Takip

29.8K 1.2K 28
                                    

' Kaç şeytan kovalayabilir seni ormanda?

Sence saklanabilir misin çalılıklarda?

Saklansanda seni bulacağım.

İstediğimi alacağım.

Her dakika daha da yaklaştırıyor seni bana

Sessiz ve usulca

Kimse anlamayaca ne olacağını

Hadi aç artık şu kapıyı '

Okumayı bitirdiğim an kapının çalmasıyla bir an için yerimden fırladım ama kendimi toparladığımda içimde hissettiğim öfkeyle kalkıp kapıyı açtım ve karşımda durmakta olan Aaron'a baktım.

" Çok komiksin."

" Ben olduğumu nasıl anladın?"

" Belki de bir ilkokul çocuğunun yazabileceği gibi şiir yazmandandır. Ne dersin?"

" Bence yeteneklerimi küçümsüyorsun. Şiirim gayet güzeldi. Zamanlamamda öyle."

" Bu cümleyi son birkça günde kaç kere kurdum bilemiyorum ama neden burdasın?"

" Seni okula götüreceğim."

" Harika. Artık okula giderken hep böyle mi olacak? Bunu da Eric mi istedi?"

" Hayır. Ben daha iyi olacağını düşündüm. Hadi gidelim. Geç kalacağız."

Okula gidene kadar tek bir kelime etmeden camdan dışarıya baktım ve okula vardığımız gibi arabadan inip insanların arasına karıştım. Arkamdan seslendiğini duyabiliyordum ama dönüp bakmak istemiyordum. Yürümeye devam ettim. Bana ne zaman iyi davranmaya başlasa altından kötü birşey çıkıyordu ve şu anda bununla uğraşmak istemiyordum.

Kitaplarımı almak için dolabımı açtığım sırada içinde bana ait olmayan bir kitabın olduğunu gördüm. Kitabı elime alıp inceleyene kadar kimden geldiğini anlayamamıştım.

Arno Gruen - Normalin Deliliği

Kitabın ilk sayfasında da Aaron'un aslında ondan hiç beklemediğim kadar düzgün olan yazısıyla ' Biraz normalliğe ihtiyacın olursa diye.' yazdığını gördüm. Kitabı benim için alıp buraya koymuş olması gerçekten çok hoş bir davranıştı. Ondan beklenemyecek kadar hoş bir jest. Bir an ona karşı sert ve önyargılı davrandığım için kendimi kötü hissettim. Belki de ben ona böyle davrandığım için o bana böyle davranıyordu. Belki de ondan özür dilemeliydim.

İçimdeki pişmanlık giderek artarken kitabıda alıp dolabı kapattım ve koridorlarda onu aramaya başladım. Eğer ilk dersinin ne olduğunu bilseydim sınıfının oraya gidebilirdim ama bilmiyordum. Onu bulamayınca kendi sınıfıma doğru gitmeye başladım. Koridorda Eric'i görünce şansımı denemeye karar verdim ve " Hey. Aaron'u gördün mü?" diye sordum. Başını telefonundan kaldırıp gülümserken " Evet. Bahçeye çıkarken gördüm." dedi.

Okulun bahçeye bakan camlarının kenarına doğru koşup aşağıya baktım. Zilin çalmasına az kaldığı için herkes içeri girmeye başlamıştı. Bir kişi hariç. Tüm kalabalığın aksine o ormana doğru yürüyordu. Okulun kenarından kimseye görünmeden yürümeye çalışıyordu ve fazla dikkat çekmiyorduda. Okulu ormandan ayıran tel örgünün oraya gelince kenarındaki ufak kesikten diğer tarafa geçip ormana doğru koştuğunu gördüm.

Eğer biraz aklım varsa gitmezdim ama bu son olanlardan sonra o son kalmış bir parça aklımı da kaybetmiş olduğumdan kitaplarımı ve çantamı dolabıma bırakıp bahçeye doğru koştum. Aynı onun yaptığı gibi tel örgünün altından geçip koşarak ormana girdim. Ormanın içindeyken koşamazdım. Heryer sonbaharın hayatlarını emip kuruttuğu yapraklarla doluydu. Ama bu bir yandan da işime yaramıştı. Ezilmiş yapraklardan Aaron'un hangi yöne yürüdüğü anlaşılabiliyordu. Ses çıkarmamaya özen göstermeyi bıraktım çünkü ne yaparsam yapayım yaprakların ayaklarım altında ezilmesine engel olamıyordum.

Adımlarını takip ederek yürüdüğüm sırada birden onu görünce durdum. Sanırım kendimi fazla kaptırmıştım. Beni görmemesi için yanında durduğu çalılıkların arkasına yaslandım. Yüzü daha önce hiç görmediğim bir şekilde gerilmişti. Ellerini iki yanında yumruk yapmış ve durmadan sıkıyordu. Onu rahatsız eden birşeyler olduğu kesindi. 

ATEŞLE OYNAMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin