BÇGA -4-

10.5K 371 51
                                    

MULTİMEDYA FARUK.


"Ece olmaz ısrar etme!" dedim milyonlarca kez söyledikten sonra bir yenisini daha ekleyerek "Ama merak ediyorum gelsem ne olur ki? Yoksa benden utanıyor musun?" dedi duygu sömürüsü yapıyordu..." Saçmalıyorsun bana acıt asyön yapma!" dedim bir yandan da çantama defteri koymaya çalışıyordum. "Sende bu okula başlayınca bir havalar oldu." dedi imalı bir şekilde "Daha dün başladım ece farkındaysan tamam gel ama artık sus." dedim ayakkabılarımı giyerken "Çok ısrar ettin yoksa gelmem biliyorsun." dedi beni sinir ediyordu neden bu kadar ısrar ediyordu ki okuldu işte okul. Yani aslında okuldan başka her şeye benziyordu ama.

"Bir dakika böyle mi geleceksin" dedim elimle onu durdurarak üzerine baktı "Ne var ki? Yoksa kötü mü görünüyorum?" "Hayır, aksine güzel görünüyorsun. Ece dışarı bak ben donuyorum sen şort giymişsin inanamıyorum ve yüzünde bir ton boya var." gözlerini bana dikti baştan aşağı süzdü "Sende berbat görünüyorsun mira gerçekten rezalet. Okulda mert gibi birisi var ve senin yaptığına bak." ne vardı halimde en azından ben mevsim şartlarına göre giyiniyorum. "Yüzün çok sade mira biraz renk verelim birde benim kıyafetlerimden giymelisin." dedi ve beni kolumdan çekerek odasına götürdü "Bu olmaz, buda olmaz. İşte bu!" dedi dolabından her şeyi yere atarak "Bunları giy hemen bekliyorum itiraz yok." hiçbir şey söylememe izin vermeden çekip gitmişti elimdekilere baktığımda bir deri tayt ve üstüne beyaz salaş bir buluz vardı deri tayt mı? Kusacağım galiba.

Kapıyı açtığımda gardiyan gibi kapıda dikiliyordu beni gördüğünde gözleri parladı "İşte bu benim eserim sade ve şıklık diye ben buna derim ama bir şey eksik yüzüne biraz renk verelim." "Hayır, işte bu olmaz." çantasında koca bir makyaj çantası çıkardı içinden bir ruj, kapatıcı, allık ve eyeliner vardı. Olamaz diye geçirdim içimden gerçekten onları suratıma sürecekti ve ben bir tabloya dönecektim palyaço olacaktım kapatıcıyı yüzüme iyice sürdü kocaman fırçasıyla o her dokunduğunda gıdıklanıyordum. "Rahat dur az kaldı" bitse şu Çin işkencesi bir an önce.

"Evet, hazırsın miracım ama dur deri ceketini de giy." beni kollarımdan tuttu ve aynaya doğru çevirdi kendimi baştan aşağı süzmüştüm ağzımdan bir 'Oha' çıktı bu ben miyim diye düşündüm hiç böyle şeyler yapmamıştım yani makyajdan yana değildim sadelik önemliydi bence. "İşte sen busun kızım! Hadi şimdi çıkalım" dedi bana gaz veriyordu.

Otobüsle değil de yürüyerek gidiyorduk hava güzeldi hem de yürürken konuşmayı seviyorduk. "Şu arabaya bak ya ne kadar güzel." dedi ece arabayı göstererek oraya baktığımda olamaz dedim çünkü içindekiler o egoistin tayfasıydı yılmaz denen çocuk arabayı sürüyordu yanında bir kız vardı arkadakiler ise Burak ve Mertti. Yanımızdan geçerken yılmaz laf attı "Kızlar bırakalım mı okula? Ama arkada sıkışabilirsiniz." dedi ve gülmeye başladılar "Teklifin için sağ ol ama biz yürüyoruz bence sizde deneyin iyi gelir beyniniz açılar oksijen gider." dedim sakin olmaya çalışarak mert arkadan cevap verdi "Bence de gelmelisin ama kucağımda oturmak zorunda kalacaksın bundan da memnun olabilirsin." dedi göz kırparak. Geri zekâlı ot kafalı ne olacak. Tam ağzımı açmıştım ki gaza basıp gitmişlerdi "Ne kadarda-- "Evet baba parası yiyen züppeler." dedim sözünü tamamlarken ama ece beni şaşırtmıştı "Ne kadarda tatlılar öyle, hele o arkadaki adı ne?" "Burak mı?" "Evet, çok tatlıydı." ah ece ah bu hallerin beni öldürüyor.

Okulun kapısına geldiğimizde Ece'nin yüz ifadesi donmuştu ilk geldiğimde benimde olmuştu tabi. "Burası ne böyle? Gerçekten okul mu? Aman Allah'ım" "Mira!" diye bir ses duydum o tarafa baktığımda aslı bana doğru geliyordu "Merhaba aslı." "Merhaba sen ece olmalısın?" dedi elini uzatarak "Evet sende şu meşhur aslısın anlaşılan." dedi karşılık vererek "Okulu çok merak etti de." dedim bıkkınlıkla ikisi de güldüler "Hadi sınıfa girelim." dedi aslı ecenin koluna girerek "Ama ya birisi görürse ben gideyim." "Bir şey olmaz hadi." aslı gerçekten çok cana yakın bir kızdı birlikte sınıfa girdik tabi mertler bizden önce geldiği için sıralarına oturmuşlardı bile yılmazla o arabada gördüğüm kız bizim sıramızda oturuyorlardı yanlarına gittim "Acaba sıramızdan çıkar mısınız?" dedim kibar olmaya çalışarak kız bana küçümser bakışlar atıyordu yılmaz ise çapkın. "Sen iste bebeğim istersen beraberde oturabiliriz." dedi yanağımdan makas alarak. Ne yapıyordu bu be? "Ne yapıyorsun sen? Ben senin o yanında dolaştırdığın süs kızlarından değilim anladın mı? Bana dokunma bir daha!" dedim bağırarak herkes bizi izliyordu ece yanıma gelip "Sakin ol." dedi yılmaz hiçbir şey demeden sırasına geçti ben ise kendi sırama. Ece yanıma gelerek "Ben gidiyorum evde görüşürüz. Sakın başını belaya sokma." dedi annem gibi "Tamam görüşürüz." Aslıyla da vedalaştıktan sonra gitti.

Aslının da yüzü düşmüştü ona ne olmuştu ki şimdi? "Bir şey mi oldu canım?" dedim gülümsemeye çalışarak cevap verdi "Yo hayır ne olabilir ki." "Peki." dedim konuyu uzatmayarak. Yan tarafa baktığımda mert ve tayfası dışarı çıkıyorlardı kesin yine bir işler çeviriyorlardır diye geçirdim içimden. Şimdi aklıma gelmişti bunlar ceza almamışlar mıydı? Aslıya dönerek "Neden müdür onlara ceza vermemiş ki?" dedim "Tabi ki de Mert'in babasından dolayı eğer ceza verirse o müdürü kovdurtur o da yetmez okulu kapatır oğlunu başka yere gönderir." hadi ya o kadar mıydı babası. Acımıştım şimdi öyle bir babadan böyle bir çocuk normaldi.

Dersten çıkmış bahçede oturuyorduk aslıyla son iki ders iptal olmuştu hoca gelmemişti "Derslerde boş bir şeyler yapalım mı ?" dedim aslıya aslı ise hala yüzü asıktı "Havamda değilim sonra yaparız. Hatta gitmem lazım yarın görüşürüz." "Sen bilirisin görüşürüz." dedim ve arabasına atlayıp gitti. Ben ise koca bahçede yalnız kalmıştım oturduğum yerden kalktım ve yürümeye başladım bahçenin arka tarafına gittim orda çardaklar vardı isteyen çay, kahve içiyordu. Gülme sesleri yoğun gelen yere baktığımda hiç şaşırmadım kim oldugunu.10 kişilik grupla oturuyorlardı yani 4 erkek 6 kız vardı. Maşallah maşallah. Ben ise gidip inatla onların yanındaki çardağa oturdum. Bana doğru gelen kişiyle sinirlenmiştim yılmaz yanıma gelmişti ve karşıma oturmuştu. "Ne istiyorsun benden?" dedim hiddetle "Özür dilerim bugün için." dedi şaşırmıştım "Siz özür de dileyebiliyor musunuz?" dedim sinirimi geçmemişti hala "İster affet ister affetme çokta umurumda değil." dedi "Özrünü istemiyorum sadece sen ve arkadaşların benden uzak durun." "Yakın olmaya çalışmıyoruz zaten." dedi ve gitti arkasından "Ukala" diye bağırdım. Gözlerim masaya kaydığında sadece mert bakıyordu düşünür gibi yılmaz masaya geldiğinde "Aferin." dedi nerden mi duyuyordum dudak okumasını biliyordum. Neden aferin demişti ki, yoksa mert mi söylemişti ona? Yok, canım neden söylesin.

Telefonumun sesiyle irkilmiştim arayan Faruk hocaydı. "Merhaba mira yeni okuluna alışabildin mi?" "Sayılır." dedim tereddütle güldüğünü hissettim "Orada üşümüyor musun? Kahve içsen için ısınır bence." "Anlamadım?" telefon kapanmıştı etrafıma baktığımda Faruk hoca ban doğru geliyordu elinde kahve kutusu vardı "Ama hocam" "Hayır hocam yoktu" "Yani Faruk benim sana borcum vardı ama sen ne yapıyorsun." dedim şoklardaydım. "Olabilir hem eski dostumu hem de seni görmeye geldim. Burada üşümüş kedi yavrusu gibi bekliyordun ben de kahve aldım." "Geldiğin için teşekkür ederim." dedim ve kahvemi yudumlamaya başladım.

"Yürüsek mi ?" dedi bende burada sıkılmıştım 'tamam' dedim yürüyorduk bazı kızlar Faruk'a dik dik bakıyorlardı tamam karizmatik adamdı ama sizin denginiz değildi. Bir anda Faruk hocanın üstüne kahvesi döküldü ne olduğunu anlamadan kimin çarptığına bakmak için kafamı kaldırmıştım ki karşımda mert duruyordu "Pardon bilerek oldu." dedi donuk sesiyle "Ne yapıyorsun sen? " dedi Faruk bir adım atarak mertle kafa kafayaydılar, "Okula gelen yabancılardan hoşlanmam." dedi alay edercesine "Seni küçük serseri kim olduğunu sanıyorsun sen?" "Siz ikiniz iyi bir çift olmuşsunuz aynı lafları söylüyorsunuz." dedi beni göstererek Faruk'la göz göze gelmiştik "Yeter. Git buradan ona bulaşma." dedim "Seni affediyorum ve müdürünüze bir şey söylemeyeceğim." dedi Faruk sinirle "Ne o yoksa sevgilinin yanında küçük düşmekten mi korkuyorsun?" "O benim sev--" lafımı tamamlamadan Faruk atıldı "Evet seni sevgilimin yanında pataklamak istemiyorum." dedi. Ne sevgili mi? Mert bana iğneleyerek bakıyordu. Bu tartışmanın sonu kavgaya gidecek gibiydi...

Bir Çift Göze AşıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin