtmişlerdi. Belirtilen tazminat tabii ki işime yarayacak bir miktarda değildi. Bununla yeni bir ev bulamazdım. En azından buraya atacak bir yatak almaya yeterdi. Bu soğuklar için yeterli olmayan paltomu giyerek zarfla birlikte odadan dışarı çıktım.

The SeditionHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin