bölüm 36

20.9K 801 25
                                    

Usulca ondan ayrılıp mutfağa yöneldim. Mutfağa girince masadaki yemekleri çöpe attım, elimi yıkayıp dolaptan et, patlıcan, domates çıkardım. Güzel bir karnı yarık, pirinç pilavu ve salata yaptım bu arada da saat on olmuştu, yemek hazır olunca, masayı hazırlayıp salona döndüm, salona girdiğimde Yavuz'un koltuklardan birine uzanmış uyuyor olarak buldum. Yanına gidip önünde durdum. Önünde çömelip onun hizasına geldim. Öyle güzel uyuyorduki insan onu uyandırmaya kıyamazdı. Bir süre onu öylece seyrettim, ona bakmaya doyamıyordum. Sabaha kadar izleyebilirdim onu, içimdeki aşkın büyüklüğü beni bile korkutuyordu. Yavaşça ayağa kalkıp arkamı döndüm bir adım attığımda bileğimden tutulup bir anda kendimi onun altında buldum. Korkuyla gözlerim irileşip nefesim yükseldi, böyle birşey beklemiyordum. O uyumuyormuydu? Gözleri gözlerime kenetlenip kırpmadan gözlerimin derinliklerine bakıyordu. Göz kapakları yavaşça aşşağıya inip bakışları dudaklarımda kenetlendi, onun bakışıyla etkilenip dudaklarım hafif titremeye ve alev alev yanmaya başladı. Yavaşça dudaklarıma yaklaşıp durdu, ılık nefesi dudaklarımı yalıyordu, bedenime ince sızlamalar kaplıyordu. Elini yavaşça belimde hissettim onun dokunduğu yerler yavaşça uyuşuyordu, gözlerim kendiliğinden kapandı dudakları dudaklarıma değince heycanlandım kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu, yavaşça elini belimden çekip üzerimden kalktı, gözlerimi yavaşça açtım, ona baktığımda elini bana uzatıp konuştu.

Hadi yemeğimizi yiyelim, mutfaktan güzel kokular geliyor.

Yavaşça koltukta doğrulup ayağa kalktım elini tutmamıştım. Biraz önceki şeyler olmamış gibi davranamazdım. Derdi neydi, beni kalp kırizi geçirtmekmi. Sinirlenmiştim. Hızlı adımlarla mutfağa girdim masaya oturup kendime yemek koydum, biraz sonra oda mutfağa girdi. Karşıma oturup yemek alıyordu, ona bakmamaya dikkat ediyordum. Utanıyordum, aslında ondan değil, kendimden. Neden ona karşı koyamıyordum, onu ölesiye sevebilirdim, ama bu kendimi sunacağım anlamına gelmemesi gerekiyordu. Onunda bana dokunmaması gerekiyor. Aslında dokunmadıda, peki ben neden bu kadar öfkelendim.
Düşüncelerle yemeğimi bitirdim, biraz durup onunda yemeğini bitirmesini bekledim, oda yemeğini bitirince masayı toplayıp bulaşıkları makinaya dizdim. İşim bitince mutfaktan çıkıp salondan geçip merdivenlerden onun odasına çıktım, onun odasına girip üzerimdekileri çıkarıp küvete girdim. Sinirim su almıştı rahatlatmışım iki saat küvette kaldıktan sonra çıkıp ıslak ıslak asansöre binip giysi odasına gittim. Kurulanmadan elime ne geldiyse üzerime geçirip odaya çıktım.
Yatağa atıp kendimi gözlerimi kapattım. Bir türlü aklımdan çıkmıyordu onun dokunuşunu, elinin tenime değişi, öyle tuhaf bir histiki benim için, bir yandan korkuyor, bir yandan deli gibi onu istiyordum.
Düşünceleri kafamdan atıp kendimi uykuya zorladım.
Bir süre sonra uykunun kollarına bıraktım kendimi.

