27. BÖLÜM | Cehennem

9.8K 390 1.4K
                                    







- düzenlenmiş versiyon -


"Bayan Malfoy?"

Sesi tahmin ettiğinden daha ince çıktığı için kendine şaşırdı. Bu kadar korku ona iyi gelmiyordu, hiçbir zaman iyi gelmemişti. Korkunun insanı harekete geçirdiğini söylerdi Lord. Hermione buna inanmakta her zaman biraz zorluk çekenlerdendi. Korku insanı harekete geçiriyordu belki doğru fakat insan korkarak attığı her adımda daha da güçsüzleşiyordu. Kendini kaybediyordu, Harry gibi o da korkmaktan korkuyordu. Kendini o durumda bulmak, sebebi ne olursa olsun korktuğunu fark ettiği an kendinden uzaklaşıyor ve bambaşka bir insana dönüşüyordu, korktuğu şeylerin sayısını hep az tutmaya çalışmıştı bu yüzden. Fakat bu... Karşısında gördüğü şey... Kendini böyle bir şeye asla hazırlayamazdı.

Ölü olarak bildiği birini kanlı canlı karşısında görmeye.

Narcissa Malfoy'un çürük sarı rengindeki saçları yerde sürüklenirken, üzerindeki yırtık siyah elbiseye ve tenindeki yaralara bakıp titredi Hermione. Kızı göremediği belliydi, Hermione'nin olduğu taraf karanlıktaydı ama kadın onun sesini duymuştu ve elini yere bastırıp kendisine doğru sürünürken, ayağında bağlı olan zincirler korkunç bir sesle şıngırdadı. Hermione kadının ona ulaşamayacağını bilse de bir adım geri çekildi ve bedeni, buz gibi soğuk etten bir duvara çarptı.

Aynı anda biri ellerini kızın dudaklarının üzerine örtmeseydi, çığlığı Malikanenin dört bir yanında yankılanacaktı. Hermione çırpınırken biri diğer kolunu sırtına doladı ve kızı geriye çekip Bayan Malfoy'dan uzaklaştırdı. Merdivenlerin olduğu tarafa sürüklenirken kızın kalbi ağzında atıyordu. Serin bir fısıltı kulaklarını acımasızca dövdü. "Sesini çıkarırsan ikimizde ölürüz."

Saniyeler sonra kolları üzerinden çekildiğinde nefes almaya çalışıp arkasına döndü Hermione. "Delirdiğine inanmak istemiyorum ama az önce yaptığının mantıklı bir açıklaması yok Snape."

"Seni görmemeliydi ve nazikçe soracak vaktim yoktu." dedi tane tane.

Hermione dudaklarını öfkeyle ısırıp derin bir nefes aldı ve yanlarında, içi boş olan karanlık mahzene girip taş zemine çöktü yorgunlukla. "O kadın nasıl yaşıyor?"

Snape onun yanına gelirken asasını tedbirle dışarı çıkardı. "Hiç ölmedi ki."

"Kelime oyunlarını sonraya sakla." dedi yakıcı bir sesle. "Severus Snape, yalan söylemeden bana gerçekleri anlatırsan içimde sana düşman olmamı söyleyen sesleri susturabilirim."

Asasını duvarlara dayayıp sessizlik büyüsü fısıldadı ve yere yapışık olan birkaç mumu yaktı. "Sen burada ne arıyorsun?" dedi sakince.

Hızlıca bir düşünüp, gerçekleri saklaması gerekmediğini fark etti kız. "Lord Draco'yu zehirlemiş. Sorularıma cevap ver."

"Panzehiri almaya geldin." deyip Hermione'ye döndü ve yüzüne baktı. "Sorularına gelirsek, kimin düşman olmak istediği konusunda pek bilgin olmadığını görüyorum. Ben de senin isteklerin doğrultusunda Draco'yu kurtarmaya çalışıyordum Granger. Tam başaracakken yabancı bir iblis geliyor ve seninle anlaşma yaptığını söyleyip her şeyi alt üst ederek Draco'yu alıyor. Plan üstüne plan, oyun üstüne oyun kurarak bırak Karanlık Lord'u, kimseyi deviremezsin Granger."

"Şüphelerin varsa benim tarafımı terk edebilirsin, sen benim kölem değilsin. Biz birlikte hareket etmeye karar vermiş olabiliriz ama özgür bir adamsın ve seni yanımda olmaya zorlayamam." dedi Hermione başını onaylarcasına hareket ettirirken. "Günlerdir kendime dahi tekrar etmeye korktuğum şeyler yaşıyorum. Yanlış kişiye güvendiğimin ve yanlış hamleler yaptığımın farkındayım ama daha bitmedi, Snape."

Fake or Granger ( Güncelleniyor )Where stories live. Discover now