45. BÖLÜM | Savaş

4.2K 209 788
                                    








⚔️


müzik: Rosyln • Bon Iver, St.Vincent


1 Mayıs

Mezarlıktaydım.

"Merhaba." diye fısıldadım önümdeki mezar taşına. Büyük bir mezar taşıydı. Halbuki içinde küçücük bir bebeğin kemikleri yatıyordu. Yağmur damlaları yüzüme vurdu. Siyah uzun ceketimin yakaları rüzgarla savruldu. Gözlerimi hiç kırpmadan mezar taşına baktım.

Kaşlarım çatıldı kendiliğinden. "Özür dilerim." dedim. Etrafta kimse olmadığını bilmeme rağmen, daha fazla yalnız olmak istiyordum. Önümdeki mezar taşıyla daha fazla yalnız ve yakın olmak. "Özür dilerim, her şey için. Yaşadıkların için. Yaşadıklarımız için."

Midemin altında bir sancı hissettim ve kusma hissini bastırmak için nefesimi tutmak zorunda kaldım. Soğuktan kızaran parmaklarımı karnımın aşağısına koydum ve ısınması umuduyla ceketin üzerine elimi sürtmeye başladım. Isınamayacağımı biliyordum.

Dün geceden sonra titreme nöbetlerini durdurmak, zor olmuştu benim için. Voldemort'un doğum belgelerimizi gösterdiği, her şeyin yalanlardan arındığı ve sadece gerçekleri duyduğum o andan sonra. Sen gerçek Hermione değilsin, onun ikiz kardeşisin. Bana bunları anlatırken yüzünde olan o keyifli ifadeyi aklımdan silmem çok zor olmuştu.

Şimdi ellerim hiç ısınmıyor, yanaklarım hiç terlemiyordu.

Bir süredir sessiz kaldığımı fark ettim, oysa buraya konuşmaya gelmiştim. Bu sabah uyandığımda ne istediğimi biliyordum, ne yapacağımın farkındaydım ve her şeyi planlamıştım.

Bu sabah uyanıp Voldemort'a mezarlığın yerini sorduğumda, en yeni maskemi takmıştım yüzüme. Artık onu bile kandırabildiğimi görmek zevk vermeliydi ama hissizleşmiştim. Artık o bile göremiyordu maskemin ardındaki yüzümü. Ailemin cesedini bulan muggle'lar, bu mezarlığa gömmüşlerdi hepsini. Annem ve babamın mezarı burada değildi fakat aradığım mezarı bulmuştum zaten. Çok görmek istiyorsan, gömülü olduğu mezarlığın yerini söylerim ve gidip görürsün, demişti Voldemort. Bana güveniyordu. Güvenmesini sağlamıştım. Onu, beni en iyi tanıyan kişi olduğuna inandırmıştım.

Her zaman bana Athena demişti. Gerçek ismimle hitap etmişti.

Ama ben hiçbir zaman Athena olmamıştım, ben hep Hermione'ydim. Yıkmaktan vazgeçmediği, bir an bile mutlu olmasına izin vermediği, hayatını mahvettiği o Hermione'ydim. Dün gece ağlayarak uykuya dalmadan önce beynim fırtınadan sonra durulan bir deniz gibi sakinleşmişti; bu sayede bir şeylerin farkına varmıştım.

O hep bana Athena demişti ama Athena'yı aslında hiç tanımamıştı.

Çünkü ben bile kendimi yeni tanıyordum. Ve bu, elime geçen en iyi fırsattı.

Tekrar sert bir rüzgar estiğinde, önümdeki mezar taşının önünden cılız bir yaprak savruldu ve bunun dikkatimi toparlamam için bir işaret olduğunu düşündüm. Kaybedecek vaktim yoktu. Sesimin güçlü çıkması için önce güçlü bir nefes aldım ciğerlerime.

"Senin yaşaman gerekiyordu, benim değil." diye mırıldandım yavaşça, ardından derin bir iç çektim. "Bu hayat senindi, Gryffindor'a sen seçilecektin, Harry senin arkadaşın olacaktı, Ron senin sevgilin," Gülümsedim. "Aslında, Ron'la senin de anlaşamama ihtimalin çok yüksek. Muhtemelen sen de onunla didişip dururdun. Ama yine de," Boğazım artık konuşurken acımıyordu. Artık aylardır geçmeyen o yumru yoktu. "Onları tanımanı isterdim. Onlara daha iyi bakacağından, herkese benim olduğumdan daha iyi bir dost olacağından eminim. Notların elbette daha iyi olurdu, profesörlerle saatlerce sohbet eder ve bundan sıkılmazdın. İnsanlara kolayca anlayış gösterirdin. Okulun en iyisi olmak istediğin için en iyisi olurdun, zorunda olduğun için değil. Benim gibi olmazdın," Sesim kısıldığında, devam etmek için bir süre sustum. "Neden bilmiyorum ama, içimde benden her konuda daha iyi olduğuna dair bir his var."

Fake or Granger ( Güncelleniyor )Donde viven las historias. Descúbrelo ahora