"Derse devam etsek iyi olacak." dediğinde Pars başını salladı. Dersin sonraki bölümü sessiz bir şekilde devam etti.

***

Yatağına uzanmış kitap okurken Aral takıldı aklına. Kim bilir neredeydi şimdi? Acaba onu özlemiş miydi? Bir gün döner miydi peki? Hayatı boyunca onu karşılık beklemeden seven tek adamı da kaybetmişti. Kitabı sinirle kapattı. Belen için. Bu hayatta ne yapıyorsa kardeşi için yapıyordu. O olmasa bu kadar bencil bir insan olur muydu? Belen için sürekli kendini korumak zorundaydı. O yüzden etrafındaki insanları umursamıyordu. Oysa gerçek olan bir şeylere ne çok ihtiyacı vardı.

Koca bir ülkenin kraliçesi olmak demek yalnız olmak demekti ona göre. Gerçek bir arkadaş sahibi olamıyordu. Gerçek bir aşkı yaşamak hayal bile olamazdı. İnsanların gücü için onunla iletişim kurduğunu bilmek onur kırıcıydı.

Çıkarları olmadan insanlar onun yanında olmuyordu. Bazen o kadar kötü biri mi olduğunu düşünmeden edemiyordu. Kimsenin sevmeyeceği biri miydi?

Oflayarak yataktan kalktı. Yine aklına takılan şeyler yüzünden uykusu kaçmıştı işte. Aptal düşüncelerle çoğu zaman kendine eziyet ediyordu. Ne vardı umursamaz bir insan olsaydı? Biraz İzgi gibi olmak isterdi. Ama sadece biraz. Kendi isteklerini ön planda tutabilmek. Biraz Belen gibi olabilmek isterdi. Özgür ve rahat. Biraz Artam gibi olmak isterdi. Tecrübeli ve ileri görüşlü.

Sıkıntılı bir şekilde iç geçirdi. O sırada kayan bir yıldız görünce gülümsedi. Okuduğu bir kitapta insanların yıldız kayınca dilek tuttuğu yazıyordu. Elini kalbine koyup gözlerini kapattı. "Aşık olmak istiyorum." dedi tüm samimiyetiyle. "Zarif, huzur dolu, masum bir aşk istiyorum."

Gözlerini açtığında sanki dileği kabul olmuş gibi mutlu bir his kapladı bedenini. Belki de öyle düşünmek istiyordu. İşte şimdi huzuru bulmuştu. Uyumanın tam zamanıydı.

***

Uzaktan sarayı izlemek ne zor işti. Ama geceye kalmıştı. Birkaç saat önce gelebilseydi haber verebilirdi ama şimdi sabahı beklemek zorundaydı. Bir gecede ülke yerle bir olmazdı ya. En azından olmamasını umdu. Bunu Pars'a nasıl söyleyecekti? Ülkesinin işgal altında olduğunu duyduğunda Pars sinirden deliye dönecek ve ülkesine geri dönecekti. Ayana anlaşma bozulduğu için ona kızacaktı. Zaten yeterince ona kızgındı. Lanet olsun! Gerçeği saklasa ne olacaktı? O zaman bu gerçeği söylemediği için azar işitecekti. İki durum da kötüydü. Eğer Pars'ın yerinde olsaydı... O zaman doğruyu bilmek isterdi. Bu yüzden bu haber ne kadar kötü olursa olsun ona söylemek zorundaydı.

İşte kaçtığı yere bir kere daha dönme nedeni buydu. Belki de bir bahane arıyordu kendine. Bulmuştu da. Onu görürse neler olacaktı? Ah, ne çok özlemişti bu kısa zamanda. Ona sarılması için ne kadar zaman gerekiyordu? Eğer Belen'in onu affedeceğini bilseydi o güne kadar kapısında yatmaya razıydı. Oysa gözleri öyle boş bakıyordu ki bu onun için çok büyük bir korkuya neden oluyordu. Artık ondan vazgeçmişti!

***

Ayana uyandığında bir huzursuzluk hissetti birden. Sonra garip bir mutluluk. Bu hislerin art arda gelmesine bir anlam veremeden ayaklarını yataktan dışarı çıkarmıştı ki Alba hızla içeri girdi. Ayana anlamsız bir şekilde ona bakıyordu. Alba hiçbir zaman onun odasına böyle girmemişti. Anne ve babası öldüğünde bile.

"Ne oldu?" diye sordu korkarak. Alba bembeyaz olmuş yüzüyle bir süre nefes almaya çalıştı. Kendine gelebildiğinde "Savaş geliyor." dedi.

Ayana güçlükle yutkundu. Uzun zamandır kaçtığı şey başına geliyordu demek. Halkını koruması gerekiyordu. Hızla yataktan kalkıp "Surlardan girişi kapatın." dedi. Alba ona boş boş bakınca Ayana iç geçirdi.

Seni Aradım -Tamamlandı-Место, где живут истории. Откройте их для себя