Bölüm 28

222 20 5
                                    


Yanında uykuya dalan karısının , derin iç çekişleri , Adin'in daha fazla çaresiz hissetmesine neden oluyordu. En değerlisi acı çekerken , sadece seyrediyor olmak , acısına acı katıyordu adeta.

Yastığa dökülen, yarı kırpılmış ,saçlarını okşadı . İncitmekten korkarak ,  usulca sardı titreyen bedenini...Bir tek Hana kalmıştı ... Tek sevdiği , hep seveceği  kısacası sevdiceği kalmıştı elinde.

Çığlık atarak yataktan fırlayan Hana , kapının arkasına çöktü. Hıçkırıkları arasında dudaklarından zar zor dökülen ''dokunma bana ''cümlesi kor olup  Adin'in yüreğini yaktı  .

Sessizce yataktan kalkıp , Hana'nın yanına diz çöktü. Başını iki eli arasına almış  , ileri geri sallanan karısı ,  çaresiz minik bir kız çocuğu gibiydi.

Ellerini usulca başından çekip , tüm acısını  almak istercesine , sevgiyle öptü,  ''Hana'm geçti. Her şey  geçti. Bak ben buradayım , yanında'' diyerek saçlarını okşamaya başladı.

Rüya ile gerçeklik arasında kalan Hana ; bir kaç defa gözlerini kapatıp açtı. Var olduğuna , yanında olduğuna inanamıyormuş gibi hayretle gözlerini açıp  Adin 'in yüzüne dokundu, gerçekliğini test eder gibi.

''Buradasın , gerçeksin. Sensin Adin , yanımdasın rüya değilmiş '' diye kendi kendine konuşurken elleriyle  Adin 'in yüzünü okşamaya devam ediyordu.

Gözyaşlarını içine akıtan  Adin, sıkıca sardı karısını. ''Benim Hana , buradayım , yanında . Kimsenin sana dokunmasına izin vermem anlıyor musun beni.''

Eliyle çenesinden kavrayıp gözlerinin içine bakmasını sağladıktan sonra ''Kimsenin sana dokunmasına izin vermem ve  bir daha asla seni yalnız bırakmayacağım anladın mı?''gözyaşlarını elleriyle sildikten  sonra ayağa kaldırıp , yatağa yatırdı.

Kapının bir anda açılıp, içeriye doktorun girmesiyle  Hana korkuyla, Adin 'in arkasına saklandı. Karısının  korkuyla arkasına saklanmış olmasından rahatsızlık duyan  Adin ,  Hana'ya sarılıp, ''korkma , doktor sadece kontrol edecek.  Eğer sen istersen.? '' derken doktorun gözlerinin içine bakıyordu.

''Evet Hana , izin verirsen kontrol etmek istiyorum.'' Doktorun kendine seslenmesini umursamayan Hana , başını kocasının omzuna yaslayıp  ,''istemiyorum , artık senden başka hiç kimsenin bana dokunmasını istemiyorum.''diyerek arkası dönük bir şekilde yatağa uzandı.

Karısının söylediklerinden sonra , Adin ayağa kalkarak kapıyı açtı. ''Karımı duydunuz doktor bey'' derken gözleriyle gitmesini işaret etti.

Doktor ama diye itiraz cümlesine başlamışken, Adin daha fazla konuşmasına fırsat vermeden kolundan sıkıca kavrayıp  dışarı çıkardı. Sertçe duvara yaslayıp, tıslayarak konuşmaya başladı.

''Bundan sonra sen dahil ,  hiç kimse karıma dokunamaz , anladın mı beni doktor?  Bunun için ölmem gerekirse gözümü kırpmam'' derken , doktorun acıdan dolayı değişen çehresinin farkında değildi.

Adin 'in elinden zorlukla kurtulan doktor , acıyan  kolunu ovalayıp , söylediklerinizi anladım diyerek , Adin 'i sakinleştirdikten sonra , ardına bakmadan ortadan kayboldu. Adin bir yaralı aslandı ve yaralı bir aslanın nereye saldıracağı asla belli olmazdı.

Sakinleşmek için bir süre daha kapıda bekledikten sonra  içeri giren Adin , yatağa uzanıp sıkıca karısına sarıldı. Huzursuz nefes alışverişlerinden  ve titreyen bedeninden uyumadığını anlamış olsa da ,  karısını teselli edecek cümleleri kuramamanın acısı ile sessizce yatmaya devam etti.

''Bosna 'nın sokakları tabutlarla doluydu Adin. Sahipsiz tabutlar , öyle çoklardı ki ve  hepsinden kan damlıyordu. Tüm sokaklar kan gölüne dönmüştü .Küçücük bir tabut , bizim evimizde , bizim yatağımızın üstündeydi.

Evimizin her yeri kan olmuştu. Kan o kadar fazlaydı ki. Ben sildikçe çoğaldı , sildikçe çoğaldı. Sonunda tüm evi kapladı. Sapsarı dişleri olan o adam geldi. Beni kanlı yatağa yatırdı. İğrenç nefesini tüm bedenimde hissettim. Her yerim kan oldu.

 Dokunma bana dedikçe durmadı Adin , ben kaçmaya çalıştım.  Sonra seni gördüm ve her şey güzelleşti, gönlüme bahar geldi. Her zaman ki gibi beynimin bana oyun oynadığını sandım.  Ama gerçeksin , buradasın  , yanı başımdasın.

Korkuyorum Adin,  Allah'ın gazabına uğramaktan , benden nefret etmenden korkuyorum.'' Hana'nın anlattıklarını dikkatle dinleyen Adin , son cümleden sonra sıkıca sarıldı.

''Bunu nasıl düşünürsün Hana ?  Senden nasıl nefret ederim ?  Sen yaşama sebebim olmuşken....Bir daha  bunu dile getirmeyi bırak  ,düşünme bile...''

Kocasının elini tutan Hana ,''  bitirmeme izin ver '' diyerek onu susturdu. ''Ben bir bebek öldürdüm Adin. Anladın mı beni ? Ben katilim. Her uyuduğumda rüyama giren küçük tabut , öldürdüğüm bebeğin tabutu.''

Gözyaşlarını elinin tersiyle sildikten sonra ,'' yemin ediyorum ki  onunla birlikte ölmek istedim. Yok olmak , hiç var olmamış olmak istedim.   Sadece ona  hayat veren ben olmak  istemedim. Ben onu istemedim Adin , o benim bedenimi işgal etti.'' diye sayıklarken  daha çok kendi kendini teselli ediyor gibiydi.

Adin,  duyduklarını sindirebilmek için  derince yutkundu. Hana'nın sözleri öyle ağır gelmişti ki ne söyleyeceğini bilemedi bir an.  Bebeğini boğazlayarak öldüren Hatice geldi aklına. Cansız bir şekilde iki elin arasında sallanan minicik beden.

Araf ta kalmış bir yürekti şimdi onun ki.Bir tarafta masum bir bebek, diğer tarafta masum bir anne. Bunun hesabını yapmak, sorgulamak , yargılamak  ona düşmezdi ki  , yaradan var iken. Bu hesapta mahşere kalmıştı , diğer tüm hesaplar gibi...

Karısına sarıldı uzun uzun. Bir hiç uğruna yitip giden tüm canlar için , birlikte ağladılar. İki eliyle karısının başını kavrayıp , gözlerinin içine bakmasını sağladı.'' Doğru bir tane derler ya Hana ,  her zaman doğru bir tane olmuyor   ve ben doğru hangisi bilmiyorum .

 Sadece tüm bunları yaşadığın için üzgünüm . Sana bunları yaşatanlara kızgınım.  Sessiz kaldıkları için tüm dünyaya öfkeliyim.  Seni,  ailemi yalnız bırakıp gittiğim için kendime de öfkeliyim .Gidip de kime hesap soracağımı bilmiyorum . Burada çaresizce beklemek yüreğime dokunan. Yarana merhem olamamak içimi acıtan ... 

 Önce acıyı  yaşamak gerek   en derininden . Sonra  zaman Hana , bize zaman gerek.  Birbirimize ilaç olup yaralarımızı iyileştirmek gerek. Bize bizden başkası ilaç olmaz Hana . Benim iyiliğimi istersen , kendine iyi bak Hana, zira senin elin kanasa , benim ciğerim yanar...''diyerek   yatağa uzandı. 

Kocasının kolları arasına sığınan Hana , bir süre sessizce ağladı. ''Yaşadıklarımı unutmayacağım Adin , biliyorum.  Ama bu acıyla  yaşamayı  öğreneceğim.  Annem, babam , kardeşlerim Leyla annem , Tarık babam hepsi öldü. '' elini göğsüne götürüp ,''şuram öldüklerini biliyor, buna alıştım ama yanlarına gideceğim bir mezar istiyorum...Götür beni buradan Adin .Evimize gidelim, yuvamıza...''

Adin karısını onaylayıp, kollarıyla sıkıca sardıktan sonra başına bir öpücük kondurdu.''Tamam Hana   evimize , yuvamıza gidelim .Sonra herkes gibi ,ailemizi arayalım. Sevdiklerimizin  bir mezarı olana kadar aramaktan vazgeçmeyelim...Bu yıllar sürse bile arayalım... Ama önce seni birileriyle tanıştırmak istiyorum. O da senin gibi bir yaralı . Hanginiz daha yaralı bilmiyorum birbirinize arkadaş olursunuz.Belki onlar da bizimle gelmek ister. Şimdi uyuyalım dinlenelim , sabah olunca tanışırsınız .''diyerek lambayı kapattı. Tüm duyduklarından sonra uyumak imkansız olsa da ,  Hana'nın dinlenmesi için gözlerini kapadı.

Bosna da ki herkesin istediği gibi , onlar da ailelerin bir mezarı olsun istiyordu. Kayıplar için arama çalışmaları devam etse de, kayda değer hiçbir gelişme olmamıştı. Her gün yeni bir umuttu Bosna için , bulmak  yıllar sürse de hiç kimsenin vazgeçmeye niyeti yoktu.

*************************************


MAVİ KELEBEKLERWhere stories live. Discover now