6 ⏳

3.7K 381 247
                                    

İyi okumalar dilerim.

22 Saat - 44 Dakika Kala
Sabah
11.16

"Bunu kendine yapma, Tony."

Rhodey, en yakın arkadaşını korumak istiyordu ama hayatının son 24 saati -aslında 22 saat, 44 dakikası kalmıştı. Tony'nin tekerlekli sandalyede dışarıyı izlerken dikkatini dağıttığını biliyordu. Sadece uyanmasından bu yana ortalama 1 buçuk saat geçmişken en yakın arkadaşı oldukça yıpranmış gözüküyordu.

"Yaptığım bir şey yok, dostum. Sadece onunla konuşmaya çalışıyorum."

Rhodey'in endişesini Bruce'a bakarak aktardı. Aslında herkes endişeliydi, Tony'nin ölecek olmasını kimse kabullenemiyordu. Bruce, kollarını birbirine bağdaştırarak bilim arkadaşına baktı.

"Sinir krizi geçirdin, Tony. Kendine zarar veriyorsun."

Hadi ama! Kendisine zarar verdiğini Tony'de biliyordu. Tekerlekli sandalyesini camın önünden çektikten sonra duvarları kaplayan aynanın tam karşısına geçti. Aynalar odaların daha ferah gözükmesi amacıyla dizayn edilmişti. Steve, böyle seviyordu. Kendi evlerinin salonu da boydan ayna ile kaplıydı ama Steve bilmiyordu. Tony, kendisine incelerken aklının Steve ile bulanmasına izin vermedi. Aynanın karşısında o kadar bitkin gözüküyordu ki. Saçları eskisi gibi özenli değildi, sanki biri ellerini daldırmış, karıştırmış gibi gözüküyordu. Gözlerinin altı morluklarla doluydu, yanakları kilo verdiğinden dolayı çökmüştü. Kolları ise incelmişti. Tony kendisini bir zavallı gibi hissediyordu.

Daha ne kadar kötü olabilir, daha ne kadar zarar görebilirdi ki? Başına gelebilecek en kötü şey, Steve'siz kalmasıydı. Steve'i yoktu, oksijen alamıyormuş gibi hissediyordu.

"Daha ne kadar zarar görebilirim?" diye fısıldadı arkadaşlarına.

Odanın kapısının tıklatılmasıyla odada ki hüzünlü hava dağıldı. Tony, boğazını temizleyerek gel komutunu verdi. İçeriye giren görevli, elinde ki yemek tepsisini masaya bıraktıktan sonra odayı terk etti. Tony'nin kesin emirlerinden bir tanesi, odaya tanımadığı birinin girmemesiydi. Odaya giren her doktor, her personel özenle seçilmişti. Dışarıya kimsenin bilgi vermesini istemiyordu. Bu halde olduğunu kimsenin bilmesini istemiyordu.

Tony, yemek tepsisini gördüğünde karnının aç olduğunu hissetti. Yemek tepsisini görmese aç olduğunu hissetmeyecekti. Bruce'un ve Rhodey'in yardımı ile yatağına oturduktan sonra yemek tepsisini önüne geçti ve kapağını açtı. Gördüğü yemek ile yüzünü buruşturdu.

Brokoli.

Ölmek üzere olan bir adama gerçekten brokoli mi getirmişlerdi? Tepsinin kapağını kapattıktan sonra kendisini izleyen Bruce ve Rhodey'e dönüp, sırıttı.

"Döner yemek isteyen?"

*

Tony: Bana cevap vermediğinden dolayı sana yazdıklarımı düşündüğünü varsayıyorum ama şu an konumuz hayatımda yolunda giden tek şeyin midem olması.

Tony: Kalbimde ki tüm sevgiyi dönere verebilirim, dönere aşığım.

Tony: Tadı mükemmel!

Steve: Düşündüm, Tony. Düşündüm ve açıkçası bu konu hakkında konuşmak istemiyorum.

Steve: Eminim ki geçtiğimiz 5 ay boyunca, hafta da bir kez bile olsun o döneri yemeğe gitmişsindir, Tony.

Tony: Gittim demek isterdim ama gitmedim, Yüzbaşı.

Tony: O herkesin bahsettiği, sulu yemek (ya da detoks mu demeliyim bilmiyorum) diyetini uyguladım.

Steve: Gerçekten mi? Sen ne diyetinden bahsediyorsun?

Steve: Benden buna inanmamı bekleme, lütfen.

Tony: İnanmıyorsan eğer Rhodey ya da Bruce'a sorabilirsin.

Steve: Bruce mu?

Steve: Onun burada olduğunu bilmiyordum, çünkü sizin yanınızda yoktu.

Steve: Ne zaman döndü?

Tony: Dürüst olmak gerekirse ne zaman döndüğünü tam olarak ben de bilmiyorum.

Tony: Uyuyan Güzel gibi uyuyordum ve uyandığımda buradaydı.

Steve: Ne uykusu bu, kış mı? Uyuyan Güzel gibi mi uyuyordun?

Tony: Dediklerimi tekrar edip, bana soru olarak yöneltirken gerçekten fosil olduğunu kanıtlıyorsun, Yüzbaşı.

Tony: Ayrıca evet, Uyuyan Güzel gibi uyuyordum. Ama endişelenme öperek uyandıran bir prens olmadı.

Steve: Sana diyecek birşey bulamıyorum, Tony.

Steve: İnanılmazsın...

Tony: İltifat için teşekkür ederim, Yüzbaşı.

Yanlışlarım varsa affola.

24 Saat | StonyМесто, где живут истории. Откройте их для себя