41. Bölüm

155K 3.8K 1.4K
                                    

Arkadaşlar lütfen sondaki duyuruyu okuyun. Önemli!

Multimedia: Poyrazoğlu Hotel ;)


Sonu belli olmayan bilinmezliğe gözü kapalı yürür mü insan?

Belki evet, belki hayır...

Ama ucunda sevdiği insan varsa kesinlikle evet.

İşte bende o bilinmezliğe yürüyenlerdenim. Sevdiği adama tamamen teslim olmuş, o ne derse gözü kapalı kabul eder bir şekilde.

Bir süre sonra araba beş yıldızlı lüks bir otelin önünde durunca camdan kafamı kaldırıp yanımda oturan adama döndüm. Bir şey söylemeden kapıyı açıp aşağı indiğinde peşinden bende indim.

Kapıda duran vale hızla yanımıza gelip sürücü koltuğuna geçerek arabayı götürdü. Barlas bir iki adım ileri gittikten sonra birden duraksayıp bana doğru döndü. O duraksayınca bende olduğum yerde durup ne olduğunu anlamaya çalıştım.

Kafasını yavaşça bana doğru çevirip kolunu katlayınca anlamsızca yüzüne baktım. Anlamadığımı fark edince gözüyle kolunu işaret etti. Ne ima ettiğini anladığımda elimle anlıma vurmamak için kendimi zor tuttum.

Hızlı adımlarla ona doğru yaklaşıp aramızdaki birkaç adımlık mesafeyi kapatarak koluna girdim. Ben koluna girince memnun olmuş bir ifadeyle önüne dönüp yürümeye devam etti.

Otelin ışıltılı dönen kapısından içeri girer girmez ilk dikkatimi çeken şey oldukça yüksek olan tavandan aşağı kadar sallanan birkaç metrelik elmasla kaplı avize oldu. Ağzım kocaman bir o şeklini alırken salyamı akıtmamak için kendimi zor tuttum. Otelin sahibi resmen bütün parasını bu avizeye yatırmış.

İçeri girmeden önce otelin adına bakmayı unuttuğumdan resepsiyona doğru yürürken etrafıma bakındım. Otelin adını görmemle şaşkınlığım iyice tavan yapmış bu sefer gerçekten ağzımı kapalı tutamamıştım.

Sağ tarafımdaki duvarda elmas işleme ile koskoca 'POYRAZOĞLU HOTEL' yazıyordu. Burası Barlas'ın kendi oteli miydi?

Barlas kolumdan çekiştirerek yürümeye devam edince kendime gelip önüme döndüm fakat şaşkınlığımı hâlâ üstümden atamamıştım. Resepsiyonda çalışanlar başlarını kaldırıp bizi fark ettiklerinden yüzlerinde büyük bir şaşkınlık oluşmuştu. Bir tanesi şaşkınlığından kurtulup toparlanarak hızla bize doğru yaklaştı.

''Hoş geldiniz Barlas Bey. Haberimiz olsaydı sizi kapıda karşılardık. Kusura bakmayın. Hemen müdür beye haber veriyorum.''

Yanımıza hızla yaklaşıp eli ayağına dolaşarak konuşmaya çalışan çocuğa pek anlam veremesem de sessizce onları seyrediyordum. Çocuk tam arkasını dönüp gideceği sırada Barlas'ın sesiyle olduğu yerde durdu.

''Gerek yok. Odama hanımefendi için birkaç kıyafet ve akşam yemeği gönderin. Onun haricinde kimsenin rahatsız etmesini istemiyorum.''

Barlas'ın isteğiyle çocuk birkaç saniye gözleriyle beni süzüp daha sonra önüne döndü.

''Peki, efendim.''

Çalışanların bakışlarından rahatsız olduğum için başımı önüme eğip kimseyle göz teması kurmamaya çalıştım. Zaten bu gün yeterince tuhaf bakışa maruz kalmıştım daha fazlasına tahammülüm yoktu.

Barlas'ın hareketlenip asansöre doğru yönelmesiyle bende onu takip ettim. Birlikte kol kola asansöre binerken en üst katın düğmesine basarak asansörün durmasını bekledik.

Asansörden inip önümüzdeki büyük ve geniş koridorda yürürken otelin kapılarının bile ne kadar asil durduğunu düşünmeden edemedim.

Koridorun sonundaki büyük iki kapılı odanın önüne gelince Barlas cebinden bir kart çıkarıp kapıya okuttu. O kartın nerden çıktığına anlam veremesem de sessizce kapının açılmasını bekledim.

Tutuklu (Tamamlandı) ✔Where stories live. Discover now