"23- Kızım nerede?"

Börja om från början
                                    

Yağmur teyze sinirle bana baktı! Bağırarak "Ben sana canımı, ilk göz ağrımı, hayatımın parçasını emanet ettim Gürkan! Sen benim emanetime böyle mi sahip çıktın?" dediğinde, verebilecek bir cevap bulamadım. Mahçup bir şekilde başımı öne eğdim. 

"Özür dilerim, Yağmur teyze. Ben... özür dilerim."

Cevap vermedi. Serhat amcayı arayacaktı kesin ve ortalık ayağa kalkacaktı! Ama artık kalksındı! Yeterki Güneşim bulunsun. Ben düşümcelerimle cebelleşirken, Yağmur teyze daha sakin bir ses tonu ile "Kaç gündür yok?" diye sordu. 

"12 gün oldu."

"Polise haber vermedin mi oğlum? Hadi polisi aramadın, bize nasıl haber vermezsin?"

"Polise de haber verdik Yağmur teyze. Sizi telaşlandırmak istemiyordum. Ben başta sandım ki, Güneş bana kızdığı için..."

"Gürkan, o seni seviyor ve senden kaçmaz! Kaçtıkça sana yakınlaşacağını biliyor çünkü!"

"Biliyorum teyze."

Bakışlarım Yağmur teyzeyi bulunca, acı dolu bakıyordu. 

"Sen uyku uyumuyor musun, şu haline bak? Bu şekilde kızımı nasıl bulacaksın? Bu güçsüzlükte!"

Haklıydı. Yine mahçup bir bakıştan başka bir şey yapamadım. 

"Sen bir kaç saat uyu. Ben de karakola gidip haber var mı sorayım."

"Olmaz! Ben de geleceğim."

Yağmur teyze itiraz istemediğini belli edecek bakışlar yollarken, sessizce yerime sinip yatak odama doğru yürüdüm. Uyuyamazdım ki ben! Yine 1 - 2 saat kabuslar göre göre uyur uyanırdım! 


***

Gözlerimi araladığım zaman, Yağmur teyze'yi tepemde dikilirken gördüm. Heyecanla ayağa kalktım. 

"Yağmur teyze, bir şey mi oldu?"

"Dışarı gel, oğlum. Seni bekliyorum."

Merak etmiştim. Hemen dışarı çıktım. Salonda Efken de vardı. Gülümsüyordu. Yoksa Güneş'imden haber mi vardı? Bakışlarım Yağmur teyze ve Efken üzerinde gidip geldikten sonra "Ne oldu, haber var mı?" diye sordum. 

"Bulduk oğlum, yerini buldukta.. Büyük bir problemimiz var."

"Nedir teyze, söylesene?"

Söze giren Efkendi. 

"4 gün sonrasına nikah tarihi alınmış! Melih ve Güneş'in."

Söylenen sözle yerimde çivilenmiş gibi durdum. Şaka yapıyorlardı herhalde. Dalga geçiyor olmalılardı. Ne yani, ben Güneş kaçırıldı zannederken, 12 gündür uykusuzluktan geberip her yerde onu ararken, o herifle evlilik mi düşünüyordu? Üstelik gün bile alınmış ve Güneşin doğum günü seçilmişti! 

###

Yağmur;

Benim kızım! Benim büyüttüğüm, ağrısını sancısını çektiğim. 9 ay karnımda taşıdığım kızım. Şimdi kim bilir ne haldeydi? Serhat'ı telaşlandırırsam, kesinlikle ortalık ayağa kalkardı. Asla bilmemeliydi! Onunla olan evliliğimi hatırlayınca, bu pek mantıklı gelmedi. Ne yapılması gerekiyorsa, ben yapacaktım. 

Ona haber vermeden, onun gücünden faydalanabilirdim. Eğer öğrenirse, Güneş ve Gürkan diye bir şey asla olamazdı! Ve ben kızımın üzülmesine göz yumamazdım! 

Elime telefonu aldığım gibi Hamit'i aradım. 

"Alo Hamit. Beni çok iyi dinle. Ve eğer bu söyleyeceklerim, Serhat'ın kulağına giderse hiç hoş olmaz."

...

Hamitle konuştuktan sonra, hafif çıkan göbeğimin üzerinde elimi gezdirdim. Benim minik yavrum, sen ablan gibi manyak olma e mi?


Güneş;

"Zehra, lütfen ağlama. Kendine gel. Lütfen."

Kahretsin! O herifin üstüne atlayıp onu öldürmemek için kendimi zor tutmuştum! Bu ne biçim bir işti böyle? Melih ne tür bir oyun çeviriyordu böyle? Zehra'nın babası ne alakaydı? Gerçekten kocaman bir karmaşa söz konusuydu. Zehra'yı da, kendimi de kurtaracaktım bu bokluğun içinden! 

Zehra nefesini düzenlemeye çalışırken, bir yandan burnunu sildi. 

"Güneş.. ben... korkuyorum. Bu kadar yıl sonra, karşımda... O.. o beni de öldürecek Güneş!"

"Saçmalama! Böyle bir şeye müsade etmeyeceğim! Hem Allah'ın izni ile de hiçbir şey olmayacak! Göreceksin, önce buradan kurtulacağız. Sonra o şerefsizlerden!"

****

Zehra biraz da olsa kendisini toparlamıştı. Zehra'nın babası nasıl oluyordu da meydana çıkıyordu anlamamıştım. Anlamak için yeniden Melih'i kullanmam gerekecekti. Ona yakınlık gösterdiğim için kendimden ayrıca nefret ediyordum! 

Yavaşça aşağı indim. Salonun boş olması dikkatimi çekmişti. Halbuki salonda bile daima bir koruma bulunuyordu. Çatık kaşlarla mutfağa ilerledim. Orada da kimse yoktu. Kahretsin, telefonum da yoktu ki! Bizi kurtaracak birilerine ulaşayım! 

Tam yukarı yeniden çıkacaktım ki, kapıdan gelen kalabalık ses ve Melih'in neşeli sesi ile duraksadım. Arkama dönüp baktığımda, içeriye çeşit çeşit gelinlik getirdiklerini gördüm. Kaşlarımı çatarak baktığım sırada, Melih ve bir kadın yanıma gülümseyerek geldi. En fazla 38 yaşlarında olan kadın elini uzatıp "Merhaba, ben Sanem Avcı" dedi. Önce uzattığı eline baktım ve hafifçe sıktım. 

Soru sorar şekilde Melih'e bakarken, Sanem hanım lafa girdi. 

"Demek gelin bu? O halde hemen provalara başlayalım!"

Pardon neye başlayacağız neye? Biri bana rüya görüyorsun desin. Bu olmuş olamazdı, değil mi? 


Aşkın Son Damlası! [Tamamlandı]Där berättelser lever. Upptäck nu