8-Karşılaşma

7.9K 1K 138
                                    


Yatağın üzerinde hazırladığım kutuyu daha fazla oyalanmamak adına yanıma aldım ve bavulumu çekerek odadan çıktım. Babam bavulu taşıdığımı fark edince şaşkınlıkla annemin uzandığı odadan çıktı.

"Ne yapıyorsun Beril?"

"Sizin başınız yeterince kalabalık baba, en iyisi ben başka yerde kalayım."

"Saçmalama ver şu bavulunu gir içeri benim canımı sıkma. Herkesi sığdırdım da öz kızım mı fazla gelecek bu eve? Burada babanın evi dururken hiçbir yerde kalamazsın. Ayrıca nerede kalacaksın?"

En çok ağırıma giden şeylerden biri de yıllardır babamın gözünün içine bakarak yalan söylemekti. Ege'den kaçtığım için buraya dönmek istemediğime inandırmıştım onu bu konuda tahminde bulunduğu zamanlarda susarak. Özellikle o evlendikten sonra bu savunmayı yapmak çok daha kolay olmuştu. Ama şimdi buraya döndükten sonra başka bir yerde yaşama isteğimi neye dayandırabilirdim?

"Babacım, görüyorsun biz ablamla aynı çatı altında yapamayacağız. Siz bir düzen kurmuşsunuz kendinize, kimsenin huzurunu bozmaya gelmedim ben. Sen damadını, kızını saymak, sevmek zorunda olabilirsin ama benim öyle bir zorunluluğum yok. Aramızdaki tartışmalar anneme de iyi gelmez. Birkaç gün Eda'da kalırım sonra..."

"Siz neyi paylaşamıyorsunuz? Burcu'yu da çağıracağım şimdi bu konu konuşulup halledilecek. Aynı evin içinde küslük olmaz. Tamam, Eda arkadaşın ama babanın evi dururken milletin yanında sığıntı mı olacaksın? Yıllardır odan bile duruyor, ellemedik geldiğinde kal diye. Yıllardır Ege'yi görmemek için gelmedin sesimi çıkarmadım. Şimdi Ege'nin kardeşinde mi kalacaksın? İzin vermiyorum."

Derin bir nefes alıp sakinliğimi korumaya çalıştım. Babamla tartışmak istemiyordum. Ama akşam yemeği saati yaklaşmıştı ve birazdan geleceklerini bilirken karşılaşacak olmanın paniği mantığımı susturuyordu.

"Ablam geldiğim an zehrini akıtmaya, nefretini kusmaya başladı. Bana mı soruyorsun sorunumuzu? Senin kızın bana tahammül edemiyor baba! Bende aynı şekilde ona ve yanında koca diye gezdirdiği herife tahammül edemiyorum aynı şekilde. Daha büyük kavgalar mı çıksın istiyorsun hem de annemin önünde? Asıl kalırsam kendi evimde sığıntı olacağım."

"Sana saygısızlık yapmasına izin verir miyim sanıyorsun? İkinizin de birbirinize kötü söz söylemeye hakkınız yok. Az önce ağzının payını vermedim mi ablana?"

"Sürekli bir gerginlik içinde yaşayıp senin savunmana muhtaç olmak istemiyorum. Baba, benimle inatlaşıp damarıma basma. Israr etme boşuna, gideceğim."

Kızgınlığının ardında nasıl üzgün olduğunu görüyordum. İki evladı vardı, onları bile bir arada göremiyor, aynı çatı altına sokamıyordu. Bir baba için hiç kolay değildi. Cebinden dükkânın anahtarlarını çıkarıp avucuma koydu.

"Sezon bittiğinden beri doğru dürüst vaktinde açamıyorum dükkânı, bazı gün hiç uğrayamıyorum. Temizlenmesi gerek. Zaten annenin haberini aldıktan sonra çömlek atölyesini kapadım. Elimdeki sabunlara da yenisini ekleyemedim. Sen arka taraftaki odada kal, orayı da adam edip ilgilen. Zamanında öğrettim sana her şeyi, ablan gibi değilsin elinden geliyor bu iş."

Minnetle boynuna sarıldım.

"Merak etme sen, ekmek teknemiz bana emanet çiçek gibi yaparım iki günde. Çok teşekkür ederim baba."

"Kızamıyorum da, çekmez olasıca inadın da gururun da bana çekmiş. Bir şeyler ye öyle git diyeceğim ama..."

İtiraz edemeden kapı çaldı ve ablam bizi dinlediğini belli eden bir yüz ifadesiyle sinirle mutfaktan çıktı. Yanımdan geçip kapıyı açarak biri beş, diğeri altı yaşında olan iki çocuğunun içeri girmesine izin verdi.

Umudun Külleri (Tamamlandı)Where stories live. Discover now