O Kolunu Sikerim!

16.4K 751 60
                                    

Hızlı bir şekilde onu kolundan yakalayıp yanıma çektim ve uzanıp tüpün kapağını kapattım. Tüpün içinde nefes alınacak yer kalmamış olmasına karşın yine de sığmıştık. Başımı çevirip kapıya baktım. Kırılmak üzereydi. Ani bir şekilde tüp harekete geçti. Sonunda bitmişti.

Tüp iki kişi için tasarlanmadığından oldukça yavaş gidiyordu. Aaron'un altında ezilmiştim ama sesimi çıkarmayacak kadar huzurlu ve güvenli hissediyordum. Gözlerimi yakalamaya çalışan gözlerine karşılık verdiğimde " Beni bırakmadın." diye fısıldadı. Uzanıp onu öptüm ve " Bir daha asla." diye fısıldadım. Tüp daha da yavaşlayarak durunca önce o dışarıya çıktı. Sonra da benim çıkmam için ellerimden tuttu. Çantalarımızı sırtlarımıza takıp odadan çıktığımızda kapının önünde beykeleyen Colin'i gördük. Bize doğru gelirken " Niye bu kadar uzun sürdü?!" diye sordu.

" Sanırım tüplere iki kişi binince biraz yavaşlıyor."

" Ne?"

" İkimiz beraber binmek zorunda kaldık."

" Her neyse.. Duymak istemiyorum. Lütfen burdan çıkalım."

Önümüzdeki kapıya doğru yürüdük. Kapının ardında sonunda gerçek dünya bizi bekliyordu. Elbette o dünyada biraz önce çıktığımız dünyadan daha az tehlikeli değildi. En azından kaçacak yer vardı. Kapıyı açınca otelin yemek deposuna çıktık. Önümüzdeki meyveleri ve sebzeleri itekleyerek dışarı çıktık.

Dışarda bizi buraya getiren aynı aşçı bekliyordu. Kollarını göğsünde bağlamış huzursuz bir şekilde bize bakıyordu. Colin ona hızla başıyla selam verip konuşma zahmetine bile girmeden yanından hızlıca geçti.

Yemek salonundaki saate baktım. Aşağıdaki saatle aralarında yaklaşık bir saat fark vardı ama bunun nedenini sorgulayamayacak kadar yorgundum. Otelin dışına çıktığımızda derin bir nefes aldım. Bir taksi bulup bindik ve geldiğimiz bara geri döndük. Bar daha açılmamıştı. Görevliler masaları yerleştiriyor barmende bardakları siliyordu.

Colin barmene yine aynı şifreyi söyledi ama adam zaten bizi unutmamıştı. Düşündüğümden çok daha kısa zamanda halletmiştik işlerimizi. Kapağı kaldırıp aşağıya indiğimizde bir tüp hazır bekliyordu. Bu sefer önce beni bindirmeye karar verdiler. Onlara bakarken " Neden yine Colin gitmiyor?" diye sordum. Colin gözlerini devirirken " Ah Adena bin işte! Bara git , paraloyı söyle ve yukarda bizi bekle. Sakın bir şey de içme. Bir de sarhoş Adena'yla uğraşamam." dediğinde tüpe girdim. Colin gerçekten iyi bir psikoloğa ya da öfke kontrol terapisine ihtiyacı vardı.

Tüp hareket ettiğinde New York'tan uzaklaştığım her an kendimi daha iyi hissediyordum. Belki bir gün buraya geri dönebilirdim. Tabiki de sadece gezmek , eğlenmek için ama bir daha böyle bir şeyin başımıza gelmeyeceğini umuyordum. Middletown'a döndüğüme bu kadar sevineceğim aklıma gelmezdi. Zaten her şey burda başlamıştı. Bu minik kasaba tüm hayatımı alt üst etmişti.

David'in hala deli gibi bizi aradığını biliyor olmak beni endişelendiriyordu ama en azından artık bir merial topluluğunun içinde değildim. Tüp sallanarak durunca kapağı kaldırdım ve içinden çıkıp merdivenleri tırmandım. Kapağı kaldırıp adama şifreyi söyledim ve bar taburelerinden birine oturdum.

Adam hazırladığı içkiyi tamamlayıp garsona verdikten sonra " İçecek bir şey?" diye sordu. Sırf Colin'in inadına içebilirdim tabi ama onu haklı çıkarmak istemiyordum. " Sadece kahve lütfen." dedikten sonra önüme döndüm. Adam kahveyi önüme koyduğunda aklıma istemsizce Seth geldi. Ellerimi nasıl boynuna doladığım ve onu nasıl öldürdüğüm. Sanırım bundan sonra uzun bir süre kabuslarımı süsleyecek şeyi bulmuştum. Gözlerimi kırpıştırıp kahvemden bir yudum aldığımda omzuma dokunan elle irkildim. Arkamı döndüğümde önce kim olduğunu çıkaramadım ama sonra " Beni hatırladın mı güzelim?" demesiyle kendime geldim.

Jason'ın üzerime yerleştirdiği izleme cihazını taktığım adamdı bu. Bir nevi Colin ve benim kurbanımız. Aynı zamanda sahte telefon numaramı verdiğim adam. Muhtemelen hesap soracaktı. Ne yapacağıma karar vermem gerekiyordu çünkü bu herifle muhattap olmak istemiyordum.. İlk liseye başladığımda arkadaşımın bana öğrettiği taktikleri uygulamanın en iyisi olacağını düşündüm. Umursama ve önüne bak.

Ama bu durumda işe yaramıyormuş gibi görünüyordu. Önüme dönüp , kahveme odaklanmama aldırmadan yanıma oturup " Bana gerçek numaranı vermeden bir yere gitmiyorum." dedi. Hayatımda bu kadar yapışkan bir adam görmemiştim. Ona bakmadan " Telefonumu kaybettim." diye mırıldandım. Gerçekten telefonumun nerde olduğuna dair bir fikrim yoktu. Sanırım Lutz bölgesinde Tristan'da ya da İrina'da olmalıydı. Elini saçlarıma atarken " Peki o zaman gerçek numaranı ver bulunca haber verirsin" dediğinde ona numaramı verdim. Nasıl olsa telefonumu bulur bulmaz engellerdim. Numaramı aldığına memnun bir şekilde gülümserken" Peki burdan sonra ne yapıyorsun?" diye sordu.

" Arkadaşlarımı bekliyorum. "

" Kaç yaşındasın?"

Yaşımı söylersem belki beni yalnız bırakır diye umduğum için " 17" dedim ve önüme döndüm ama aksine bu onun hoşuna gitmiş gibi görünüyordu. Kahvemi bir dikişte bitirdikten sonra kalkmak için bir hamle yaptım ama kolumdan tutup " Nereye böyle kaçar gibi?" diye sordu. Şu an herkesin ortasında olmasak onu geriye tozlarından başka bir şey kalmayana kadar yakabilirdim. Beni kendine yaklaştırdığında ağır bir şekilde viski kokan nefesinden kaçmaya çalıştım ve başımı çevirdim.

Aaron'la göz göze gelince bu işin hiçte iyi bitmeyeceğini biliyordum. Bakışları adam ve ben ve adamın beni sıkıca tutan eli arasında gidip gelirken gözlerinin alev alacağından korkmuştum. Hızla yanımıza geldi. Çok sık küfür eden biri değildi. Özellikle de benim yanımda ama bu sefer ettiği küfür adamın beni bırakmasını ve benimde şaşkınlıkla ona bakmamı sağlamıştı. Sert bakışlarla adama bakarken " O kolunu sikerim senin!" diye bağırdı. 

      Yeni bölüm +40 vote ve +15 yorum sonrası gelecek. İyi okumalar. :)) <33 bu arada o muhteşem yorumlarınız için çok teşekkür ederim hepiniz harikasınız hepinizi çok seviyorum.

ATEŞLE OYNAMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin