6

2.4K 218 39
                                    

O kadar uzun zamandır yb vermedim ki, bunun için çok üzgünüm. Bu hikaye benim favorim resmen ve aşk yaşıyorum bu hikaye ile:')

Nys, daha sık bölüm atmaya çalışacağım. Ve sizde yorum ve oylarınızı eksik etmez iseniz musmutlu olurum:)))

Keyifli okumalar...

Onuncu gün, saliseler saniyelere, saniyeler dakikalara ve dakikalar saatlere dönüşüp bize yeni bir gün sunuyordu. Heaven biraz daha kendine gelmişti. Ona dokunmalarına izin vermiyordum, her ne istiyorlarsa bana sorabilir istedikleri cevapları alamazlarsa, bana zarar verebilirlerdi. Ama Heaven olmazdı, o henüz küçüktü ve bunları kaldırması imkansızdı. Zaten buradan kurtulduğumuz da ruhunda derin izler kalacaktı.

"Valeria?" Niall kapının pervazına yaslanmış, bana beklenti ile bakıyordu. Kafamı iki yana salladım ve ona bakmayı sürdürdüm.

"Harry, yemeği bugün bizimle yemeni istiyor," kaşlarımı çattım ve ona kuşku ile baktım. Buda o budalanın yeni bir taktiğiydi. Bir kaç gün önce, beni ormanda yürüyüşe çıkarmıştı, ama ben sürekli tetikte bekleyip bana zarar verme düşüncesi ile ondan bir iki adım geri yürümüştüm. Üstüne ormanı hafızama kazıdım ve kaçma planımın içine orayı da dahil etmiştim, tabi belli bir süreden sonra çünkü o aptal düşüncelerimi okumuş gibi 'bunu düşünme bile, bu orman Los Angeles büyüklüğün de, kaçsan bile kurtuluşun olmaz.' demiş ve beni gerçekliğe döndürmüştü. Ama hesaba katmadığı bir şey daha vardı, ondan bir adım öndeydim. Yani zekam ve çevikliğim ile her şeyin üstesinden gelebilirim.

"Yine neyin peşinde o manyak," Niall kıkırdadı ve başını iki yana salladı.

"Cidden ona bu denli baş kaldıran bir kadın daha görmedim," omzumu silktim ve başımı Heaven'a çevirdim. Yine Niall'a bayık bakışlar atıyordu ve bu beni çileden çıkarıyordu. Niall ona çok nazik davranıyordu ve kız kardeşim ona ilgi duyuyordu.

"Seni alırım." Niall bana söylemiş olsa da, bakışlarını kardeşimden ayırmadan kapıyı kapadı.

"Senin gözlerini oyarım, Heaven." Heaven şaşkın bir şekilde bana bakmaya başladığında, ona öfke ile bakmaya çalıştım ama olmadı. Ona kızmak imkansızdı, iri gözleri kedi gibi bakıyordu ve bunu çok iyi kullanıyordu.

"Kes şunu," başını cama çevirdi ve her zaman yaptığını yapıp, ormanı izlemeye devam etti. Derin bir iç çektim ve odanın içinde bulunan ahşap dolaba yürüdüm. Eğer o adamın suyuna göre gidersem, kaçma planlarım dikkat çekmezdi. Zaten şu ana kadar bir çok bilgi edinmiştim ve iki gün içinde bu planı uygulayacaktım, ama bugün ve yarın son kez etrafı gözlemlemek gerekiyordu. Ahşap dolapta askıda duran elbise dikkatimi çektiğinde, onu elime aldım ve göz attım. Kırmızı elbise muhtemelen dizlerimin üstündeydi ama güzel ve göz alıcıydı. Kollarında ki tül detayı ona şık bir hava katmıştı. Onu yatağın üstüne bıraktım ve üstümdekileri çıkarıp, yere öylece attım. Elbiseyi elime aldım ve başımdan geçirip üstümde düzgün durması için düzenlemeler yaptım. Tahmin ettiğim gibi dizlerimin üstündeydi. Belden oturuyor ve etek kısmı oldukça güzel bir şekilde genişliyordu. Elbisenin tek süsü kol kısmına atılmış sade tül detayıydı. İç çektim ve topuz olan saçlarımı açıp, ellerimi taradım. Odanın içinde bulunan banyoya ilerledim ve musluğu açıp, elimi ıslatıp tekrar saçlarımı taradım. Ellerimle biraz şekil verdikten sonra, açık bıraktım. Odaya tekrar döndüm ve bir an olsun başını camdan ayırmayan kardeşime baktım. O sırada kapı tekrar açıldı ve Niall içeri girdi.

"Kırmızı senin rengin," baştan aşağı beni beğeni ile süzerken, ona hafifçe tebessüm ettim. Bana eli ile kapıyı işaret ettiğinde onu onayladım ve dışarı çıktım.

Gangsta Zone/hsWhere stories live. Discover now