🌸🌸🌸🌸🌸

Sabah gözlerimi açtığımda güneş yatağa vuruyordu. Oda gece bir başka güzel, gündüz bir başka güzeldi. Aklıma gelen soruyle etrafıma bakmaya başladım. Lavabo nerdeydi? Odanın kapısına baktığımda yanında bir kapı daha vardı, bunu daha önce görmemiştim, dikkat etmemiş olmalıyım. Yataktan inip yavaş adımlarla lavaboya girdim. İşimi halledip aşağıya indim, ev çok sessizdi, salonda kimse yoktu yavuz koltukta yatacağını söylemişti, ama koltuk ta ne bir çarşaf nede yastık vardı. Koltuk bozulmamış bile.
Mutfağa doğru ilerledim.
Mutfağa girdiğimde gördüğüm manzara beni şaşırtmıştı, şahane bir kahvaltı vardı masada, etrafa baktığımda Yavuz yoktu. Masadaki kâğıt ilgimi çekince elime alıp baktım. Bana not bırakmış, notu okudum.

Yemekte kötü olabilirim ama kahvaltıda üstüme iyi yapan yoktur, sen kahvaltı yap. Ben 3 saate kadar dönerim.

Gülümseyerek nutu masaya bıraktım. Masaya yerleşip kahvaltıya başladım.
Kahvaltım bittiğinde mutfağı toparlayıp bahçeye çıktım.
Bu eve bir kaç kez gelmeme rağmen bahçeyi gezmek fırsat olmadı. Öyle bir ihtimal zaten yoktu. Bahçe çok büyüktü, bahçeyi çevreleyen uzun çınar ağaçları belirliyordu ilerde iki kişilik salıncak koltuk vardı önünde de büyük bir göl vardı. Etrafıma hayranlıkla bakarak geziyordum. Benim istediğim de böyle bir evdi.

Koltuğa oturup salınarak göle dalmıştım ki, ilerdeki ormanda silah sesi geldi korkuyla ayağa fırladım. Hızlıca etrafıma baktım hiçkimse görünmüyordu. Arkamı dönüp eve doğru koşmaya başladım. Birkez daha silah sesi duyuldu acıyla yere düştüm. Kolumdan vurulmuştum. Koluma baktığımda kurşunun sıyırdığını gördüm. Ayağa kalkıp zikzak çizerek son hızla eve kostum eve ulaşınca direk eve girdim. Nefes nefese etrafıma bakmaya başladım. Şimdi ne yapacağım ben ya? Merdivenlerden hızlıca çıkıp Yavuz'un odasına çıktım. Asansöre binip dolaplara bakmaya başladım kolumun birini kullanamıyordu dolaptan bir tişört alıp koluma sıkıca bağladım. Üzerimde kot şortla beyaz tişört vardı. Beyaz denemezdi arık, kana bulanmıştı. Tek elimle dolablara hızlıca bakıp bir silah buldum. Şarjöre baktığımda doluydu, şarjörü yerine takıp odadan yukarı geri çıktım, yatağın arkasına yerleşip gözümü kapıya diktim. Çok korkuyordum. Korkudan bildiğim duaları okuyordum. Evde ölüm sessizliği vardı, 20 dakikadan beri kimse girmemişti odaya. Biraz bekledikten sonra ayak sesleri gelmeye başladı. Gittikçe yaklaşıyordu ses, bir anda kapı açıldı giren adama silahı adama doğrultup tetiğe bastım. Adamın tam kalbine isabet etmişti, adam yere yığıldı. Arkasındaki adam kapının kenarına saklanıp bana ateş etmeye başladı yatağın altına iyice saklandım, ateşi bıraktığı an elimdeki silahı diklestirip adama ateş ettim. Bacağına isabet edince yere düştü. İkinci kez ateş ettim. Kafasına isabet etti, kafasından kanlar fışkırmaya başladı, kanın kokusu sardı odayı, midem kalkmaya başladı, elim titriyordu, ben iki adam öldürmüştüm. Çok korkuyordum, silahı zor tutuyordum, şimdilik gelen yoktu, elimdeki silahı yere koyup oturdum, kimse yoktu, öldürmüştüm. Bir anda kafama birşey değdi metal ses doldurdu kulağımı. Bitmişti buraya kadardı...

TUTSAK "Aşkın Esiri" (Tamamlandı)Donde viven las historias. Descúbrelo ahora