18

2K 185 178
                                    

haroldstattoos beni becerme tehliken olmasaydı yine yazmazdım sjsksksk şka şka.




Valeria

Gözlerimi açtım ve sıçrayarak doğruldum. Başım feci şekilde ağrıyor ve zonkluyordu. Birden kendime geldim ve etrafa bakındım. Herkes buradaydı, ama yüz ifadeleri neşeden uzak ve mutsuz gibilerdi. Neler olduğu aklıma gelince, olduğum yerde kıvrıldım ve suçlulukla kaybolmak istedim. Soygunu berbat etmiş olmalıydım, belki de Harry haklıydı. Onlara ayak bağı olmuştum, üstelik kendi canımı da tehlikeye atmıştım.

"Uyanmana sevindik," Judas oturduğu koltuktan doğruldu ve yanıma geldi. Yüzü ifadesiz de olsa, birazdan neler olacağını bilmiyordum. "Ayağa kalk." Dediğini yaptım ve ayağa kalktım. Yanıma yaklaştı, ben daha ne olduğunu anlayamadan eli yanağımla buluştu ve yere düştüm. O kadar şiddetli vurmuştu ki, yanağımın içi patlamıştı.

"Ayağa kalk!" Sesi daha öfkeli ve yüksek çıkmaya başlamıştı. Geriye doğru giderken, sığınabileceğim bir yer aradım. Arkadan birine çarpınca durdum ve başımı yukarı kaldırdım. Harry'nin gözleri benimkiyle buluşunca, kalbim bir an tekledi.

"Harry," güçsüz çıkan sesimle ona seslendim, ama beni duymamazlıktan geldi ve başını yukarı kaldırdı.

"Sana içeri de kalman gerektiği söylendi, ama sen ne yaptın. Kafanın dikine gittin." Judas karnıma bir tekme atınca iki büklüm olup inledim.

"Senin hayatın umurumda değil, ama bu adamlar benim için önemli," ayağıyla başıma baskı uygulayınca çığlık attım ve ellerimle ayaklarını itmeye çalıştım, ama bu yetersizdi, benden güçlüydü ve öfkeliydi.

"Umutsuz vakasın," o kelimeler beynimde yankı bulurken, onunla uğraşmayı bıraktım. Bu iki kelimeyi daha önce de defalarca duymuştum ve her duyduğumda canım hep yanmıştı.

"Götürün onu buradan, gözüm görmesin," ayağını başımdan çekince, rahatlamayla nefes aldım. Biri dirseğimden tuttu ve beni yukarı çekti. Sesimi çıkarmadım ve başımı aşağıdan kaldırmadım. Sadece beni kimin götürdüğünü görmek için, kısa bir an başımı kaldırdım ve onu gördüm. İfadesi sertti, çenesi kasılmıştı ve dişlerini sıkıyordu. Beni evden çıkarırken hiç bir şey demedim ve onu takip etmeye devam ettim. Yol boyunca ağlamaktan başka hiç bir şey yapmadım. İstediğim şey intikamdı, ama bugün anladığım tek şey;  bunun bu kadar kolay olmayacağıydı.

Harry, beni kendi evine getirdiğinde biraz şaşırdım ama bir şey demedim. Zili bir kaç kez çaldıktan sonra, kırklı yaşlarının sonunda siyahi bir kadın bizi karşıladı. Yüzünde ki tebessüm, beni görür görmez soldu. Kapıyı ardına kadar açarken, geçmemiz için yol açtı. Harry beni peşinde sürüklerken, kadın hiç bir şey demedi. Koridor boyunca beni sürükledi. Bir kapının önünde durduk ve kapıyı hızla açıp, beni önden itti ve kendisi de içeri girip kapıyı kapadı. Ayakta dururken, kollarımı etrafıma doladım ve acı dolu vücudumu görmezden geldim. Harry volta atarken, çıt çıkmıyordu.

"Aptalın tekisin!" Haykırdığında, korkuyla geriye sıçradım ve ondan olabildiğince uzaklaştım.

"Nesin sen, iyilik meleği falan mı. O halde bil, bizim işimiz de meleklere yer yok," kolumu tuttu ve beni sarstı. Bedenime bir acı dalgası vururken, sessizce hıçkırdım.

"Seni öldürmediğine dua etmelisin," kolumu sertçe bıraktı ve tekrar volta atmaya başladı. Deyim yerindeyse burnundan soluyor ve hiç durmadan, aşağı yukarı yürüyordu. Sonra durdu ve derin bir iç çekti. Başını bana çevirdi ve baştan aşağı süzdü.

Gangsta Zone/hsOnde as histórias ganham vida. Descobre agora