43. BÖLÜM | Katil & Kurban

3.5K 178 440
                                    





♾♾♾



İçinde sürekli kavga eden farklı kişiliklerin olmasının en kötü yanı, bir türlü susmuyor olmalarıdır.

Hangisine savaş açacağını ya da hangisini kabulleneceğini bilemezsin ve asla ama asla, gerçekten ne istediğini çözemezsin. O kadar uzun sürer ki o kavga, sonunda bedenin sadece kenara çekilip izlemeye karar verir. Bunun sonucunda da kendini mükemmel bir şekilde diğer her şeyden soyutlamış olursun, seni öldürebilecek olaylara bile tepki veremez hale gelirsin ve artık kaybolursun.

Kaybolmuştu. Artık tamamen kaybolmuştu.

Bütün hisleri bir lunapark treninin en yüksek noktasındaymış gibi tetikte bekliyordu. Bütün o duygular. Kaybederlerse içi ezilene kadar ağlamak için, kazanırlarsa kahkahalarını yaymak için. Ve Hermione o trenin en ön koltuğunda oturmuş, uçurumdan fırlatılacağı anı bekliyordu. Yüzünde ifadesiz bir maskeyle. Bir şeyler vardı, bir şeyler hep vardı.

Draco Malfoy'la İhtiyaç Odasına gittiği ilk gün içinde yeşeren o heyecan.

Günler sonra Voldemort'u sorgulamaya başladığında beynine sızan o şüphe.

Harry Potter'ın yaşamasını istediğini fark ettiğinde ona karşı büyüyen sevgi.

Mystogan'ın ona günlerce işkence ettiği o soğuk mahzendeki öfke.

Hayat bağını öğrendiğinde kaybettiği bütün mutluluk.

Ve belki de son eşik, yaşayan tüm büyücülerin aslında onun gerçekte kim olduğunu öğrenmesi. Aynı zaman dilimine denk gelen kimlik kargaşası. Herkes onun kim olduğunu bildiğini sanarken, kendisi kim olduğunu bilmemesi.

Ne olduğunu biliyordu ama. Draco'ya aşık, Harry ve Ron için ölmeyi göze alan, Voldemort'dan nefret eden, intikam isteyen, belki de güzel bir gelecek bekleyen ve savaşta iyilerin yanında olmayı seçen bir kızdı.

Ama kim olduğunu bilmiyordu.

Hogwarts'a başlamadan önceki tek gerçek anısı neydi bilmiyordu, hayatı nasıldı bilmiyordu ve en kötüsü de büyük ihtimalle bunu asla bilemeyecekti. Çünkü Lord Voldemort bütün anılarını silip zihnine girmiş ve onu baştan beri her şey için etki altına almıştı. Bilmediği şeyler listesinin uzunca ilerleyen maddelerine, Lord'un onu ilk noktada neden yanına aldığını da ekleyebilirdi. Sahi, bir kehanet vardı. Öyle demişti Mystogan. Ama şimdi o da ölüydü. Daha kim olduğunu bilmezken kendisiyle ilgili bir kehaneti öğrense ne değişirdi?

Voldemort hayatındaki her şeyi almıştı. Ona olan nefretini de, sevgisini de. Ona dair hissettiği hiçbir şey normal değildi.

İçinden gelen en yüksek iki istek, Draco Malfoy'u alıp farklı bir dünyaya taşınmak ve aynı zamanda Voldemort'u da öldürmekti. Fakat o ölürse kendisi de ölecekti. Teknik olarak o ölü bir kızdı.

Gryffindor'un kalbi, Harry Potter'ın en yakını, Ron Weasley'in biricik sevgilisi, çağın en zeki cadısı.

Bütün bunlar bir yalandan ibaretti artık.

Hayatının bunları kapsayan dönemi kalın, oldukça ağır bir kitaptı ve yakın bir süre önce o kitabın kapağı sonsuza dek kapanmıştı; etrafa savrulan tozların ardında kalan gerçek kızı bilmek istiyordu. Gerçek Hermione'yi. Kendisini.

Fake or Granger ( Güncelleniyor )Onde histórias criam vida. Descubra agora