-Bölüm 23-

34.8K 1.7K 201
                                    

-Tutarsızlık-

Sonunda eve vardığımda hemen odama çıktım ve eşyalarımı toplamaya başladım. Başka çaresi yoktu. Gittiğimde isterse beni kaybetmiş saysın, umurumda değil. Daha fazla beni aşağılamasına izin vermem. Bana, beni tekmelemek için yaklaşmasına izin veremem artık. Barbar da Barlas da bitti artık.

Sonunda eşyalarımı aldığımda arabama bindim ve havaalanına doğru yol aldım. Son hızda giderken tek düşündüğüm neden böylesine mantıklı bir şeyi daha önce yapmadığımdı. O sabah beni bir savaşın içine soktuğunda ona izin vermemeliydim. Hatta sırf yaralı diye ona acıyıp yardım bile etmemeliydim, arkama bakmadan gitmeliydim.

Beni yanında istemesinin tek nedeni egosunu beslemek, aşağılık kompleksini tatmin etmek. O herkese değer verebilir ama bana değil. Hiç bilmediğim bir nedenden dolayı benden ölesiye nefret ediyor ve iğreniyor, ben ne yaparsam yapayım bu değişmeyecek. Çabaladıkça yara alıyorum.

Havaalanına varır varmaz İstanbul'a gidecek olan ilk uçağa bilet aldım. Bulunduğum hava alanı ufaktı. Almanya'ya uçak kalkmıyordu buradan. Hem kalksa bile önce vize ve pasaport işlerini halletmeliydim. Bir an önce bu şehirden çıksam yeterdi. İstanbul'da rahat bir nefes alırdım. Aslında Barbar'ın olmadığı tüm şehirlerde nefes alırdım ben.

Oturup beklemeye başladım. Kafamın içinde düşünceler dönüp duruyordu. Kalbim hâlâ Barbarı isterken beynim ona hakaret etmekten, Barlas'ın onu sevmediğini anlatmaktan yorulmuştu artık. Kalbim de farkındaydı bunların ama kaptırmıştı kendini bir kere. Kurtaramıyordu bir türlü paçasını Barbar'ın pençelerinden. Yara alarak devam ediyordu sevmeye. En kötüsü de her bir zerremin son bulana kadar onu sevmeye devam edeceğiydi. En çok da bu acıtıyordu. Hem nefret ediyor hem seviyordum. Bu nasıl bir tutarsızlıktı?

Uçağım anons edildiğinde ilerlemeye başladım fakat tanıdık bir ses "Hera!" diye seslendi. İlk defa bana Hera diyordu ve en az rüyamda gördüğüm kadar güzeldi. Bana yaptıklarına rağmen inkâr edilemeyecek bir şey var; adım ağzına çok yakışıyordu.

Kafamı çevirmemle bana doğru koşan Barbar'ı gördüm. Bana yetişmemesi için koşup diğer insanlarla birlikte ben de sıraya girdim. Fakat Barbar onları da aştı ve yanıma geldi. "Hera ne olur gitme." demesine buraya gelmesinden daha fazla şaşırdım. Bu kadarı yetmez miydi ona? Neden kendine yeni bir oyuncak bulmuyordu?

"Umurundaymışım gibi davranmayı kes. Midemi bulandırıyorsun. Senden iğreniyorum. Çık hayatımdan. Hiç olmamışsın gibi git."

"Yanlış anladın, yemin ederim. Lütfen gitme her şeyi anlatmama izin ver." dese de bunun da bir strateji olduğunu düşündüm. Sadece beni burada tutup benimle uğraşmaya devam edecekti. Lanet olsun! Ne yaptım ki ben ona? Neden bana bunu yapıyordu? Ben bunları hak edecek kadar kötü biri miydim?

"Sana da söylediklerine de güvenmiyorum. Git daha da küçük düşürme kendini gözümde."

"Vaz mı geçiyorsun?"

"Bu kez ben değil Barlas sen kaybettin. Biz aynı bütünün parçalarıyız. Belki önemsiz bir parçayım senin için ama yine de ben olmadan tamamlanamayacaksın."

"Sen de bensiz tamamlanamazsın öyleyse."

"Tek eksik sen değilsin inan bana. Ben hep eksiktim."

Kafamı ellerinin arasına alıp alnını alnıma yasladı. "Sana ihtiyacım var. Anlatılır gibi değil, yaşanır gibi değil. Her bir zerremle muhtacım sana. Sanki yaşama sebebim senmişsin gibi, balıkların suya, kuşların gökyüzüne, ağaçların toprağa, insanların nefes almaya ihtiyaç duyması gibi." dediğinde ben daha az önceki şoku atlatamadan ikinci bir şok yaşadım. Herkes bizi sevgili sanıp alkışlamaya başladı.

Barbar Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin