bölüm 10

35K 1.2K 28
                                    

Kalk, yatağın üzerindekileri giy, gidiyoruz.

Gözlerim şaşkınlıkla açıldı. Nereye gidiyordukki? Yoksa beni bırakacakmıydı. Kalbim heycanla atmaya başladı. İçimdeki umut ölmeye yüz tutmuşken canlandı.
Yatağın üzerindeki giysilere baktım. Alıp lavaboya doğru ilerledim. Lavaboya girip giyindim. Lavabodan çıktığımda hala aynı şekilde beni bekliyordu. Elindeki valizle arkasını dönüp, kapıya doğru yürümeye başladı. Kapının önünde durup bana bakmadan konuştu.

Beni takip et.

Onun arkasından bende yürümeye başladım.
Sokağa çıkıp arabaya ilerledik. Ben yürümeyi bıraktım onu izlemeye başlamıştım. Benim gelmediğimi anlayınca oda durup, bana dönmeden sordu.

Neden durdun?

Cevap verdim.

Nereye götürüyorsun beni?

Sorumla gerildiğini anladım. Sırtının kasları daha çok ortaya çıktı. Tekrar  konuştu.

Arabaya bin yoksa ben bindirmesini bilirim.

Sözleriyle irkildim. Geriye bir adım attım. Bana dönüp üzerime doğru yürümeye başladı. Bileğimden yakalayıp arabaya sürükledi. Ben ise hic susmadan sorular soruyordum.

Bana ne yapacaksın? Konuşsana? Bırak beni. Gitmeme izinmi vereceksin? Sana diyorum konuş?

Beni arabaya bindirdi. Kapıyıda sertçe kapattı. O arabayı dolanırken kapıyı açmaya çalıştım. Kapı kilitliydim. Sağa sola baktım birileri varmı diye, kimse görünmüyordu. Bura nasıl bir sokak ya?
Sürücü koltuğuna geçip oturdu. Bana dönmeden telefonu bana uzattı. Ekrandaki video ile şoka girdim.
Gizemi bir sandalyeye bağlamış iki adam konuşup konuşup gülüyorlardı. zavallı arkadaşım da ağlayarak onlara yalvarıyordu.
Bedenimdeki bütün kan çekilmiş gibi ekrana kilitlendim. Elimdeki telefonu sertçe çekip alınca kendime geldim. Aynı acıları tekrar yaşayamazdım. Dayanamazdım. Gözlerimden yaşlar süzülmeye başladı. Bakışlarımı ona çevirdim. Karşıya bakıyordu. Yüzünde hiçbir duygu yoktu. Buz gibiydi. Konuşmaya başladı.

Kaçmaya yada yolda çevirmelerde konuşmaya kalkışırsan arkadaşın ölmez. Olacaklardan ben sorumlu değilim.

Elimin tersiyle gözlerimi sildim. Önüme dönüp sesimi çıkarmadan karşıyı izledim. Konuşup onu sinirlendirmeye gerek yoktu. Dediklerini yapmak zorundaydım. Tekrar sesini duydum.

Güzel.

Arabayı çalıştırdı yola çıktık...

🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸

İki saattir yoldayız. Şehirden çıkmak üzereyiz. Aklımda sadece gizem vardı. Zaten hassas bir bünyeye sahip. Eğer ona birşey olursa  birdaha kendine gelemez.

Yol boyunca tek kelime konuşmadı. Konuşmasınıda beklemiyordum aslında. İçimden Allah' a dualar ediyordum. Bu kadar çaresiz olmak canımı yakıyordu. Araba yalpaladı durmak zorunda kaldık. Arabadan inip tekerleri kontrol etmeye başladı. Sanırım arka sol teker patlamıştı. Kendi kendine söylenmeye başladı. Bir bu eksikti diyerek...

🌸🌸🌸🌸🌸🌸

İçerde beklemekten bunaldım. Nefes alamıyordum artık. Kötü düşünceler bir türlü yakamı bırakmıyordu.  Bir saattir tekeri değiştirmeye uğraşıyordu. Kapıyı açıp dışarı çıktım. Kapının kilidini ne zaman açmıştı acaba? Derin bir nefes aldım. Hava serindi esintiden ürperdim. Kollarımı kendime sarıp ovaladım biraz. bakışlarımı ona yönelttim dizinin birini yere dayamış, elindeki aletle tekerin vidalarını sıkılıyordu. Arada bir alnındaki teri elinin tersiyle silip devam ediyordu. Deri montunu arabanın üzerine bırakmış. Mavi tişörtüyle görsel bir şölen sergiliyordu.
Arabaya dayanıp onu seyretmeye başladım. Biraz daha bekledikten sonra işini bitirip malzemeleri topladı. Arabanın bagajına koydu. Kapağını kapatıp montunu aldı. Bana bakmadan konuştu.

İçeri gir.

İkiletmeden arabaya bindim. Korkuyordum ondan. Herşeyi yapabilirdi. Oda binip arabayı çalıştırdı. Yola koyulduk..

🌸🌸🌸🌸🌸🌸

Bir saat daha gidikten sonra, ormanlığın içinde dubleks bir  evin önünde durduk. Kocaman bir bahçesi vardı. Ortasında salıncağı. ilerde masa sandalyesi, evin dibinde oturma gurubu vardı. Evin girişindede küçük bir merdiven, her yer yemyeşil kır çiçekleriyle kaplıydı. Hayranlıkla evi seyrediyordum.
Onun konuşmasıyla kendime geldim. Telefonla konuşuyordu.

Tamam kızı aldığınız yere bırakın. Birşey olursa beni arayın.

Dedikten sonra telefonu kapattı. Arabadan çıktım. Üstümden ağır bir yük kalkmış gibi rahatlamıştım. Bileğimi kavrayıp eve doğru yürüdü. Eve girince şahane bir salon karşıladı bizi. Bir duvar boydan boya camla kaplıydı. Şahane bir manzaraya sahipti. ağzım açık bir şekilde etrafı inceliyordum. Yine siyah beyaz ağırlıklı döşenmiş, yan tarafta şahane bir tablo bir o renk  katmıştı. Okadar etrafa dalmışımki,
Beni çekerek götürdüğünde kendime geldim. merdivenlerden yukarı çıktık. Yukarda dar bir koridordan ilerleyip, köşedeki odanın kapısının ününde durduk. Kapının üzerinde anahtar vardı. Kapıyı açıp beni odaya girdirdi. Yeni kafesim burasıydı anlaşılan. Odaya girince incelemeye başladım. Acaba burda ne kadar kalacaktım. Kapının karşısında büyük bir pencere, pencerenin önünde tek kişilik şahane bir yatak vardı. Yatağın iki tarafında da küçük avizeler, sol tarafımda büyük bir gardırop, yanında da siyah kapı vardı. Yatağın ayak ucunda ve yanında koltuk vardı. Oda beyaz yatak gardırop ve kapı siyatı. Canlı renk olarak sadece avizeler kırmızıydı.
Onun sesiyle incelemeyi bıraktım.

Artık burda kalacaksın.

Benim bu durum işime gelmişti. O odayla burası kıyaslanamazdı bile. Ona bakıp düşüncelere daldım. O ise camdan dışarı bakıyordu.
Ona gün deçtikçe daha çok alışmaya başladım çok tuhaf. Artık onun nerde ne tepki göstereceğini ezbere biliyordum. Nede olsa iki ay geçirdik birlikte. Çok sabırlı biri. Onun yerine bir başkası olsaydı, bu zamana kadar neler yapardı konuşturmak için. Onları düşünmek bile istemiyorum.
İnsanın kendiyle başbaşa bir odaya kapatmak en büyük işkence aslında. ama bende işe yaramıyor. Ben severim yanlız kalmayı, en büyük arkadaşım kendim.
Bugün bana hiç bakmadı gözgöze gelmemeye ayrı bir gayreti vardı. bu benim neden zoruma gidiyor? gidip çenesinden tutup gözlerine bakmak için kendimi zor tutuyorum.
Bana bakmadan kapıya doğru ilerledi. neden onun gitmesini istemiyorum? O uzaklaştıkça canım sıkılıyor. yanlız kaldığımdanmı? Biraz önce ben söylemedimmi yanlız kalmayı sevdiğimi.
Kapıdan çıkıp kilitledi. Yine yanlız kalmıştım. Odanın güzelliğinin önemi yoktu yalnızken heryer anlamsız geliyor insana. Bunu ne kadar sevsemde.

Pencereye doğru yaklaştım. Hava kararmak üzere. Gölgeler karanlıkta saklanmaya başladı. Deniz gök yüzüyle renklerini sergilemekten cekinmiyordu. Uzun uzun manzarayı seyrettim. Artık tamamen kerardıktan sonra bakışlarımı odaya yönlendirdim. onunla göz göze geldik. Manzaraya o kadar kaptırmışımki ne zaman odaya girmiş haberim bile yok. Bugün ilk bakışıydı yüzüme. Kalbim amansızca hızlanmaya başladı. O hızlandıkça mantığım çıldırıyor onu öldürmek istiyordu. Konuşmaya başladı.

Bir insan neden konuşmaz biliyormusun. koruduğu kişi en yakını olursa konuşmaz. Ama bilmezki konuşmadıkça ortaya çıkar sırları. Artık çözdüm. Sana demiştim ya sen söylersin, yada ben bir şekilde öğrenirim diye. Ne tuhaf değilmi. Peki şimdi kardeşini kim koruyacak benden. Seni serbes bırakmayı düşünmüyorum. koruduğun kardeşinin azar azar can çekiştiğini izleyeceksin. Sana acıyorum artık. Eğer sen Anlatsaydın seni dinlerdim. Bir şansın olurdu. Ama artık çok geç. Bundan sonra tek kelime daha konuşmana izin vermeyeceğim...

TUTSAK "Aşkın Esiri" (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin