12

2.3K 239 106
                                    

Do Kyungsoo

Jongin, genç yaşında başarıya ulaşan saygın isimler adı altında yayın yapan ve sıkıcı olmaya and içmiş derginin yeni sayısı için fotoğraf çekimine gideceğini söyleyip, bir şeye ihtiyaç duyduğumda onu aramam gerektiğini belirterek yanıma yeni gibi görünen bir telefon bıraktığında şaşırmıştım.

İtiraf etmem gerekirse, insanların kısa sürede bu kadar büyük bir değişim süreci içine gireceğine inanmıyordum fakat her nasılsa Jongin yapıyordu.

Evi, öncekinden daha kalabalık olmasına rağmen sesini çıkarmamış, diğerleri orada burada özgürce dolanırken o, beni geçireceğim operasyon konusunda aceleci olmak ile suçlamıştı.

Tam 1 saat...

Beni kandırdıktan sonra duvardaki saatin yerini değiştirmiş ve rahatça görebileceğim bir yere asmıştı. Bunu hastahaneden çıkınca görmüştüm ve biraz gülümsememi sağlamıştı. Bu, Kim Jongin yüzünden gülümsediğim ilk andı.

Ameliyat olmaya karar verdiğimi hastahaneden ayrılmadan önce doktoruma bildirmiştim. Bunu inat uğruna yapmıyordum. Burada daha fazla yaşayamazdım. Adamın düzeni vardı ve ben, bunu bozmuştum. Onun huysuz davranışlarının nedenini yadırgayamazdım.

En kötü senaryo masada kalacaktım. Her ameliyatta olduğu gibi ölüm riski vardı fakat bu, hayatımı göz önüne aldığımda beni korkutan bir şey değildi.

Ölüm, kurtuluşum olurdu.

Jongin, daha iyi bir hastahane ve doktorların dosyamı incelemesi gerektiğini söylese de, onu sadece masraflarımı karşılaması gerektiği konusunda uyarıp, beni düşünmesinin kişiliğine aykırı bir durum olduğunu hatırlatarak başımdan savmıştım.

Şimdi ise, Chanyeol mutfakta bizim için yemek hazırlarken ben, Sehun ve adının Luhan olduğunu öğrendiğim sarışın ile salonda ilk kim konuşacak, oyunu oynuyordum.

Oh Sehun, karşımda bir suçlu gibi ellerini bacaklarının arasına sıkıştırmış yüzüme bakmaktan kaçınırcasına etrafını tutarsız bakışlar ile izlerken, yanındaki beden biraz daha ortamın boğucu havasına mağruz kalırsa can verecekmiş gibi sesli sesli nefes alıyordu.

Boğazımı temizledim. Aynı şey benim içinde geçerliydi ki bu duruma daha fazla tahammül edemeyecektim.

"Sana kızgın değilim."

Sehun, ifadesiz gözlerini gözlerime diktiğinde tekrar ettim.

"Sana kızgın değilim."

"Hayır, kızgınsın."

"Sana hiçbir zaman kızmadım."

"Açıklama yapmadan seni bırakıp gitmem çok adiceydi, pisliğin teki olduğumu düşünüyorsundur ama ben istemedim abi, gerçekten istemedim. Kızgınsın işte kırgınsın belki de. Çok özür dilerim."

"Önemi yok Sehun, yeterince yanımda olmuştun zaten. Kendini kötü hissetme."

İçimden geçenlerdi bunlar, doğruyu söylüyordum. Sehun gittiğinde bir miktar boşluğa düşmüş ve neyi yanlış yaptığımı düşünmüştüm ama gerçek şu ki, ortada bir yanlış yoktu. Bulamamıştım. Bu yüzden bu durumu, doğanın kanunu olarak kabullenmiş, ailesine bakmaktan aciz insanların bir yabancıyı yük gibi sırtında taşımak zorunda olmadıklarına yormuştum.

"Zorundaydım, üzgünüm."

Ağlayacakmışcasına bir surat ifadesine bürünen Sehun yüzünden içimde bir yerlerin sarsıldığını hissettiğimde, sordum.

OBSTACLEWhere stories live. Discover now