6-Anne

9.1K 1K 166
                                    

NOT: Yazarken belli bir noktadan sonra hüngür hüngür ağladım resmen, nasıl tamamlayacağım bu kurguyu hiç bilmiyorum :/ 

Bu arada ikinci kitabım Kibir Kraliçesi çıktı :) Duymayan kaldıysa buradan da söyleyeyim, çok uzun zamandır soranlar, bekleyenler, çıktığında haber vermemi isteyenler vardı. Haberiniz olsun diye her yerden duyurmaya çalışıyorum :D 

İyi okumalar :)

Günümüz

Adnan Menderes Havaalanı'ndan dışarıya çıkıp İzmir'in havasını ciğerlerime doldurduğumda şubat ayının son günlerinde olmamıza rağmen ılınmış hava gülümsememe neden oldu. On sekiz yaşında bir genç kızken dönmemeye yemin ettiğim yerdeydim ve usulca kanayan kalbim bile burada olmamın mutluluğunu gölgeleyemiyordu. Kimsenin döndüğümden haberi yoktu Eda'nın ve ailemin bile... Önce metroya sonra otobüse bindim. Otobüs bildiğim yollardan geçerken oturduğum yerden çantamdan telefonumu çıkardım ve nerede olduğunu öğrenmek için babamı aradım. Annemi kemoterapi için hastaneye götüreceğini öğrendiğimde ise boğazıma bir yumru oturdu. Buradan uzakta hastalığı hakkında bilgi almak kolaydı ama gözümle gördüğümde nasıl hissedecektim? Mezuniyetimden beri annemin yüzünü görmüyordum.

Otobüsten ilçede indim ve hastaneye doğru yürümeden önce gözlerim durağa takıldı. Ege'yi sayısız kez bu duraktan uğurlamıştım öğrenci evine. Birbirimizi üzmemek için moralimizi yüksek tutardık ve onun bir sonraki gelişinde neler yapacağımızdan bahsederdik. Saatler süren telefon konuşmalarımız, mesajlaşmalarımız... Lise sondayken sınav zamanları hariç her hafta sonu beni görmek için gelirdi. Ben üniversiteyi kazandıktan sonra istediğimiz zaman görüşebileceğimiz günlerin hayalini kurardık. Anıların ağırlığıyla şimdiden ezilmek istemediğim için başımı başka tarafa çevirdim ve adımlarımı hızlandırarak caddenin karşısına, hastaneye doğru yürüdüm. Muhtemelen kocaman bavulumla hastanede değişik bir görüntü çizecektim ama yapacak bir şey yoktu. Girişteki görevliye sorup tarif ettiği yöne döndüğümde bavulum insanların geçişini önlemesin diye neredeyse duvara yapışık yürüyordum. Ayrıca ne söyleyeceğimi, nasıl davranacağımı düşünmekle çok meşguldüm. Bu yüzden uzun boylu bir doktorla neredeyse çarpışacak kadar yakınlaşana kadar karşıdan geldiğini fark edemedim. O da elindeki hasta dosyasını incelediği için beni görmedi. Aynı anda birbirimizin yüzüne bakacak kadar başımızı kaldırdığımızda ise şaşkınlıkla birkaç saniye birbirimizin yüzüne baktık sadece.

"Beril."

"Ege."

Onca yıldan sonra Eda aracılığı ile gördüğüm fotoğrafları ve sosyal medya yüzünden karşılaştığımız an görünümünden etkilenmeyeceğimi düşünmüştüm ama fena halde yanılıyordum. Yetişkin bir erkeğe dönüşmüştü. Doktor üniforması ile çok yakışıklıydı. Ona ne söyleyebileceğimi hiç bilmiyordum. En eski ve en derin yaram karşımdaydı işte. Aslında yüzüne bakamamam gerekirdi. Tüm acımasızlığımla terk ettikten, peşimden İstanbul'a geldiğinde söylediğim tüm çirkin sözlerden sonra kaç yıl geçerse geçsin beni bağışlamayacağından emindim. Bu şekilde birbirimize bakıp ortamdaki gerginliği arttırmamızdan rahatsız olmuş olacak ki ilk toparlanan, konuşmayı akıl eden o oldu.

"Merhaba, kusura bakma seni burada görmeyi hiç beklemiyordum. Çok şaşırdım. Nasılsın? Uzun zaman oldu görüşmeyeli."

Uzattığı eli sıkarken gözleri arkamdaki bavula takıldı.

"Teşekkür ederim iyiyim, sen nasılsın? Doktorluk yakışmış."

Çekingen gülümsememe kendisininkiyle karşılık verdi.

"Teşekkürler. Annene geldin sanırım. Seni gördüğüne çok sevinecek."

"İnşallah, nerede olduklarını biliyor musun?"

Umudun Külleri (Tamamlandı)Dove le storie prendono vita. Scoprilo ora