9. BÖLÜM: "MEYUS"

En başından başla
                                    

Bu pejmürde, gözlerinde bir şeyin içi, ortası, iç yüzü, bir gizi barındıran bu adamı anlamak zordu.

"Moda anlayışın yine gözlerimi kanatıyor." diyerek masasının üzerini toplamayı bıraktığında yüzünde yarı istihzalı yarı ciddi bir ifade vardı. Baştan aşağıya bedenimi süzdü. "Siyah kot ve basic tişörtler tedavülden kalksa halin nice."

"Yarın sabah janjan püsküllü, avangart bir elbise giyerim."

"Demode olmakta ısrarcıyım diyorsun yani." dedi ve oturduğu koltukta onda ilk kez gördüğüm bir keyifle arkasını yaslandı. "Oturmayı düşünür müsün?" diyerek ekledi. "Soracaklarım var."

Soracakları vardı. Elbet vardı. Beni bir çırpıda, nefret ettiği abisinin isteğiyle iş yerine kabul etmeyeceğini içten içe biliyordum fakat birkaç dakikadır bu gerçeği beynimin kör, karanlık yerlerine saklamıştım. Nefesimi, dengemi, zaman ve mekan algımı toplamaya çalışırken ürkek adımlarla deri koltuklardan birine adımladım.

O, mendebur bir cadının uzun, kirli ve pasaklı parmakları arasından çıkmış bir büyüydü ve bana mühürlüydü. Bir avcıydı. Bir avdım.

"Teşekkür ederim."

Sırtıma geçirdiği pençenin bedenime ateşlediği taze acı ile dudaklarımı ısırmaya hazırdım. Bu oyundaki her şeyi görüyordum. Uzuvlarımı nasıl bir mıh gibi duvara çakacağını, omurgamın iki tarafında çıkıntı yapan kürek kemiklerimi elleri ile nasıl da paramparça edeceğini. O benim katilimdi, bense faili meçhul bir kurbanı.

Gözlerimi araladım ve önümdeki iki deri koltuktan bir tanesine oturdum. İçimde bir volkan, haylaz bir kanguru gibi zarif bir hareketle oraya sıçramam gerektiğini bile fısıldıyordu.

Ellerini bir erkeğe göre fazla kibar bir şekilde hemen masasının üstünde birleştirmiş, kara gözlerini gözlerime kenetlemişti.

"Öncelikle uzun açıklamaları sevmem." deyip ellerine kurduğu bağı çözerek masanın üzerindeki dosyanın dış kapağını parmak ucuyla okşadı. "Sorular soracağım. Net cevaplar vereceksin."

Gözlerimi odakladığım güzel ellerinden kaldırdım. Oldukça basit bir refleks. Sebebi olmayan bir uyarı veya duygu. Sadece küçük bir şeytan, onun kusursuz yüzü varken ellerine bakıp durmamdan rahatsız olmuştu o kadar. Düşüncelerim ile çığlık atan beynim sessizliği indirgeyecek kadar irade sahibiydi. Kafamın içinde ikinci bir çığlık, daha kötü yankılandı.

"Sizi dinliyorum."

Bedenimi ele geçiren çığlık seli adeta uğultular şeklinde her bir yanıma hükmetmek için çıldırıyor ve gözlerim acı dolu, henüz akli dengesi kaybetmemiş bilinçli bakışları etrafa atıyordu. Karşımda tüm liderlik vasıfları ile oturan adam tıpkı bir çığ gibi aktı, sonu izlenmeyecek kadar ürpertici olan bir korku filmi gibi.

"Son günlerde en sık gördüğüm kişisin." dedi. "Bir nedeni vardır."

Çabucak, "Tesadüfen." deyiverdim.

"İskender'in sevgilisi misin?" diye sordu aniden, tüm ağırlığı ile yüzüme ucu ateşli olan okları savururken tuzdan heykeller gibi oturduğum yerde donup kaldım.

Sorduğu ani soru karşısında ne kadar mantık dolu bir cevap verebileceğimi tam olarak kestirmiş olamasam da uzun boynunu sıkmak, onu azarlamak, hatta dövmek istedim. Sinir ve endişe damarlarımın arasından vücuduma yayıldığında yerimden fırlamama az kalmıştı. Böyle bir kanıya nasıl kapılırdı ki?

"Özel hayatımın sizi ilgilendirdiğini sanmıyorum ama..." dedim. Öfke ile kan kusmak geldi içimden ama bu arzumu zar zor bastırarak bir inilti halinde boğazımda kalmasına izin verdim. "...ama hayır abiniz ile bir ilişkim yok."

BANA KENDİMİ VERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin