1

767 148 215
                                    

Birileri kurtarır seni düştüğün yerden.
Birileri bilerek yıkar en derinden
Birileri nefesin olur.
Birileri son nefesin.
Birilerini, son kez görürsün.
Birilerini görmeden ölürsün.
Birileri çekip çıkartır seni karanlık ülkelerden, yıldızların aydınlığına. Işıktan korkma gölgene fısılda...

♡♡♡

Gecenin bir yarısı, ıssız sokakta yürürken sigaramı ağzıma götürüp tatsız gri dumanı içime çektim huzur buydu. Hayatımda bulamadığım huzur sigaradaydı, siz şimdi bu saatte dışarda ne aradığımı soracaksınız. İnanın bende bilmiyorum, daha doğrusu anlamak istemiyorum kabullenemiyorum kendi hayatımdan kaçmaya çalışıyorum. Merak edenim yok sevenim yok, hiç olmadı diyemem yalan olur ben yalanı sevmem. Olanda çok kalmadı zaten neyse...
Her şey bir anda başlamadı beni öldürmek isteyen insanlar zehri birden vermedi usul usul öldürdü.

Her şeyin başladığı zamanlar 16 yaşımdaydım. Pek bir çevrem yoktu iki en fazla üç arkadaşım vardı. Gerçi hepsi kuru gürültüymüş ben kör numarası yapmış inanmak istememiştim. O zaman böyle de değildim güçlüydüm her şeyi herkesi yenerim zannederdim. Dedim ya çevrem beni yavaş yavaş zehirledi. O zehir önce mutluluğumu sonra gücümü en sonda umutlarımı aldı. Bilirsiniz insan hayal ve umutları için yaşar onlar biterse günün birinde ailesi, sevenleri üzülmesin diye yaşar. Benim sevenlerimi bırak ailem bile kalmadı. Artık yaşamam değil ölmem gerek. Artık çöp birikintisi gibiyim bu hayata dair amacım ve gayem kalmadı. Neden bu haldeyim anlatayım o zaman belki hak verirsiniz. Ama çok sevmeyin beni ölürsem üzülürsünüz...

Bu hayatı ben seçmemiştim bu aileyi. Keşke insan kaderini seçebilseydi...

Yıllar Önce

Arkadaşlarla okuldan kaçmıştım tek hayatınız okul ve ev arasında olsaydı sizde arada okuldan kaçıp sıradan insanların yaptığı şeyleri yapardınız. Bu okuldan ilk kaçışım değildi, ama müdürün son uyarısıydı. Okuldan kaçıp gece 12 ye kadar gezdim kafamı, beynimin içindeki düşünceleri ancak bu şekilde durdurabiliyordum. Beni anlayın diye nasıl anlatayım ki size? İçinizde bir ses var, durmadan gece gündüz demeden konuşuyor. Uyuyorsunuz rüyanızda konuşuyor. Beyniniz unutmak istediğiniz her anıyı gözünüzün önünde canlandırıyor ve film bozuk en kötü sahneler durmadan devam ediyor. Anladınız mı şimdi beni? Tek kaçış kalabalık içinde kalmak. Benim tek kaçışım okuldan kaçarak oluyordu işte, ev cehennem ailem bana işkence eden cellatlarım. Tilkinin dönüp dolaşacağı yer kürkçü dükkânıydı işte gece yarısından sonra külkedisi eve dönmüştü...

Eve geldiğimde binanın kapısında durdum. Derin bir nefes aldım hava soğuk yağmur yağacak mahalle iki sokak lambası ile aydınlanıyor. Dünya sessiz ve karanlık içinde sayısız kötülük barındırmaya hazırlanıyor. Mahalledeki tek yaşlı çınar ağacı yaprakları ve dalları gelecek şiddetli yağmuru haber vermek için sallanıyordu. Yıldızlara baktım onlarda acıyorlar mıydı acaba bana? 'Evet' diye fısıldadı kafamdaki. Ben yıldızlara imrenirken onlar acıyorlardı bana vay be dünya çok adaletlisin. Binanın bozuk kapısını iterek açtım burnuma dolan portakal kokusu tebessüm etmeme sebep oldu. Koca mahalle karamsarlık ile doluyken balkonunu çiçeklerle donatan, her gün kek pasta yapan bir kadın vardı. İnsanlara günaydın demeyi unutmayan, ekmekleri çöpe atmak yerine camının önüne ekmekleri ıslatıp kuşlara ayıran tek insan Gülsüm teyzenin işiydi bu. Bina sigara kokardı hep oda kimseye laf edemezdi kalplerini kırarım diye her aklına geldikçe portakal kokulu sprey sıkardı. Hatta binanın her katına koku asmıştı her beş dakikada bir bina mis gibi kokardı.

Portakal kokusunu son kez soluyup giriş kattaki evimin anahtarını çıkardım titreyen ellerime inat sessizce açtım. İçimdeki o huzur yerini anında buruk bir tebessüme bıraktı, çok sevdiğim ailem beni bekliyordu. Salona yanlarına gider gitmez de tokat yemiştim. Oysa başım yerde girmiştim salona utandığımdan değildi. Babamın gözlerine bakınca bana olan nefretini görmemek için. Biliyordum sevmediğini ama her zaman hatırlamak üzüyordu insanı. Tokadın acısını hissetmezken çok sevgili babam bağırmaya başlamıştı bana. Duymuyordum ne dediğini attığı tokat kulağıma denk gelmişti sesler kulağımda uğulduyordu. Gözlerim bulanık görüyor başım hafif hafif dönüyordu. Babam susmuyor, annem beni kurtarmıyor bir kenarda izliyordu. Ne kadar zaman geçti bilmiyordum, ama bir süre sonra hala yerde olan beni kolumdan tutup salon kapısına fırlatmıştı. Kendimi ayakta durdurabilmek için etrafta tutunabileceğim bir yer bulmaya çalıştım. Ama başaramadım bedenim kapıya çarpıp kenarda duran sahpelerin üstüne düşüp ayağımı karnımı ve kalçamı vurmuştum. Bu ilk düşüşüm değildi ama yine de acıtmıştı canım. Fiziksel acım bir yana dursun kalbimin acısı hep gözlerimin dolmasına sebep oluyordu. O zaten hep bunu yapardı. Vurup kırardı, dağıtır arkasında bıraktığı enkaza bakmazdı. Ben babamın minik kızı olmamıştım hiç, hiç sarılmamıştı bana, hiç öpmemişti, yanaklarıma hiç baba kokusu sinmemişti. Anca ahkâm kesmişti, suç işlediği için kulunu cezalandıran tanrı gibiydi ama kötü...

Bir Gölgenin Fısıltısı (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin