6. BÖLÜM | Kahraman

7.7K 621 278
                                    



                              - düzenlenmiş versiyon -


Hermione'nin anıları, 6 yıl önce


"Kaçma! Seni küçük sürtük-"

Duyduğu ses içine korku sızdırırken bacaklarını bir fare gibi koşmaya zorluyordu. Göz yaşları koşuşun etkisiyle teninde kuruyordu. Bırakmasına çok az kalmıştı. Koşuyordu ama bırakmasına çok az kaldığını da biliyordu. Çünkü babası onu yakalayacaktı. Dar bir sokaktan kıvrılıp bilmediği karanlığa doğru koşarken tüm vücudu sarsılarak titriyordu.

Koşmaya devam etti. Sesi tekrar duydu.

"Hermione! Seni bulduğumda ölmek için dua edeceksin! Gel buraya seni lanet olası şeytan!"

Artık önünü göremeyecek kadar, gözlerini açık tutamayacak kadar bitkindi. Babasının sesi kulaklarından taşıyor ve bacaklarına yapışıyordu. Koşmalıydı. Duramazdı. Geri dönmek istemiyordu. Gerisi kabustu.

Evlerinin yanındaki sokaktan çıkan çıkmaz yola saptığını fark ettiğinde, koşmayı bıraktı, önünde karanlık ve sert bir bina duvarı vardı. Arkasında babası.

Günler önce, bir adam onu sokakta yaralı bulmuş ve Hermione'yle ilgilenmişti. Kızı evine götürmüş, onu iyi hissettirmiş ve yanında olmuştu. Adam ona, istediği kadar yanında kalabileceğini söylemişti. Hermione hayatı boyunca kimseye güvenmediğinden, bu duyguyla tanışmamıştı. Adam kendine iyi baksa da, Hermione sonunda hiçbir şey demeden kaçtı. Sürekli bir şeylerden kaçmak zorunda olduğunu hissediyordu. Adamın ismi Tom Riddle'dı.

Hermione Tom Riddle'ın evinden kaçtığı için pişman olduğunu hissetti.

Sokak duvarına sırtını döndü, babası tam karşısında yorgun bir şekilde yalpalayarak ona doğru yürüyordu. Kızın nefesi kesildi. Başına gelenlere hiç alışamıyordu.  Ellerini yüzüne bastırdı. Acıyı hissettikçe azalmıyordu.

Babası tam tepesinde durdu, Hermione'nin koluna parmaklarını geçirip kızını sarstı. "Beni bu kadar yorduğuna değdi mi? Seni beyinsiz böcek. Bir hafta boyunca yemek yiyemeyeceğini biliyorsun değil mi?"

Hermione acıdan inledi. Babasına bakamıyordu. Ona hiç doğrudan bakamamıştı. "Özür dilerim. Bir daha kaçmayacağım. Lütfen. Bırak."

Babası dizlerinin üzerine eğildi. Şimdi kızıyla burun burunaydı. Hermione'nin kafatasını tutup kendisine bakmaya zorladı. "Hangi cehennemdeydin beş gündür? Lağım fareleriyle mi sevişiyordun? Seni gereksiz–"

Hermione'nin yüzü babasının tutuşundan dolayı buruşmuştu.

"Ben–gittim,"

"NEREDEYDİN?!" Babasının sesi Hermione'nin kulaklarını çınlattı.

"Benimleydi."

Ani ses Hermione'yi durdurdu. Babasının arkasındaydı. Onlardan birkaç metre uzaktaydı sadece. Hermione adamın yüzünü o kadar hızlı tanıdı ki şaşkınlıkla bakakaldı. Babası Hermione'den ellerini çekip bir küfür savurdu ve arkasını dönüp ayağa kalktı. Bunu yaparken sarhoştu.

"Sen kimsin? Def ol git ve kızı rahat bırak. O bana ait." dedi kelimelerle savaş vererek. Sesi hırçın ve güçlüydü ama topukları onu taşımakta kararsızdı.

Hermione tek bir an bile düşünmeden babasının yanından yürüyerek geçti. Tom Riddle'ın yanında durdu.

Babası kaşlarını çattı ve onlara doğru bir adım attı.

Hermione, Tom Riddle tarafından tutulup çıkmaz sokaktan ayrılmadan önce, sadece bir anlığına babasının üstünde beliren yeşil bir ışık huzmesi gördü. Gözleri ışığın parlaklığından acımıştı. Bir şeyler çatırdadı. Kız tekrar gözlerini açıp babasına bakacaktı ama kurtarıcısı onu çoktan ters yönde yürütmeye başlamıştı.

Hermione adamın elini sırtında hissetti. Onu yönlendiriyor ve kaldırımda sabit tutuyordu. Evinden, büyüdüğü sokaklardan, kabusundan uzaklaştığını hissetti. Aynı zamanda oraya bir daha asla dönmek zorunda olmayacağını anlamıştı. Uzandı ve adamın elini tutarak yürümeye devam etti.





                                   - orijinal versiyon-



f l a s h b a c k


"Kaçma! Seni küçük sürtük-"

Duyduğum ses hücrelerime korku aşılarken minik bacaklarımı bir fare gibi koşmaya zorluyordum. Göz yaşlarım koşmanın etkisiyle tenimde kururken akabinde vazgeçişim vardı. Birazdan vazgeçecektim, çünkü babam denen adamın beni yakalaması an meselesiydi. Dar bir sokakta kıvırıp karanlığa doğru koşarken titremelerim tüm gerçekliğime dalga dalga yayılıyordu.

Koşmaya devam ettim fakat arkamdan gelen ses göz yaşlarımın iki katına çıkmasına sebebiyet verdi.

"Hermione! Seni bulduğumda ölmek için dua edeceksin! Gel buraya seni lanet olası şeytan!"

Kimileri şefkatle, merhametle dolu sevgi sözcükleri duyarken ben babamdan böyle sözler duyuyordum işte. Kazındı tüm harfleri beynime, karanlık bir ifade yüzümü yalayıp geçerken gözlerim yine kurumuştu. Artık dönmeyecektim, ne olursa olsun o cehenneme dönmeyecektim. Adımlarımı hızlandırdım, fakat yanlış bir hareket yapmıştım.

Evimizin yanındaki sokaktan çıkan çıkmaz yola sapmıştım. Koşmayı bıraktım, önümde kapkaranlık bir bina duvarı vardı ve arkamdaysa, babam.

Kaçmayacaktım, o adamın yanından, Tom denen adamın yanından kaçmayacaktım. Oysa beni evine almıştı, tüm yaralarımı sarmıştı, bana daha önce kimsenin göstermediği bir şekilde iyilik göstermişti. Pişmanlık kalbimde bir düğüm attı, attı, ve koskoca bir boşluğa düştü.

Ellerimi kaldırıp baktım. Yara içindeydiler, bu yaralar hiç geçmeyecekti. Kabuk bile bağlamayacaklardı, kanayacaklardı durmadan. Bu berbat bir şeydi, evet. Fakat ben artık böyle biriydim, alışacaktım.

O gece, o an kendime bir söz verdim ve bu sözün tüm harflerini teker teker o yaralı tırnaklarımla yazdım beynime; öğrenecektim yaşamayı. Yaralarımla yaşamayı, önüme kim çıkarsa çıksın sadece kendim için yürüyecek, ayağımın altındaki dikenleri keyifle ezecektim.

Çıkmaz sokağı sırtıma alıp arkamı döndüm, babam oradaydı. Avını pencesine almış bir hayvan gibi yavaş yavaş yaklaşıyordu bana. Yüzündeki sırıtış benimkiyle aynıydı. Ona ne kadar benzediğimi fark ettim ve bundan tiksindim.

"Öldüreceğim seni," dedi boynunu sağa sola oynatıp iyice yaklaşırken. "İyiki karşıma çıktın sokakta, bak gördün mü sevgili kızım? Benden," dedi ve aramızdaki üç adımın birini aştı. "-kaçış," Bir adım daha attı üzerime, gözlerimi korkusuzca gözlerine diktim. Öleceksem bile boyun eğmeyecektim. "-yok!"

Sonum gelmişti, diye düşünüyordum; o sesi duyana dek.

"Benden de öyle. "

Babamın tam arkasında duruyordu. Görüntüyü analiz eden beynim anında tüm rahatlık düşüncelerini sıraladı. Bana gelmişti. Beni kurtarmaya gelmişti. Yine aynı siyah pelerin, simsiyah saçlar ve bembeyaz bir çehreyle bütünleşen zümrüt yeşili gözler. Zehir yeşili. Ölüm yeşili.

Babam şaşkınlıkla arkasını döndü ve Tom Riddle'ı gördü. Suratının buruştuğunu az çok anlayabiliyordum, alaylı bir sesle, "Sen de kim oluyorsun?" dedi.

Kurtarıcım pelerinin arkasından elini çekti ve elinde tuttuğu sopayı gördüm. Ne? Bir sopayla mı alt edecekti babamı? Anlam veremiyordum bu yüzden kaşlarımı çattım fakat Riddle ciddiyete bürünmüştü.

Elindeki asayı babama tuttu,  "Ben, " dedi tüm Londra'yı sessizliğe gömebilecek bir sesle. "Lord Voldemort. Ve bu kız artık bana ait!"

Gözlerimi kör edici bir yeşil ışığı görmeden hemen önce duyduğum son şey: Avada Kedavra olmuştu.

Ve inanın, ben Hermione Granger,  öğrendiğim bu ilk büyüyü hayatım boyunca bir daha asla unutmayacaktım.

Fake or Granger ( Güncelleniyor )Where stories live. Discover now