1. BÖLÜM

110K 2.6K 720
                                    

İstanbul'da doğdum , büyüdüm , okudum. Hayatımı İstanbul gibi kozmopolit bir şehirde idame ettirip genç bir iş kadını olmayı başardım. Aferin bana.

Bunları yaparken de hep yalnızdım. Ailem hep yanımdaydı, bana hep destek oldular ama yanıma doğru düzgün kız arkadaş bile yaklaştırmadım.

Arkadaş sayım bir elin parmaklarını geçmez. Aslında arkadaşım çok gerçek dost diyebileceklerim gözü kapalı güvenebileceğim hepi topu dört kişi var. Yıllar içinde kaybola kaybola sadece beş kişi kaldık.

Erkekler de hayatımda hep oldu fakat sadece arkadaş olarak. Romantik anlamda hiç ilişki yaşayamadım.

İstanbul da ki ilişkiler obana hep yalan , riya ve sanal geldi. Çevreme şöyle bir bakıyorum da herkes birbirinin kuyusunu kazıyor.

Daha anaokulundaki bacak kadar veletler birbirlerinin dedikodusunu yapıp kulis oluşturuyorlar. Birilerini kötüleyip birilerini övüyorlar.

Neden ? Çünkü hayat daha o zamandan mücadeleyi gerektiriyor. Kariyer yapmak için zayıf halkayı bul üzerine bas bir adım öne geç . Altta kalan üzülmüş kırılmış yıpranmış önemli değil önemli olan sensin senin mutluluğun.

Bu tabii ki çocukların suçu değil. Ailelerin suçu. Ailede ne görürse çocuk onu yapar. O ne yaptı bu ne yaptı sen ne yaptın benim çocuğum çok zeki hatta üstün zekalı bla bla bla...

Daha ana sınıfında kimseye güvenmemeyi öğrenirsen bir erkeğe güvenmeyi tabii ki gözün yemez.

Eh sanki erkekler de kadınlara çok güveniyorlar. Onlar da aynı durumdalar. İlişkiler karmakarışık olmuş. Ya bir gecelik ya da üç beş aylık gönül eğlendirmelik hatta sadece yatakta rahatlamalık. Artık o kadar laçkalaşmışlar ki bir araya geldikleri zaman birbirlerini tanımamazlıktan gelenler mi istersiniz yoksa birbirlerine laf sokup arsızca gülenler mi.

Bu sebeplerden bir erkek arkadaş istemedim. Hayatıma gerçek manada kimseyi sokamadım.

Arkadaş olarak iyiydi de iş ciddiye binince ben hep kaçtım. Ya da baştan tavrımı korudum ciddiye gitmesin diye. Sadece lisede flört ettiğim ilk ve son erkek arkadaşım elimi tutmuştu gerçek manada. Birde yanağımı öperken dudağı dudağıma değmişti yanlışlıkla. Sonrası kocaman bir sıfır. O çocuğa da nasıl güvendiysem. Gençlik işte.

Hep hayalim bu koca şehirden bu yalan ilişkilerden kaçmaktı. Ama annemi, babamı ve erkek kardeşimi bırakıp hiçbir yere gidemedim. Hatta üniversitede bile yapamadım.

Aslında annem ve babam emekliler çok rahat küçük bir balıkçı kasabasına yerleşip hayatlarına orada devam edebilirler. Hem emekli maaşları yüksek hemde biz kendi ayaklarımızın üzerinde fazlasıyla durabiliyoruz. Ama hayır sevgili babam ailesini yani kardeşlerini bırakıp hiçbir yere gidemez.

Annem zaten ayrı bir terane. Oğlu ve o ayrılamazlar. Daha doğrusu canım anam oğluşundan ayrılamaz. Bir telefon etmesi ile biricik oğluşu akşam yemeğinde dizinin dibinde olmalı.

Anneciğim haftanın belirli günlerinde miniciğinin sevdiği yemekleri yapıp onu yemeğe çağırır. Yanlış anlamayın beni de çağırır ama anneme göre ben kendimi her halükarda kurtarırım ama oğluşu öyle mi o daha küçücük.

Annem ya ufalsın da cebime girsin senin minnak oğlun. Adam resmen minik bir dev adam. Adam 1.98'lik minik bir dev. İşte annecim bu minik devini bırakıp hiçbir yerlere gidemez.

Enginciğimiz evlenirken hatunla anlaşma imzalayacak. "Yavrum biz evleniyoruz ama sadece beni değil birde annemi alıyorsun." Kız da nikah masasında onu damatlığı ile bırakıp kaçar böylece intikamını hem Engin'den hemde annemden almış olur. Bana da yıllarca yetecek malzeme bırakır.

Geç Gelen Aşk (#Tamamlandı)Where stories live. Discover now