"5- Senden nefret ediyorum!"

En başından başla
                                    

Gözlerim dolu dolu ona bakarken, hızla onu ittim. Gözlerimi tam onun gözlerine kilitledim ve canını yakmak istercesine, bütün hırsımla o kelimeleri döktüm ağzımdan.

"Senden nefret ediyorum!"

Bakışlarındaki hayal kırıklığı mıydı? Sinir miydi? Öfke miydi? Rahatlama hissi miydi? Neydi? Onun hiçbir mimiğini çözemiyordum! Hiçbir şey söylemeden, öylece boş boş bakıyordu. Canı yanmamıştır ama, ben yine de o kelimeyi tekrar ettim.

"Senden sadece nefret ediyorum! Hani ben seni çok hatta çok seviyordum ya, bunu sana söylediğimde, küçüklük hatası demiştin. Ben ısrarla seni sevmekten vazgeçmemiştim! Şimdi o sevginin iki katı olarak nefret ediyorum senden. Bütün bu sözleri aklına kazı. Çünkü bundan sonra, benim için yoksun! Ve buradan da taşınacağım. Şimdi evimden defol!"

Hızlıca odama girdim, kapıyı üzerime kilitledim. İçim dışıma çıkana kadar ağlamak istiyordum! Sadece ağlamak! Defolsa, kendimi serbest bırakacaktım ama, hala girmemişti. En son boş boş bakıyordu. Hah sanki umurundaymış gibi! Pislik! Madem o gününü gün ediyordu! Bundan sonra görecekti, gün nasıl gün edilir!

Yemin ederim Gürkan Hazar, seni ayağıma getireceğim!

Kapının sesi gelir gelmez, içimde ne kadar gözyaşı varsa akıttım! Canımın acısına, ondan vazgeçemiyor oluşuma, hala onu nasıl sevebildiğime ağladım.

Sinem! Beni Sinem zannedip öpmek? Neydim onun gözünde? Başka kıza duyduğu aşkı bende tatmin edebileceği bir araç mı? Bu açıklama gerçekten saçma değil miydi? Efken ne demişti? Sana karşı boş değil! Görelim bakalım, boş musun, dolu musun? Madem Efken bana yardım edecekti, o zaman oyun başlasındı!

Bunlar senin için akıttığım son gözyaşlarım Gürkan. Bu senin için acıyan son sızım! Bir daha ağlamayacaktım. Gürkan için asla! Umarım hayat bana bu sözümü yutturmazdı!

###

Sabah okula gelir gelmez, gözlerim Efken'i arıyordu. Neredeydi bu çocuk? Ben etrafa bakınırken, Melih gülümseyerek bana doğru geldi.

"Kimi arıyorsun?" Diye sorarken, benle etrafı tarıyordu.

"Efken'i, onu gördün mü?"

"Hayır görmedim de, hayırdır?"

"Hiç, bir işimiz vardı. Derslerle alakalı."

"Öyle gibi durmuyor ama, inanalım bakalım. Ben yerime geçiyorum."

"Tamam."

Melih'te iyi çocuktu. Fakat bana karşı bir zamanlar, duygu beslemişti. Ona umut verirsem, bu küllerden alev doğabilirdi. Ve üzülürdü. Onu kullanamazdım. Hem Efken kendi teklif ettiğine göre, pek umursamayacaktı sanırım.

Sonunda Efken görüş alanıma girince, hızlıca ona doğru koştum. Sımsıkı sarılırken, şaşkınca çıkan ses tonu ile "Neler oluyor?" Diye sordu. Tam bu sırada, Gürkan yine başka bir kızla sınıfa doğru yürüyordu. Onu görmezden gelerek, Efken'e daha sıkı sarıldım. Gürkan bu sırada kızın elini bırakmış, bana sinirle bakıyordu.

"Teklifin hala geçerli mi?"

"Hangisi?"

"Bana yardım edebileceğin."

"Her zaman."

"O halde kabul. Bugünden itibaren başlasın!"

"Hay hay prenses." Dedikten sonra yanağıma bir öpücük kondurup, Gürkanında duyabileceği bir ses tonu ile "Günaydın sevgilim." Dedi. Gürkan'ın sağ gözü seğirmeye başlamıştı. İşte bu, onun fazlaca öfkeli olduğunun kanıtıydı. Ben de aynı şekilde Efken'e "Günaydın sevgilim." Diyerek karşılık vermiştim. Sen görürsün pis herif!

Efken ve ben sınıfa girip, aynı sıraya geçtikten sonra, yanımıza Gürkan geldi. Kafamı döndürüp ona bakmadım bile. Efkenle konuşup gülmeye devam ettim. Sinirli nefes alışverişi kulaklarımı doldurmuştu. Umurumda mıydı? Hayır!

"Hayırdır Gürkan? Sorun mu var?"

"Seni ilgilendirmez koçum, ben Güneş ile konuşacağım."

Hala Gürkan denen dallamaya bakmıyordum ve Efken göz odağımda iken "Efken, arkadaşa söyle. Şerefsizcem yok, bu yüzden onunla konuşamayacağım." Dedim. Veee kolumdan hayvan gibi tutulup sürüklenmeye başlandım.

"Gürkan bırak kolumu! Canımı acıtıyorsun!"

Bırakmıyor üstüne üstlük daha çok sıkıyordu! Ve gerçekten canım acıyordu! Canımın acısı ile daha çok bağırdım!

"Gürkan, sana bırak diyorum! Seninle gelmek istemiyorum! Anlamıyor musun!"

"Kes sesini!"

O kadar gür bir sesle bağırdı ki, sesinin gökyüzüne kadar ulaştığına yemin bile edebilirim! Oha hayvan! Sesimi çıkarmayı kestim mi peki? Hayır.

"Bırak artık! Sana kolumu acıttın diyorum!"

Sonunda beni götüreceği yere gelmiştik herhalde. Kolumdan beni resmen savurmuştu! Köpek!

"Ne yaptığını sanıyorsun sen? Kimsin? Hangi hakla sevgilimin yanında bana bu şek.."

"Sakın! Sakın bir daha o kelimeyi herhangi bir adama karşı kullanma."

Kollarımı birbirine bağlayıp "Hadi ya? Bunu bana hangi sıfatla söylüyorsun?"

Yine kahrolası bir sessizlik ve yine tuhaf bakışlar! Korkaktı! Sadece koca bir korkak!

"Bak yine sustun. Çünkü korkaksın. Bana yaklaşma, dokunma, görme, duyma, tanıma. Çünkü ben öyle yapacağım! Öyle bir yok sayacağım ki seni, sen bile kendi kendine acaba var mıyım diye soracaksın. Emin ol! Bu son olsun, Gürkan. Yanıma yaklaşma ve sevgilim ile arama girme.!"

Sevgilim kelimesinin üstüne basarak söylemiştim ki, canı belki acırdı! Sinirle ellerini yumruk yaptıktan sonra, dibime girdi. Beni resmen kendisine yapıştırdıktan sonra "Öyle mi? Tamam. Yap ve gör!" Dedi ve boynuma etkili bir öpücük bıraktı. Benim aklım tamamen uçup gitmişti! Şerefsiz herif! Beni neden etkisi altına alıp duruyordu ki! Bok herif! Hala dudaklarını boynumdan çekmiyor olması, aklımı toparlamama hiçte yardımcı olmuyordu. Çekilmeliydi. Çünkü kokumu içine çekip koca bir öpücük daha bıraktı. Kahretsin, neden böyle yapıyordu ki! Güç bela çıkan sesimle "Çekil." Diyebildim en azından. Buna da şükür!

"Senin tüm hayatında benim izim var, ve sen ne yaparsan yap o izleri silemeyeceksin, tıpkı benim yapamadığım gibi!"

Gitmişti. Bu söylediği ne anlama geliyordu? Niye kafamı sürekli kurcalıyordu! Bu kafayla nasıl ders dinleyecektim ki şimdi? Lanet olsun!

Aşkın Son Damlası! [Tamamlandı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin