16. BÖLÜM | Gece • 1

9.3K 544 1.4K
                                    






                          - düzenlenmiş versiyon -








• Hayatlarının en uzun gecesini yaşayacaklardı. •

"Zayıf düştüm..." dedi.

"Merak etmeyin, efendim," dedi Harry hemen, Dumbledore'un müthiş solgunluğu ve bitkin havası onu çok kaygılandırmıştı. "Merak etmeyin, ben bizi geri götürürüm... bana yaslanın, efendim..."

Ve Harry, Dumbledore'un sağlam kolunu boynuna dolayarak, ağırlığının büyük bir bölümünü taşıyarak, müdürünü gölün etrafından dolaştırıp geri götürdü.

"Sonuçta... koruma... iyi tasarlanmış," dedi Dumbledore halsizce. "Bir kişi tek başına başaramazdı... aferin, Harry, çok iyiydin..."

"Artık konuşmayın, efendim," dedi Harry. Dumbledore'un böylesine zorlukla konuşmasından, ayaklarının yerde bu kadar sürünmesinden korkmuştu. "Gücünüzü saklayın, efendim.. az sonra buradan çıkmış olacağız..."

"Kemer yine mühürlenmiş olacak... bıçağım..."

"Gerek yok, kaya kolumu çizdi," dedi Harry kararlı bir sesle, "siz sadece bana yerini söyleyin, yeter..."

"Burası..."

Harry çizilmiş kolunu kayaya sürdü: haracı olan kanı alan kemer, ânında açıldı. Dış mağarayı geçtiler ve Harry, Dumbledore'un kayalıktaki yarığı dolduran buz gibi suya girmesine yardım etti.

"Her şey yolunda gidecek, efendim," dedi Harry tekrar tekrar. Dumbledore'un suskunluğu onu zayıf sesinden de fazla endişendirmişti. "Neredeyse geldik... Ben ikimizi geri Cisimlendirebilirim.. merak etmeyin..."

"Merak etmiyorum, Harry," dedi Dumbledore, suyun donduruculuğuna rağmen biraz daha güçlü bir sesle. "Yanımda sen varsın."




                                        ➰➰➰


Simsiyah çarşafların arasında kaybolmuş yorgun bedenini uykunun boğuk topraklarından koparabilen genç Malfoy başına giren zehir gibi ağrıyla gözlerini açtı. Gördüğü ilk şey gözlerinin önüne düşen çürük sarı rengindeki saçlarıydı, en kısa zamanda kestirmesi gerektiğini aklına not ederken başını yana çevirip saate baktı. Akşam üzeri 8 sularıydı, bu saatte neden yataktaydı ki? Kaşlarını şüpheyle çattı anında.

En son olanları hatırlamaya çalıştı.

Bir köprünün tek ucu kopukmuş gibiydi zihninde, sanki hatırlayamadığı şeyler vardı. Boşlukta gibiydi. En son dersten çıkıp İhtiyaç Odasında Granger'la buluşacaktı, ya da İhtiyaç Odasına hiç gitmemiş miydi? Evet, evet gitmemişti. Çünkü İhtiyaç Odasıyla ilgili bir anı yoktu zihninde. Buraya nasıl gelmişti öyleyse?

Oturur pozisyona geçip gözlerini ovalayarak kendine gelmeye çalıştığı sırada, odaya biri daldı ve Draco yerinde hopladı. Gelenin Goyle olduğunu gördüğünde ağır bir küfür savurdu fakat Goyle onu takmadan yatağına yaklaştı ve ciddi bir yüzle konuşmaya başladı.

"Sonunda uyanabildin Draco!" dedi kendini göstermemeye çalışan siniriyle. "Harekete geçme vakti, nasıl bu kadar rahat olabiliyorsun?"

"Kapat," dedi gözleri yorgunluktan kararırken Draco, başını tutup kendine gelmeye çalıştı. "şu çeneni. Ne hareketi? Ben buraya nasıl geldim? Niye bir bok hatırlamıyorum?"

Goyle ağzına ekşi bir şekerleme atmış gibi dudak büzdü ve derin bir nefes aldı. "Seni bulduğumuzda bahçedeki bankta uyuyordun, Pansy görmüş seni. Ne yaptıysak uyanmadın, biz de buraya getirdik. Ölüm Yiyen'lerin şatoya girme vakti geldi," dediğinde, Draco'nun bedeni titreyerek kasıldı. "Dumbledore'u öldüreceksin Draco, bu gece."

Fake or Granger ( Güncelleniyor )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin