“Biraz da ben tutabilir miyim?” Önce elindeki minik serçeye sonra bana baktı. Ardından onu bana uzattı. İstemiştim ama yapabileceğimden pek emin değildim. Ufacık ve savunmasız bir şeydi. Fazla sıkmaktan ya da elimden düşürmekten korktum. “Aslında bakarsan ilk defa tutacağım, yani ellerini çekme sakın. Ona acı vermek istemiyorum.”

“Biliyorum.” Dedi sadece. Bir eliyle elimi kavradıktan sonra serçeyi avuçlarımın içine bıraktı. Serçeyi tutan eli de boşaldığında onunla da diğer elimi kavradı. Ufacık kalbinin göğüs kafesini zorlarken elimin içinde atığını hissettim. Biz de hayatın avuçlarının içinde bu serçe kadar savunmasızdık işte. Bizim kırık kalbimiz de onun avuçlarının içinde korkuyla atıyordu. “Korkudan ölecek gibi. Çok hızlı atıyor kalbi.”

“Kuşların kalbi insanlarınkinden 4 kat daha hızlı atar. Bu da dakikada 300 gibi bir rakama denk gelir.”

Diyerek bilimsel olarak açıkladığında bir yandan rahatlarken bir yandan da şaşırmıştım. Barlas çok okuyan ve bilgili biriydi, bu su götürmez bir gerçekti kabul ediyordum da. Bir kuşun kalp atışlarına kadar bilmesi beni şaşırtmıştı. “Sen bunu nereden biliyorsun?”

“Bir kitapta okumuştum.”

“Kuşlar üzerine de mi kitap okuyorsun?” derken bunu ne kadar saçma bulduğumu ses tonumdan anlamasını ummuştum. Sonuçta o bir veteriner falan değildi. Bir kuşun kalbinin dakikada kaç defa attığını aklında tutup ne yapacaktı bilmiyordum.

“En azından senin gibi aşk kitapları okumuyorum. Gerçi buna da şükretmek gerek.” Diyerek beni kınayıp küçümsediğinde sinirlerim tepeme çıkmıştı. Kendisi kitap okuyan kültürlü biriyken beni kitap okumayan, gereksiz biri konumuna düşürmüştü. Ama okuduğum kitabın kendisine ait olduğunu unutmuştu. “O kitabı senin rafından aldım biliyorsun değil mi?”

“Yani?” dedi hiçbir şey olmamış gibi.

“O kitap senin. Önce sen okudun.”

“O kitap bana hediyeydi. O kitabı hiç okumadım. Ben aşk kitabı okumam.” Üzerine basa basa aşk kitabı okumadığını söylemesi garibime gitmişti. Tarihi, bilimsel, cinayet gibi ve daha birçok konuda kitaplar okuyan, daha geçtiğimiz gün benimle aşk üzerine sohbet eden adam neden aşk kitapları okumazdı anlayabilmiş değildim. Onun gibi kitap aşığı birinin kitapları arasında ayrımcılık yapması beni hüsrana uğratmıştı. Bu bir annenin çocukları arasında ayrımcılık yapması gibi bir şeydi. “Neden?”

Cevap vermek yerine kuşu elimden aldı ve şöminenin yanında onun için hazırlamış olduğu ufak kutunun içine bıraktı ardından yemek yememiz gerektiğini söyleyip mutfağa yöneldi. Bir yandan kafamda bıraktığı soru işaretlerine cevap ararken bir yandan da etrafı toplamaya başladım. Sonrasında soğuktan duvarları derleyen odama girdim ve çabucak üzerimi değiştirdim. Haliyle giysilerim de soğuktu ve tekrar sıcak odaya geçtiğimde her ne kadar ona kızgın olsam da sabahın köründe üşenmeden kalkıp şömineyi yakan Barlas için dua ettim. Bazen sinir bozucu biri olabiliyordu ama iyi bir adamdı o.

Elimi yüzümü de yıkadıktan sonra mutfağa geçip ona yardım etmeye başladım. Her sabah olduğu gibi ben tavuk suyumu içerken o kendine canı ne çekiyorsa onu yiyordu. Artık ben de katı bir şeyler yemek istiyordum, her gün, her öğün tavuk suyu içmekten bıkmıştım. Üstelik hızlı bir şekilde kilo vermeye devam ediyordum. Ne kadar kilo verdiğimi anlamak için bir basküle gerek bile yoktu. Eskiden de zayıf biriydim fakat artık ayna baktığımda kaburgalarımı rahatlıkla seçebiliyordum. Nereye kadar bu şekilde devam edecekti hiç bilmiyordum. Poyraz midemdeki bu şeyin orada kaldıkça bana zarar vereceğini söylemişti. Madem durum böyleydi neden hala onu oradan almak gibi bir girişimde bulunmamışlardı anlamıyordum.

Barbar Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin