4'Hangi deniz nereye dökülüyor bana ne

1.1K 194 214
                                    

Hoseok elini kafasının altına yerleştirdi. Gözleri kapanıyordu ve gittikçe uykusunun geldiğinin farkındaydı. Başının feci ağrıması, midesinin bulanması dün geceden kaldığının göstergesiydi.

"Burada eğlenemiyorsun değil mi?" V mırıldandı kulağına doğru. Şu anda arkasındaydı, rüyada olduğunu hissetmiyordu. Onu göremeyeceğini biliyordu ve açıkçası dönüp bunu teyit etmek için fazla utangaçtı. Beyni uykuda olmadığını söylüyordu. Delirmek istemiyorsa geri dönüp bakmamalıydı. "Ancak önce nereye ait olduğunu bilmen gerekiyor." Diye ekledi. Ardından elini saçına yerleştirdi ve yavaşça okşadı. Hoseok'un zaten uykusu geliyordu, saçını okşamasına gerek yoktu. Gözlerinin buğulandığını hissetti. Neden ağladığını sorgulayamadan uykuya daldı. Valla kalın ses tınısını çekinmeden kullandı. "Eğer bir ses fısıldarsa yıldızlara git diye, ona kulak vermelisin." Uyumadan önce duyduğu en son şey bu olmuştu.

Hoseok çok güçlü bir baş ağrısıyla kalktığında elini hızla dudaklarının üstüne örttü ve ilk işi tökezlemesine rağmen banyoya koşmak oldu. Midesinde ne varsa çıkardığında, ㅡki midesi bomboştu, boğazının cayır cayır yandığını hissederken kendini yere attı. Gözlerindeki yaşları sildi ve neden ağladığını düşünmeden etrafı temizledi. Eğer bunu yapmazsa Yoongi nutuk çekmek zorunda kalıyordu ve eş zamanlı olarak Hoseok'ta, yemek boyunca, onu dinlemek zorunda kalıyordu.

Banyodan çıktığında pervaza yaslanıp kollarını kavuşturan Yoongi yüzünden, ağzının içine girmişti resmen, korktu ve geriye sendeledi.

"Yoongi! Ödümü kopardın!" Diye sızlandı.

Yoongi onu umursamadan burnunu Hoseok'un üzerindeki tişörtüne dayadı. "Sabah kalktığımda da odada lanet bir koku vardı. Şimdi senden aldığım koku ondan farklı değil." Diye konuştu.

Hoseok utanarak ondan geriye kaçtı. "Özür dilerim, odayı havalandıracağım."

"Senden bunu istemedim." Yoongi sırtını dikleştirdi. Oldukça sinirli görünüyordu ve Hoseok bunun kendisinden kaynaklı olduğunun gayet farkındaydı. "Dün Namjoon aradı. Onunla olmadığını söyledi."

Hoseok gözleriyle onu süzdü. "Namjoon mu seni aradı; yoksa sen mi Namjoon'u aradın?" Dedi kinaye dolu bir sesle.

"Ne önemi var." Yoongi bakışlarını havaya dikti. Tavanda ilgi çekici bir şey olmadığına göre Hoseok onun kaçındığını anladı. "Sonuç itibariyle konuştuk ve onunla olmadığını söyledi." Dedi ikinci kez.

"Evet, değildim. Beni ekti. Bende direk gittim."

"Biliyorsun, ailen değilim. Bu yüzden ne yaptığına karışamam."

"Evet." Dedi Hoseok. Gözleri genişledi, bunu Yoongi'e nasıl söyledim? Diye düşündü. Üstelik aklında bile geçirmeden pat diye söylemişti. "Özür dilerim," dedi hemen. "Devam et, lütfen."

Yoongi alınsa bile belli etmedi, ancak Hoseok alındığını anlamıştı. Şu sıralar ağzına bir jilet koymalı ve düşünmeden konuşmayı acilen kesmeliydi. Yoongi gülümsedi. "Etrafında Namjoon varken rahatça uyuyabiliyorum. O olmadan sabahlara kadar dışarda kalman uyumama engel oluyor."

Hoseok, "Sevgilimmiş gibi konuşuyorsun." Dedi gülerek.

Yoongi kafasını iki yana salladı. "Endişelenmem için illa sevgilim veya ailem olman gerekmiyor, sadece arkadaşım olman bile endişelenmem için yeterli bir sebep iken üstelik, daha fazlasına gerek yok."

Aklından yine Yoongi'nin vicdanını rahatlatma içinde olduğu geçti ama kendini durdu. Bunu da düşünmeden söylerse gerçekten arkadaşını kendi elleriyle kaybeden ilk insan olacaktı.

52 hertz Where stories live. Discover now