Bölüm 20

21.2K 1.1K 183
                                    

Sık ağaçların arasında saklanmış bir patikada üzerinde olduğum atın her bir adımında çıkardığı huzur verici sese topraktan havalanan tozlar eşlik ediyordu.Fazla deneyimim olmadığı için aklımda oluşan soru işaretleri şimdi atın ritmine tamamen uyum sağlamış bir şekilde ilerlerken uçup gitmişlerdi.Bu kadar güzel bir his olabileceğini tahmin edemezdim.Melih amca önde kendi atıyla bize rehberlik ediyor,Giray birkaç metre arkamdan bizi takip ediyordu.İki atın yan yana gitmesi için dar bir yoldu,bu yüzden tek sıra halinde birbirimizi takip ediyorduk.En yüksek noktasına uzanmakta olan güneş, ağaçların dallarının seyreldiği yerlerden kendine yol buluyor ve tenimizde bunaltıcı değil ama yakıcı bir his oluşturuyordu.Arkamdaki atın hızlanmaya başladığını yere vuran adımlarının ritminden anlamıştım.Yolun genişlemeye başladığını Giray'ın bana yetişmek için atını hızlandırmasıyla fark ettim.Melih amcayla aramızdaki fark gittikçe açılmıştı.Bir sorun çıkmadığını gördüğünden bizi biraz kendi halimize bırakmaya karar vermişti belki de.

Şimdi yanımda ilerlemeye başlamış olan Giray'a kaydı bakışlarım.Atı benimkiyle hemen hemen aynı boyutlarda olduğu için gözlerimiz aynı hizada buluşabiliyordu.

"Melih amcanın en aksi dediği atı nasıl bu hale getirdin?"Gülümsememi bastırma ihtiyacı duymadan dudaklarımda dilediği kadar genişlemesine izin verdim.Melih amcanın tüm uyarılarına rağmen bu atı istediğini söylediğinde, endişelenmiş ve onu fikrinden vazgeçirmeye çalışmıştım ancak şimdi birlikte ne kadar uyumlu olduklarını gördüğümde şaşırmadan edemiyordum.

"Çok basit.Ona güvendiğimi anlamasını sağladım.Bir ilişki kurmak istiyorsan eğer verebilecegin en değerli şey güven duygusudur." Kelimeler dudaklarından dökülürken kulağa gerçekten kolay bir şeymiş gibi gelmesini sağlamıştı.Ancak kolay olmadığını ikimiz de biliyorduk.Onun güvenmek konusunda herkesten daha fazla tedirgin olduğunu onu gördüğüm ilk gün anladığımı söyleyebilirdim.Bu yüzden umursamaz ifadesini zırh gibi kullandığını fark etmiştim.Kaybedecek bir şeyi kalmamış gibi davranıyordu.Kim bilir belki de gerçekten kalmamıştı.Ama karşılaştığımız ilk günden bu yana bir şeylerin değiştiğine inanmak istiyordum.Aksi takdirde şu anda yüzündeki bedenimi Güneş'ten daha fazla ısıtan huzurlu ifadesini görmeme izin veriyor olmazdı,değil mi?

"Neden sırıtıyorsun?Söylediklerim sana komik mi geldi?"Giray söyleyene kadar yüzümdeki hafif tebessümün farkında değildim.Ona az önce aklımdan geçirdiklerimi söyleyebilmemin imkanı yoktu.Bu yüzden aklıma ilk gelen şeyleri gevelemeye başladım.

"Şu an burada olmamız sana da garip gelmiyor mu?Her şeyden,herkesten uzakta,sadece uçsuz bucaksız doğa ve biz.Bir de Melih amca.Ama o epey uzaklaşmış gibi görünüyor." Duygularımı anlatmaktan epey uzakta,kelimelerin anlamsızca bir araya gelmesiyle yaptığım bu utanç verici konuşma yanaklarımın hafiften yanmasına sebep oldu.Ancak Giray'ın kısa bir sessizliğe kapıldığını bir süre sonra fark edebildim.

Gözleri ormanın derinliklerine dalmıştı.Bir anda daldığını fark eder gibi düşüncelerinden uyandı ve onu süzen bakışlarıma karşılık verdi.

"Bu kadar romantik biri olmanı beklemiyordum,Yiğit bey." Yiğit bey derken üzerinde vurgu yapmıştı.Dudaklarında beliren gülümsemenin küçük bir alay taşıdığını anlamak zor değildi.Açıkça bana sataşıyordu ve bunu her zamanki gibi gizleme ihtiyacı duymadan yapıyordu.

"Eh içimde varmış bir şeyler demek ki.Sadece onları uyandırmak içine birine ihtiyacım varmış."

Şimdi utanma sırası Giray'daydı.Gözlerimi kısmış son gülenin ben olmasının sevinciyle onun bozulmasını izlemenin keyfine varıyordum.Bir anda atına hızlanması için komut verip önüme geçtiğinde yüzümdeki gülümseme yerini şaşkına uğramış bir ifadeye bıraktı.

AKSİWhere stories live. Discover now