14. BÖLÜM: "ANKEBÛT"

Start from the beginning
                                    

Birkaç saniye aralıklarla kapıyı açıp içeri girdiğimde, kalın kaşmir kabanını dilsiz uşağına asıyordu. Soluklarımın öfkeli birer homurtuya dönüşmelerini engellemek istercesine ona bakmayı kestim ve çantamı masamın üzerine bırakarak yavaşça oturdum.

"Kahvem hazır değil." dedi masasına otururken. "Günlük plan tablosunu göremiyorum." diye devam ettiğinde boş bir şekilde suratına baktım, "Randevularım verilmemiş." dedi ve gözlerini gözlerime dikti. "Bir ara bana bir asistan mı ayarlasak?"

Regl dönemini; ağrısız, acısız, katil olma isteğini rahatlıkla bastırabilen, patronunun suratını parçalamak gibi şiddetli düşüncelerin esiri olmadan geçiren tüm kadınlara imrendiğim bir andı bu an.

"Saat 05.57." diye yanıtladım onu. "Siz erken geldiniz."

Masasının kenarındaki birkaç örnek iç çamaşırını itinayla katlamaya başladı, "İş yerime gelirken senden izin alacağımı unutmuşum desene."

Büyük, deri sandalyesini çevik bir şekilde kaydırdığında onu izlemekle yetindim. Dolabının en üst çekmecesinden bir yığın tangayı avcunun içine sığdırdığında yanaklarıma pompalanan alevle, kasıklarıma saplanan acı eş zamanlı bedenimi olduğu yerde kıvrandırıyordu. Tangaları masasının üzerine sıralayarak dikkatle baktı.

Dudakları sayım için hafifçe kıpırdıyordu, "Üç, sekiz, on bir..." dedi kendi halinde. "22 tane olması gerekiyordu. Fazla gönderilmiş." diye eklediğinde iki adet tangayı da masanın en ucuna itti. "Bunlar firmaya geri gidecek."

Hiç vakit kaybetmeden masasının altında duran ve ünlü bir seri üretim firmasına ait bir poşete uzandığında sabah sabah bu kadar iş aşkıyla yanıp tutuşmasını hayretle izlemek, şu an yapabileceğim tek işti.

Dün gece zalim bir zemheri soğuğunun tüm bedenimi ele geçirmesine izin vererek evime kadar yürümüştük. Benim kadar onun da yorgun olduğu bir gecenin sabahında, bu denli eril bir erkeyle çalışmasını ancak hayretler içinde izleyebilirdim.

Poşetin içinden birkaç tane jartiyer çıkardı.

"Jartiyerlerin stripelerinde yanlışlık var." dediğinde el çabukluğu ile tüm çamaşırları kendi aralarında çeşitlerine göre ayırıyordu. "Saten istemiştim, dantel göndermişler."

Birkaç dakikadır yaşadığım unutkanlığıma isyan eden regl ağrım, tesirli bir kasık ağrısı ile yeniden döndüğünde dudaklarımı ısırarak onu izlemeye ve acıdan inlememek için direnmeye çalıştım. İlahi bir gücün şu an üzerime bir kutu 'Arveles' fırlatmasına sonsuz ihtiyacım vardı.

"Sütyenler için metal, halka, agraf kopça sipariş edilecek."

Kulaklarım, bedenime nükseden ağrıyla birlikte uğuldamaya başlamıştı. Daha önce hiç duymadığım korkunç bir gürültü beynimin içinde yükseliyor, kana susamış bir vampir akıl almaz bir hızla bana doğru yaklaşıyordu. Ensemdeki tüylerin bile acı içinde havaya dikildiklerini hissediyordum. Sanırsam regl olmayı en iyi bu şekilde tarif edebilirdim.

"Söylediklerimi not alacak mısın artık?"

Savaş Bey'in sıkılmış sesi, zihnime indirilen bir kırbaç gibi beni ürpertti, "Ne demiştiniz?"

Bir şey söylemeden masasının üzerinde yığınla birikmiş çamaşırları muntazam bir hizayla katlamaya başladığında oturduğum yerde bir yılan gibi kıvrılmak istiyordum. Gözlerimin perdesine kanlı bir çuha yapışıp kalmıştı sanki, güneşe bakıyormuşcasına etrafı kızıldan hallice görüyordum.

BANA KENDİMİ VERWhere stories live. Discover now