"Bana yardım edemezsin." derken sesi kesindi.

"Neden? O adamla mı evleneceksin?"

"Saçmalıyorsun!" dedi Ayana sinirle. Aral ile evlenebilseydi... Evlenirdi. Ama Belen'in onların ilişkisini asla bilmemesi gerekiyordu. Madem bir fedakarlık yapmıştı. Duyulmasına gerek yoktu. Ve bunun getireceği yıkıma. "Sen bana istediğimi verebileceğini sanacak kadar aptalsın. Ama benim istediğim gözüm kapalı güvenebileceğim, çocuklarımın babası olacak ve en önemlisi bana aşık olmasa bile daima sevecek bir adam. Üzgünüm, sen bunların hiçbirine sahip değilsin. Zaten sahip olsan da bana bunları vermeye hevesli değilsin." Ayana konuşması bittiğinde nefes nefese kalmıştı. İstedikleri olmayacaksa bir adamla sırf diplomatik ya da yönetim kaygısı yüzünden evli kalmayacaktı. Kimsenin karşısında bu kadar güçsüz değildi. Asla olmamıştı ve olmayacaktı.

Pars heyecandan nefes nefese kalmış kadına bakarken içinde garip bir sızı hissetti. Ayana'nın hep çok güçlü olduğunu düşünüyordu. Çevresindeki insanları hiç umursamadığını... Oysa şimdi görüyordu ki her kadın gibi küçük bir kız çocuğu barındırıyordu içinde. Ve her kadın gibi aşk ve çocuk istiyordu. Kendince haklıydı da. Onun hüzün dolu gözlerine karışan öfkeyi gördüğünde güçlükle yutkundu. Ona asla karısı olmayacağını söylemişti. İşte buna dayanarak Ayana haklı bir şekilde bu evlilikten kurtulmak istiyordu. İzgi ona bunu söylediğine pişman olacağını söylediğinde aldırmamıştı. Oysa şimdi ilk başta yolları bu kadar kesin bir şekilde kapatmakla hata yaptığını daha iyi anlıyordu.

Gözlerini kapattı bir süre. Lanet olsun ki gözlerini kapattığında biraz önce Ayana'nın bağlarını çözüşü belirdi aklında. Saçları kışın soğuğunda bahar gibi kokuyordu. Teni ise baharın en güzel çiçeği gibi... gözlerini açtığında yumruğunu sıktı iyice. Ayana'nın ona bakmadığını fark ettiğinde içinde huzursuzluk hissetti. Artık cevap vermek için de geç kalmış olmalıydı. Uzun süredir orada öylece dikiliyordu. Hem ne diyecekti ki emin olmadığı bir söz veremezdi, değil mi? Sinirle elini saçlarının arasından geçirdikten sonra bir cevabı olmadığı için odadan çıkıp kapıyı hızla kapattı.

Kapıya dayanıp gözlerini kapattı. Odalarının arasında birkaç adım mesafe olmasına rağmen uyuyamayacak kadar alışmıştı bu kadına. Bu gece de uykusuz geçecekti.

***

Pars uzun süre sessizce odanın ortasında durmuştu. Bir süre onu izlese de daha sonra bundan utanarak bakışlarını kaçırmış ve yatağın örtüsüyle oynamaya başlamıştı. Uzun bir süre onun cevap vermesini beklemişti. Cevap vermeyeceğini anladığında ise ne yapacağını bilemiyordu. Sonunda Pars odadan çıktığında kapıya baktı. "En azından bu sefer kesin bir dille reddetmedin." diye mırıldandı. Sonuç olarak bu da bir şeydi, değil mi?

Sıkıntılı bir şekilde yatağından kalktı. Bu gece düşünceli bir şekilde geçecekti anlaşılan. Bir de... elinin acısıyla. Pars'ın onda oluşturduğu huzursuzluk yetmezmiş gibi her an onu hatırlatan bir bilek acısı vardı şimdi. Bir süre odada dolandıktan sonra kitaplığına ilerledi. Huzursuz olduğu zamanda okuduğu kitabı aradı ama yoktu. Pars almış olmalıydı. "Dertsin, büyük dert." diye homurdandı. Bu adam onda baş ağrısı yapıyordu.

Tek eliyle saçlarını düzeltip pencereye ilerledi. Artık sesler azalmıştı. Kar topu oynayan kişiler de. Halkının neşesini arttırmak için daha çok eğlence düzenlemeliydi. Bunu Pars olmadan nasıl yapacaksa. O adamın yanında duramazdı artık. Gerçekleri yüzüne söylemişti ve bu da onun hoşuna gitmemişti. Eline bakarak "Yanımda olacakmış, yardıma ihtiyacım olabilirmiş." diye söylendi sinirle. "Verdiği küçük bir sözü bile tutamayan adamdan evlilik sözünü bekleyecek kadar aptalım."

Seni Aradım -Tamamlandı-Where stories live. Discover now