37

1.4K 169 33
                                    

Kim Jongin

Kyungsoo ve annemi uzun süre başbaşa bırakmamak adına hızlı bir şekilde eve döndüğümde almak için yol kat ettiğim tatlıyı girişe bırakıp, televizyonda görünce; Tadını merak ediyorum, eminim güzeldir. diye mırıldanan serserinin arzu ettiği yiyeceği beraberimde götürmek üzere koltuğumun altına sıkıştırdım.

Onu mutlu etmek istiyordum.

Henüz teklif etmemiştim ancak ona sevgili gözü ile bakmakta bir sakınca görmüyordum. Haftalardır beklediğim itirafı duyduğum için yüzümde aptal bir gülümseme taşıyordum. Çabalarımın sonuç vermesi misafir eve gittiğinde her gördüğünü isteyen arsız bir çocuk gibi şımarmamı sağlıyordu.

Koridoru aşıp salona ulaştığımda ruhuma işleyen sessizlik yüzünden tedirgin olsam da kötü düşünmemeye çalıştım. Annem, pencereden dışarısını izliyordu ve Kyungsoo yorgun olduğu için muhtemelen odasına geçip uyumuştu. Kullandığı bir ton ilaç bedenine ağır geliyor, ne kadar direnirse dirensin gözleri kapanıyordu. Onu izlemeyi seviyordum ve bu yüzden erken uyuması çoğu zaman işime geliyordu. Huysuzun teki olduğunu bilirsiniz, ne zaman uzun uzadıya yüzüne baksam; Ne bakıyorsun öyle, gözlerini üzerimde hissetmek sinirimi bozuyor. Sende olan bende de var, çek onları. diye çıkışıyordu.

Neyseki her noktasını aklıma kazımıştım da ihtiyaç duyduğumda tavana bakıp resmini çizebiliyordum.

Kyungsoo merak ettiği için aldığım tatlıyı orta sehpaya bırakıp üzerinin açılıp - açılmadığını kontrol etmek amacı ile salondan çıkacağım sıra duyduğum : "O gitti." cümlesi yüzünden durdum. Belki de dondum demek daha doğruydu çünkü bir anda tüm kanım çekilmiş gibi ellerimin buz kestiğine şahit oldum.

"Odasına gitti değil mi ? Bazen sıcak bastığını söyleyip üzerini örtmez. Çok ilaç içiyor ya ateş yapıyor herhalde. B-ben, ona bakayım."

"Gitti dedim, odasına gitti demedim. Neden hayatından çıkıp gittiğini düşünmüyorsun?"

"Çünkü beni bırakmayacağını biliyorum."

Yüzümü döndüğüm kadın dokunduğum an ağlamaya başlayacak gibi güç bela ayakta durmaya çalışırken burnumun kemerini sıktım. Onu üzgün görmeye dayanamıyordum ama kimi zaman canını yakmam için beni zorluyordu.

"Nerede?" Diye sordum. "Seni istemediğini söyledi, fırsatı varken buradan kurtulmak için benden yardım istedi. Nereye gittiğini bilmiyorum oğlum." Cümle topluluğu ile karşılık verdi.

Yalan söylüyordu.

Japonyadaki teyzem doğum yapsa saniyesinde öğrenen kadının böyle bir şeyden haberi olmamasının imkanı yoktu. Diyelim ki Kyungsoo aşırı zeki bir insan ve arkasında toz bırakmadan kayboldu, Tanrı aşkına bana: "Kalbimi çaldın Kim Jongin. Sanırım bunun için seni polise ihbar edeceğim." itirafında bulunan bir insanın her şey yolundayken çekip gitmesi akıl işi gibi duruyor muydu?

Yalan söylüyordu. Annem, beni kandırmaya çalışıyordu ve biliyor musunuz, en çok aptal yerine konulmaktan nefret ediyordum.

Yanına doğru adımlayıp gözlerinin içine baktım. Gecenin bir yarısı evimi ziyaret edip, şoförü olduğu halde istediği tatlıyı yanında getirmek yerine beni dışarı göndermesi yada eskiden sıcaklığı ile sevgiye doyuran irislerinin şimdi titriyor olması normal değildi.

"Öğrendin." Dedim kalbimin kırılma sesi içimde bir yerlerde yankılanırken. "Onu sen gönderdin."

"Hayır yapmadım."

OBSTACLEWhere stories live. Discover now