13'O masal günü gelinceye kadar

716 147 98
                                    

İki gün kalmıştı sadece. Ardından eve dönmüşlerdi ve Jimin gerçekten söylediği gibi Hoseok'a bin tane ekler almıştı. Hepsi Jimin tarafından ağzına tıkıştırılırken Yoongi arkasından sadece omuz silkti. Yapabileceğim hiçbir şey yok diye mırıldanmıştı Jimin'in omzunun arkasından.

Jimin, resmen Hoseok'a saldırıyordu. Salonda bir fıçıya dönüştürülürken, Yoongi, Jimin'e dur demiyordu ve Jimin'de -kendisini Hoseok ile karıştırıyordu herhalde- her öğün bambaşka bir yemek yapıp yediriyordu.

Hoseok'un yavaş yavaş şiştiğini görünce Yoongi en sonunda olaya el koyma kararı aldı.

"Jimin bebeğim, sence de ona biraz yüklenmiyor musun?" Diye sordu. Fakat Jimin gözlerindeki lazer ateşlerini ona çevirdiğinde el koyması hemen son bulmuş ve teslim olmuştu. "Ama haklısın, hastaneden yeni çıktı bol bol yemek yemeli ve kuvvetini toplamalı." Diye Jimin'e katıldı.

Jimin gülümsedi. "Evet, ona çok kötü davrandım. Ne zaman seninle vakit geçirse voodoo bebeğini yapıp ona türlü türlü işkenceler etmeyi düşündüm ama şu an hastayken böyle bir şey yapamam."

Yoongi tebessüm etmekle yetindi sadece. Herkes gibi o da Jimin'in ağına yakalanmak istemiyordu. Sevgilisi olsa bile.

Fakat Jimin bütün o iyi dilekleri kendisi söylememiş gibi sinsice sırıttı. "Bende onu iyileştiriyorum ki, rahatça hakkında kötü amellerimi gerçekleştirebileyim."

"Ben burdayım farkındasın değil mi?" Koltukta yığılmıştı Hoseok, atar yapmaya çalışıyordu ama elinden gelen sadece üzerine örtülen pikeyi tekmelemekti. Bu Jimin ona yemek getirdiğinde istemediğini belli etmek içindi. Pek işe yaramıyordu gerçi.

"Ay çöreğim acıktın mı yoksa?"

"Hayır!"

Yoongi güldü. "Bence hayatının sonuna kadar bir daha asla acıktığını söylemeyecek."

"Öyleyse sen acıktın mı Yoongi'cim?"

"Hayır!"

"Bende öyle düşünmüştüm."

Jimin, Yoongi'i yanağından öpüp kalktıktan sonra evden çıktı. Sabahın onundan beri Hoseok uyanıktı ve Jimin belasıyla uğraşmanın yorgunluğu üzerindeydi. Üstelik aklı allak bullaktı ama bu çok uzun zamandır böyle olduğundan artık aklının karışık olup olmamasını umursamıyordu. Aklını karıştıran kişi bile ona tam olarak cevap veremiyordu çünkü, belki bilmediğinden veya söyleyemediğinden. Her türlü cevap yoktu.

Yoongi'e soru sormak istiyordu ve biliyordu ki o cevap verebilirdi. Ancak Yoongi'e bunları hatırlatmasının sorun olup olmayacağını kestiremiyordu. Eğer hatırlamaları bir problem olmasaydı, unutmazlardı diye düşünüyordu.

Hoseok pikeyi biraz daha kendine çekti ve karşı koltukta oturmuş kitap okuyan Yoongi'e bakışlarını sabitledi. Hala onları silik görüyordu ama aynada kendini görmemesini seviniyordu. Kendini sevip sevmemesiyle alakası yoktu ancak sevinmesinin sebebi: son zamanlarda yürüyen ölüden farksızdı ve bunu görmenin kendisine bir katkısı olmayacağının bilinciydeydi.

Yoongi kitabının sayfasının yavaş yavaş çeviriyordu ve uykusu gelmişti.

Artık Taehyung rüyalarında yoktu. Aslında artık Taehyung hiçbir yerde yoktu. Hoseok çabucak iyileşmişti, Jimin ona iyi bakmıştı. İyileşince geleceğine söz vermişti ama gelmemişti.

Hoseok kendini biraz kandırılmış hissediyordu ama yine de bekliyordu. Ne için; kim için beklediğini bilmese bile bekliyordu.

Bir kaç gün önce, onunla birlikte olduğum için seviyorum diye düşünüyordu ama artık onu sevdiğim için birlikte oldum diyordu.

52 hertz Where stories live. Discover now