Ve Ölüm Yeniden

1K 73 16
                                    

Uyuyamıyorum.Bu hayatta yaşadığım en bok duygu uyumak istiyor ama kesinlikle uyuyamıyor olmamdı.. Geleneksel hale gelen sabah kahvaltısında yerimde uyukluyordum.Matt’in beni dürtmesiyle uyandım.

“Care senin bu hale geleceğini hiç tahmin etmezdim.” Dedi gülerek.Kahvaltı masasındaki herkes bana bakıp gülüyordu.Bir kişi hariç Kol yoktu.Kol birkaç haftadır ortalarda görünmüyordu.Ben onlara nerede olduğunu sordukca beni geçiştiriyorlardı..Aslında şu an kahvaltı masasında Rebekah'da ortada yoktu.

Uyandım ve kaldığım yerden yemeğime devam ettim.Ama yanımda taşıdığım bebek telsizinden günlerdir uyumama engel olan ses duyuldu.Valeria ağlıyordu.Hadi ama kızım daha yeni uyumuştun.Matt ve Klaus bana gülerek bakıyordu.Kendime göreve çağrılmış süper kahraman gibi hissediyordum.

“Seni pislik bunların hepsi senin yüzünden.” Klaus’a söylenerek sofradan kalktım.Biraz da sürünerek yukarı çıktım ama çoktan biri Valeria'ya benden önce ulaşmış ve onu sakinleştirmişti.Aralık kapıdan Rebekah’ın Valeria’yı kucağına alıp sallamasını izledim.Galiba beni fark etmiyordu.Valeria bu gidişle bir değil iki anneye birden sahip olacaktı.Sessizce Rebekah’ın yanına sokuldum.Yüzünde pekte görmeye alışık olmadığım bir görüntü vardı.Huzur…

“Bence Valeria’nın iki annesi var.” Dedim gülerek.Uyuklamaya başlayan Valeria’yı yatağına geri koydu ve bana döndü.

“O bu hayatta gördüğüm veya görebileceğim en güzel şey.” Dedi.Gözleri dolmuştu sanki.Rebekah asla bir bebeğe sahip olamayacaktı o yüzden onu şu durumda teselli etmem biraz gereksiz ve saçma olacaktı.

“Bana benziyor tabi ki de güzel olacak.” Dedim biraz üstündeki gerginliği almak için.Belki de kafasını dağıtmalıydım.Gülerek bana baktı.Rebekah favori kökenim olmasa da onu seviyordum.Hem kafasını dağıtmak için de hem de meraktan kimsenin bana cevap vermediği o soruyu sordum.

“Peki Reb Kol nerede?” evdeki en eğlenceli köken gitmişti.Tüm kökenleri kendimce sınıflandırmıştım.Eğlenceli olan asil olan fazla duygusal olan diye…Sanki söylemek istemiyormuş gibi bana baktı ama sonuçta benim meraklı bakışlarıma yenilerek.

“Kol şu an kan konusunda kendini kontrol edemiyor o yüzden Klaus’ta kendini kontrol etmeyi öğrenene kadar mahzene zincirledi onu.” Dedi fısıltıyla.En azından hançerlenmemişti.Yine kahraman içgüdülerim harekete geçmişti.Kol’u oradan çıkarmalıydım tabi ki de boş bir vaktimde.

 “Tüm Mikaelsonlar rutin işlerini halletmek üzere kısa süreliğine de olsa evden kaybolmuşlardı.Yani kısaca tüm ev bana kalmıştı.Kol’u oradan çıkarma planımı uygulayacak bundan iyi vakit olamazdı.Mahzene en son indiğimde Matt’i yarı ölü bir şekilde bulmuştum..Neden kendimi sürekli ön plana atma isteği duyuyordum?.Mahzene korkak ama emin adımlarla ilerledim.Kol iki elide zincirlenmiş bir şekilde duruyordu.Yalnız bu bildiğim Kol değildi rengi solmuş gözlerinin altı çökmüş ve güçlü yapısından eser kalmamıştı.

“Kol iyi misin?” diye sordum ona doğru ilerlerken.Ağzını açmaya çalışıyor ama başaramıyor gibiydi.Ona doğru iyice yaklaştım ve soluk gözlerine bakarak “Sana güveniyorum Kol ve seni buradan çıkarıcam.” Dedim ve ellerini sıkan kelepçeye doğru uzandım.Klaus bu yaptığım yüzünden beni ihanetle suçlayacaktı.Yinee…..En sonunda fısıltıylada olsa Kol’un ağzından birkaç kelime döküldü “Kaçççç “ Yukarıdan Valeria’nın ağlama sesi geliyordu.Taa yukarıdan mahzene kadar ulaşıyordu sesi.Tekrar dönüp Kol’a baktım kafasını “Hayır” anlamında salladı en iyisi onu dinlemekti.Kol’un gözleri siyaha döndü ve etrafını siyah damarlar kaplamaya başladı.Bu kötüye işaretti.İçgüdülerim bana kaç diye bağırıyordu.Kol kendini kaybetmişti ve zincirlerini kopartmaya çalışıyordu.Belgesellerde izlediğim o aslana yem olan ceylanın ne hissettiğini şimdi anlıyordum.Sağ elindeki zinciri kopartmıştı ki bende mahzenin çıkışına ulaştım.Sol elindeki zinciride koparttıktan sonra birden görüş alanımdan çıktı.Valeria’nın da ağlama sesi artmıştı.Aman Tanrımmm Valeria…Tam mahzenin kapısından dışarı çıkacaktım ki Kol önümde belirdi ve tüm hayvani içgüdüleriyle beni aşağı doğru çekmeye başladı..Ona karşı koyamıyordum.Mahzenin içine doğru beni çekti ve gözden kayboldu.Kol ile öğrendiğim ilk şey avıyla oynamasını sevmesiydi ama bunu benim üzerimde uygulayacağını hiç düşünmüyordum.

“Kol benim Caroline.” Dedim bağırarak ama anladığım kadarıyla bu cümle ona kim olduğumu hatırlatmamıştı.Tam kaçmaya yeltenecektim ki beni mahzenin duvarına yapıştırdı.Elinden kurtulmaya çalışıyordum.Ellerini boğazıma götürdü ve öylece avına son bir kez baktı.Böyle öleceğimi hiç düşünmemiştim.Eğlenceli Mikaelsonun elinde.Kalbim bana hiç yardımcı olmuyor ciğerlerimi parçalayıp kaçmak ister gibi atıyordu.Valeria’nın artan çığlıklarını duyabiliyordum..Kol beni kurutana kadar asla geri çekilmeyecekti ve anladığım kadarıyla kanımın son damlasını çekmesine çok az kalmıştı gözlerim ağırlaşmaya başladı her taraf olduğundan daha karanlıktı. Kol dişlerini boynuma geçirip kanımın son damlasına kadar çekerken duyduğum ve duyabileceğim son ses kızım sesiydi.İçimden son bir kez üzgünüm kızım diye geçirdim ve sonra her şey karanlıktı.

İNSAN OLMAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin