19

2K 191 140
                                    

Valeria

Gözlerimi açtığımda, vücudumda ki şiddetli sancı beni adeta esir almıştı. Ayrıca kolumun altında ki ağırlık, kıpırdanıp duruyor ve minik homurtular çıkarıyordu. Başımı oraya çevirince, Jenny'nin dağılmış saçlarını ve iki yana açılmış bacaklarını gördüm. Hafif bir tebessüm dudaklarıma yerleşirken, ona doğru uzandım ve alnına öpücük bıraktım. Kolumu yavaşça çekerken, onu uyandırmamaya özen gösterdim. Yataktan kalktım ve karnıma giren sancıyı görmezden gelerek dışarı çıktım. Acıdan dolayı ağlamak üzereydim, ağrı bacaklarıma kadar iniyor ve yürümemi zorlaştırıyordu. Bir kaç kez nefes aldım ve mutfağa yürüdüm. İçeriye girdiğimde, Harry tezgaha oturmuş, bir elinde fincan, diğer elinde gazete öylece duruyordu. Ayrıca gözünde, kalın siyah çerçeveli bir gözlük vardı.

Boğazımı temizledim, Harry kafasını hızla bana çevirdi ve elinde ki gazeteyi bırakıp, gözlüğünü çıkarıp;  dikkatlice beni baştan aşağı süzdü. "Gazetelerde, birinci sayfadasın," dudakları yukarı kıvrılırken, belli belirsiz gülümsedi. "Ayrıca, Judas seni bekliyor. Konuşacakları varmış." Harry dudaklarını öne doğru büzerken, korku ile iç çektim. Dün olanlar aklıma gelince, bugün olacaklar için ön sezim yoktu.

"Gitmek istemiyorum." Harry tezgahtan atladı ve yanıma geldi.

"Üzgünüm, yapabileceğim bir şey yok. Zaten olsa da yapmam," yüzüne sahte bir tebessüm yerleştirdi ve hole doğru yürüdü. Dış kapıyı açtı ve dışarıyı işaret etti.

"Hadi," kaşlarını kaldırdı ve beklenti ile yüzüme baktı. Bundan kaçışım olmadığını anladım ve kapıya yürüyüp, dışarı çıktım. Harry de arkamdan çıktı ve belimden hafif itekleyerek yürümemi emretti. Bahçeden çıkıp, mahalleden aşağı yürürken, kalbim ağzımda atıyordu. Harry'e baktığım da, umursamaz şekilde ıslık çalıyor ve elleri ceplerinde etrafı izliyordu.

"Gitmeyeceksin değil mi, onunla yalnız kalmak istemiyorum." Harry ıslığını kesti ve bana baktı. Gözlerini kıstı ve tekrar eski haline döndü.

"Hmm, belki," kalbim deli gibi çarpmaya devam ederken, Judas'ın evi görüş alanımıza girdi. Bahçeye doğru giriş yaparken, kapı açıldı ve içeriden Niall çıktı, ardından Judas görününce istem dışı bir adım geriledim.

"Konuştuğumuz gibi Niall, en geç yarına kadar bitecek bu iş." Niall başıyla onayladı ve bize şöyle bir bakıp, bahçeden çıkıp gitti. Judas bizi görünce, sıkıntıyla iç çekti ve kapıyı açık bırakıp içeri girdi. Arkasından Harry girdi ve bahçe de öylece kaldım. Kanımın şiddetli akması ve canımın yanacak olması düşüncesi, bana kaçmamı ve arkama bakmadan koşup gitmemi emrediyordu. Bakışlarım, bahçe kapısı ve evin kapısı arasında gidip geliyordu. Burada kaldığım süre boyunca, bölge hakkında biraz bilgi edinmiştim. Koruluğun olduğu kısma koşarsam, ana yola çıkmak için bir günlük yolum vardı, ama ana kapıya gidersem, adamlar beni yakalar ve sıfır noktasına geri getirirlerdi. Yutkundum ve iç sesime kulak verdim, içeri girmemi ve ayakta durmamı söylüyordu ama mantıklı yanım, canımı seviyorsam kaçmam gerektiğini söylüyordu. Bir kaç derin nefes aldım ve eve doğru yürüdüm. İçeri girdim ama kapıyı kapamadım. Salona doğru yürürken, terleyen ellerimi pijamaya sildim. Salona girdiğimde, Harry ayakta duruyordu, Judas ise koltuğa oturmuş ve başı öne eğik, elinde içki bardağıyla duruyordu.

"Bizi yalnız bırak." Judas'ın yorgun çıkan sesi belli belirsiz duyuldu. Harry, Judas göremese de başıyla onayladı ve bana doğru yöneldi. Gözlerinin içine bakarken, adeta yalvardım. Yanımdan çekip gitmek üzereyken durdu ve sol elimi avucunun içine alıp, ağır bir metal parçası bıraktı. Başını hafif eğdi, sıcak nefesi saçlarıma değiyordu ve içimi ürpertiyordu.

Gangsta Zone/hsWhere stories live. Discover now