24

2.8K 203 45
                                    

Valeria

''Demek kaçmaktan kastın, başladığımız noktaya dönmekti,'' dedim ve Harry şöyle bir göz ucu ile baktı. Bakışları onu ilk gördüğüm gün ki kadar soğuk ve ifadesizdi. Ve elbet her yön de başa dönmüştük, kaçırıldığım ve saklandığım orman evine gelmiştik. Zayn diğerlerine haber vereceğini ve bu işten nasıl sıyrılacağımıza bakacağını söylemişti. Harry'nin, Zayn'ın bu iyimser tutumuna 'sikime kurtulursun.' gibi şahane cevap vermişti ve kurulan tüm umutları iki kelimesi ile yıkmıştı. Harry'nin yüz ifadesinde ki tek değişim, endişeydi. Bana defalarca Jenny'i sormuştu, ama ona her ne kadar tatminkar cevaplar versem de, canından olanı sağlam ve iyi olduğunu görmedikçe, rahatlamayacaktı.

''Patronu öldürme fikri sana aitti, bu öfke neyin nesi?'' Diyerek ayağa kalktım ve önünde durdum. Bir ileri bir geri gitmesi, artık başımı döndürmüştü. Beni baştan ayağa süzdü ve dudaklarında bir tebessüm peyda etti. Kaşlarımı çattım ve tekrar kanepeye oturmak için arkamı döndüm, ama Harry'nin dokunuşu buna karşı koydu ve tekrar ona dönmemi sağladı.

''Seninle pek ilgilenebildiğim söylenemez, ballı kurabiye,'' gözlerimi kapadım ve geri açtım. Bu tabir her ne kadar sevsem de, tüm ciddiyeti bozuyordu. Bir adım daha attı ve arada ki tüm boşluğu hem bedeni, hem ruhu ile doldurdu. Yüzünü eğerken, bakışları gözlerim ve dudaklarım arasında gidip geliyordu. Ama anın büyüsünü bozan, kapının açılması ve bir çok adamın içeri dalması oldu. Geri çekildim gelenlere baktım. Judas öfkeyle içeriye girerken, ondan geri kalan çocuklar ise başlarını iki yana sallayarak içeri doluştular.

''Seni piç kurusu.'' Judas, Harry'e yumruk atınca şaşırdım, ama sonra ki haklı tepkisini anladım. ''Haftalardır ortadan yoksun, öldün sanıyoruz ama bir çıkıyorsun patronu öldürüyorsun.'' Judas'ı ilk defa böyle görüyordum. Öfkeli yada deli dönmüş hafif kalırdı, sanki adamın içinden her an açığa çıkacak bir canavar var gibiydi. Harry omuzlarını silkmek ile yetindi ve gözleri odayı taradı.

''Kızım nerede?'' Bakışları Liam'ı buldu ve Liam burun kemerini sıkarak ofladı. Sanırım herkes Harry'nin bu dengesiz değişimi ve tutarsız davranışlarından oldukça şikayetçiydi. Ona burada tek meydan okuyanın Judas olması, sadece grubun ele başı olmasından kaynaklanıyordu. Aksi taktirde, Harry asla kendisine bu şekilde davranılmasına izin vermezdi.

''Baba.'' Jenny koşarak içeri girdiğin de, Harry hızla ona döndü ve dizleri üstüne çöküp kollarını iki yana açtı. Jenny hem ağlıyor, hem babasına doğru koşuyordu, bakışlarım diğer adamları bulduğunda, bir gerçek yine beni sarstı. Bu adamlar her gün birilerini öldürüyor olabilirdi, lanet şekilde acımasız duruyor olabilirlerdi, ama bir baba ve kızın buluşmasına imrenerek bakmaları, aile değerlerine önem verdiklerini anlatıyordu. Jenny kollarını babasının boynuna dolarken, Harry onu defalarca öptü. Görüntü beni mest etse de, ilk önceliğim bu battığım bataklıktan çıkmaktı. Her şey daha berbat hale gelmişti, kaçırılmış ve kaçırıldığım kişilerle iş birliği yapmıştım, bu da yetmez gibi; beni kaçıran adama aşık olmuş ve gözümü kırpmadan birilerin ölümünü ister hale gelmiş ve yapmıştım da.

''Jenny'i al Zayn, konuşacaklarımız var.'' Judas öfke soluyarak konuştu, ama bu durum Harry'i pek etkilemiş gibi değildi. ''Tabi, ona dokun ve taşaklarını keseyim.'' Harry argo şekilde konuşunca, diğer adamlar belli belirsiz güldü. ''Kendimi bilmem ama, senin taşaklar gidecek gibi Harry.'' Judas'ın sözleri, kendi tehdidi değil aksine yaklaşan tehdide işaretti. Zayn, Harry'e doğru yürüdü ve Jenny'i kucağına almaya çalıştı, ama Jenny ondan beklenmeyecek şekilde çığlık atınca, Zayn geri çekilmek zorunda kalmıştı. Çocuk yeni babasını bulmuşken, bırakmamak istemesi normaldi. Judas ofladı ve siyah deri kanepeye oturdu.

Gangsta Zone/hsWhere stories live. Discover now