Adının Cansu olduğunu öğrendiğim minik son olarak saçının kenarına pembe bir toka taktı ve kırık aynada kendine son kez bakıp arkasını döndü. Yatağın üstünde ki çantasını aldıktan sonra arkadaşıyla birlikte odadan çıktılar. Bende arkalarından usulca onları takip ettim.

Odadan çıktığımda uzun bir koridor beni karşıladı. Koridorun duvarlarında panolar vardı. Etrafta ise bir sürü farklı yaşta kızlar vardı. Anladığım kadarıyla burası bir yurttu.

Etrafı incelerken Cansu ile arkadaşının uzaklaştığını görünce onları kaybetmemek için hızlıca peşlerinden gittim.

Koridorun sonundaki merdivenlerden aşağı kata inip oradan da sağa dönerek dış kapıya ulaştılar. Bende peşlerinden gitmeye devam ettim. Her ne kadar onları neden takip ettiğimi bilmesem de neden o odada olduğumu anlamaya çalışıyordum. Ve neden beni görmediklerini...

Yurdun büyük ve eski demir kapısından çıktıktan sonra arkamı dönüp yurdun tabelasına baktım. Eski tabelanın isimleri silinmeye yüz tutmuştu ama yinede üstünde büyük harflerle yazan 'Kız Yetiştirme Yurdu' yazısı okunuyordu.

Demek bu kızlar kimsesizdi. Nedense birden kalbimin derinlerine bir hüzün çöktü ve gözlerim sebepsizce dolmaya başladı. Gelen ağlama dürtüsünü geri yollayıp Cansu ve arkadaşını takip etmeye başladım.

Kısa bir yürüyüşün ardından fazla büyük olmayan ama duvarları yeni boyanmış bir ilkokulun önüne geldik. Okulun bahçesinde birkaç çocuk top oynuyor ve birkaç kız da oturmuş sohbet ediyordu. Cansu ve arkadaşı bahçeden içeriye girerken Cansu bir an duraksadı ve arkadaşına önden gitmesini söyleyerek yanından uzaklaştırdı. Cansu'ya biraz daha yaklaşıp izlemeye başladım. Arkadaşı gittikten sonra hızla önüne düşen bir iki tutam saçı kulağının arkasına sıkıştırdı ve derin bir nefes alıp karşıda bir yere bakarak seslenmeye başladı.

''Hey, koca oğlan!''

Kime seslendiğini anlamak için baktığı yere gözlerimi çevirdim.

Cansu'dan yaklaşık altı yedi yaş kadar büyük olan esmer, uzun bir çocuk kafasını sesin geldiği yöne doğru çevirdi. Yaşına göre suratı oldukça ciddi ve sert bir görünüme sahipti ama Cansu'yu görünce hafifçe gülümsedi.

Gülümseyişiyle birlikte kalbim aniden tekledi ve sebepsizce hızlı atmaya başladı. Ellerimi kalbimin üzerine koyarak kafamı sallayıp kendime gelmeye çalıştım.

''Ufaklık.''

Cansu da ona içten bir gülümseme göndererek hızla yanına doğru yürüdü.

Oğlana dikkatle bakıp incelediğimde siması tanıdık gelmeye başlamıştı. Nedense ciddi ve sert görüntüsü bana sebepsizce Barlas'ı hatırlatmıştı.

Cansu yanına yaklaşınca elini cebine attı ve pembe paketli bir lolipopu cebinden çıkartarak Cansu'ya uzattı. Küçük kız mutlu bir şekilde genç oğlana gülümseyerek teşekkür edip uzattığı lolipopu aldı.

Küçük kız lolipopu aldıktan sonra genç oğlan kolunu kızın minik omuzlarına attı ve birlikte okula doğru yürümeye başladılar.

Onlar okula doğru yürüyüp yavaşça gözden kaybolurken aniden başıma şiddetli bir ağrı saplandı. Elimle şakaklarımı ovalarken ağrı daha da şiddetleniyordu. Bir süre sonra ayaklarım titremeye başladı ve dengemi sağlayamadığım için dizlerimin üstüne düştüm. Ağrıdan dolayı gözlerimi kapatmak zorunda kalmıştım ve ne kadar uğraşsam da bir türlü açamıyordum.

Tutuklu (Tamamlandı) ✔Where stories live. Discover now