"20- Sonra birgün..."

Start from the beginning
                                    

"9 yaşıma gelmiştim.. Sonra birgün, Annemin mezarının yerini öğrenmek istemiştim... Onunla konuşmak istemiyordum ama, yine de annemin mezarının yerini o biliyordu... Ve..."

Geçmiş Zaman;

"Ba... Baabaa."

Kekeledi küçücük kız, Baba'sının korkusundan. Eğer kızarsa, annesine acımayan bu cani adam. Küçük kızına hiç acımazdı. Babasının bakışları onu bulunca, bir adım geri gitti. Babasının bir bakışı ile yerin dibine girmek isteyecek bir hayat yaşıyordu. Peki neden? O bu hayatı hak edecek ne yapmıştı? Bu ceza ona fazla değil miydi? Henüz küçücüktü, anlamıyordu.  Ama zamanla büyüyüp anlayacaktı ki, hayat denen şey sınavdan ibaret. Ve her insan o sınavdan geçer. Kimisi 'Şükür' kimisi 'İsyan' ile..

Toplayabildiği kadar cesaret toplamaya çalıştı ve babasının gözlerinin içine bakmadan konuşmayı denedi. Belki böyle yaparsa daha cesur olacağını düşünmüştü.

"Baba."

Babası sinirlenmişti, sadece Baba diye mırıldanmaya mı gelmişti? Hiddetle "Ne var? Söyle" dedi. Küçük kızının korkusu ile cesaretlenen bir babaydı o.

Onu tehdit ederek susturan bir baba. Eğer gözü dönerse, kendi kızına acımayacak ve anında öldürebilecek bir baba! Tabi böyle bir insana Baba sıfatı yakışırsa.

"Annemin mezarını görmek istiyorum. Beni götürür müsün?"

Babası ayaklanır ayaklanmaz, minik ayakları geri geri gitmeye başlamıştı bile. Babası onu yakasından tuttuğu gibi, banyoya getirdi. Minik kız hata yaptığının farkına varıyordu. Böylesine bir adamdan merhamet beklemek nesineydi? Küvetin yeniden su doldurulduğunu görünce olağan gücüyle "Yapma baba, söz bir daha sormayacağım." dedi. Karşılık bulamadı. Daha çok korktu.

"Baba, lütfen yapma."

Ağlaması, sızlanması baba denilecek şahsiyetin gram vicdanını yerinden kıpırdatmadı minik kızı yakaladığı gibi, kuvetin içine soktu. Ve hızla başını bastırdı.

"Sana gördüklerini unut, anneni unut, öyle biri yok dememiş miydim!"

Küçük kız nefesinin tükendiğini hissettiği noktada, babası başını sudan çıkardı. Tam derin bir nefes çekiyordu ki, aldığı yarım nefes henüz tamamlanmadan bir daha suyun içinde buldu kendisini.

Nefesini tutmalıydı. Nefes alırsa, su boğazına ve burnuna kaçacaktı! Ve can verecekti! Aslında istiyordu bunu. Ama nedense yapamıyordu. Daha ne kadar sürecekti onun bu hayatı bilmiyordu. Bildiği bir şey varsa, sürekli dua etmesi gerektiği ve Allah'tan onu kurtarmasını istemesiydi. Öyle de yapıyordu Zehra. Geceleri el açıp dua ediyordu. İnanıyordu ki, birgün babası cezasını bulacak ve Zehra buradan kurtulacaktı.

Nefes almamak için direndiğinden dolayı babasının söylediklerini sınırlı duyuyordu. Ve yavaş yavaş kendisini onu çağıran karanlığa bıraktı.

"Seni de onun gibi öldürürüm! Anladın mı! Bir daha anmayacaksın adını!"

###

Şimdiki zaman;

Güneş;

"Ağlama, Zehra. Lütfen ağlama."

Bir baba nasıl cani olabilirdi! Allah'ım nasıl. Ona ağlama diyordum ama ben kendim şuan ağlıyordum. Bu halimi unutmuş, ona ağlıyordum. Neden durduk yere bunu anlatmıştı ki?

"Bana ağlama diyorsun ama, şu haline bak."

Ellerimle gözyaşlarımı sildim. Ona güç vermek istiyordum, ama ben güçsüzdüm. Buradan kurtulmak istiyordum ben. Annemi, babamı, Gürkan'ı istiyordum.

Bunun acısı ile daha fazla aktı gözyaşlarım ve ben yeniden sildim.

"Zehra.. ben..."

Lafımı kesti Zehra, ve söylediğinde gerçekten haklıydı.

"Bunu sana neden anlattım biliyor musun?"

Başımı hayır anlamında iki yana salladım.

"Çünkü bu yaşadığın hiçbir şey Güneş. Bu da senin sınavın belli ki. Ve sen böyle isyan edersen, sonucun nasıl olur? Ben çok daha ağırını yaşadım. Herkesin yaşadığı ağırdır. Evet kolay şeyler atlatmıyorsun. Ama ben yanındayım, değil mi? Lütfen bünyene zarar verme. Güç topla ki, onu yenebilelim!"

Doğru! Sen görürsün Melih efendi! Senin o hayatını mahvedeceğim!


Kuzular, ben dinleneyim diyorum ama, yok birileri ( Canımın biri) sağolsun izin vermiyor :)) Büyük tehdit yiyerek bölümü yayınladım el mahkum :) Keyifli okumalar, sizi seviyorum :) 

Aşkın Son Damlası! [Tamamlandı]Where stories live. Discover now