-Bölüm 39-

18.3K 945 43
                                    

-Barbarca 2-

Birlikte masayı kurup oturduk. Barlas ve ben onu ortamıza oturtmuş kendimiz yemek yerine ona yediriyorduk. Barlas sonunda Zeynep'in bu haline acımış olacak ki "Bence nefes almasına da izin vermeliyiz." Dedi. Kafamı çevirip Zeynep'e baktığımda hala ağzındakileri zorlukla çiğnemeye çalıştığını gördüm. Barlas ve benden iyi bir ebeveyn olmazdı sanırım. Kızı resmen boğacaktık. Gür bir kahkaha attım. "Bence de bırakalım da kendisi yesin."

Zeynep'e herhangi bir boğulma tehlikesi yaşatmadan kahvaltımızı da sonlandırdıktan sonra birlikte masayı topladık. Kirli bulaşıkları makinaya dizmek istedim fakat zaten temizlerle doluydular. Bu durumdan nefret ediyordum. Onları tek tek yerlerine dizmek nedense pek bir zahmetli görünüyordu. Neyse ki bu işkence bile Barlas ve Zeynep'le birlikte eğlenceli bir oyuna dönüşmüştü. Ben tabakları tek tek Zeynep'in eline veriyordum, Barlas da Zeynep'i koltuk altlarından tutup havaya kaldırıyor ve tabakları dolaplara koymasına yardım ediyordu. Sonunda mutfaktaki işimizi bitirdiğimizde onlar oyun oynamak için içeri geçtiler. Bense Barlas'a kahve yapmak için mutfakta kaldım. O istememişti ama ben ona ufak bir jest yapmak istemiştim. Kahve hazır olduğunda tepsiyi de alıp içeri geçtim. Zeynep Barlas'ın sırtına çıkmış onu atı gibi yönetiyordu. Koskoca Barlas Altınok'u böyle göreceğimi hayal bile edemezdim. Eskiden Barlas'ın erimesi mümkün olmayan buzdan duvarları olduğuna inanırdım. Bırakın bir çocuğa kendini at gibi kullandırmayı onlara her hangi bir tebessüm bile edeceğini düşünmezdim. Kendine Barbar dedirtecek kadar kaba ve kırıcı birinin o buz gibi görünüşünün altında aslında yumuşacık bir kalbin olduğunu görmek beni mutlu ediyordu. Her zaman, beni kırıp döken birinde ne bulduğumu kendime sormuştum. Şimdi fark etmiştim; ben değil ama kalbim onda sıcacık bir yuva bulmuştu.

"Atımız yorulmuştur ama biraz da su verelim." Diyerek beni fark etmelerini sağladım. Zeynep bana bakıp kahkaha atarken Barlas kafasını kaldırıp bana baktı. Kan ter içinde kalmıştı alnında boncuk boncuk terler oluşmuştu. Zeynep'i dikkatle sırtından indirip ayakta doğruldu. Elimdeki tepsiyi sehpanın üzerine bırakırken tabaktan bir tane lokum alıp Zeynep'in ağzına verdim. Barlas ona da vermem için bekledi ama ben inatla vermedim. "Sana yok."

"Ben de benim için hazırladın sanıp sevinmiştim."

"Sevindin mi gerçekten?" derken elimi uzatıp alnına düşen bir tutam saçı arkaya ittim. Buna karşılık kafasını arkaya çekip terli olduğunu belirtti. Hiç umursamadan omuz silkip "Farkındayım." Dedim. Gözlerimi gözlerine diktim. Tek nefeslik gülümsedi. Ardından merdivenlere doğru yöneldi. Elini yüzünü yıkamaya gideceğini düşünüp nereye gideceğini sormadım. Koltuğa oturup Zeynep'i de yanıma oturttum. Bu sırada Zeynep için hiçbir şey hazırlamadığımı fark ettim. Barlas için uğraşırken onu tamamen unutmuşum. Mutfağa gidip biraz etrafı kurcaladım sonunda benim elimden kaçmayı başarabilmiş kakaolu bir süt bulduğumda gözlerimin sevinçten parladığına emindim. Onu da alıp tekrar içeri geçtiğimde Barlas da geri dönmüştü. Zeynep sütünü içerken biz de kahvelerimizi içtik.

Yapacak ve yiyecek bir şey kalmadığında üçümüz de kudurmak için birbirimizden gelecek herhangi bir hareketi bekliyorduk. Sanki tek başlarına bırakılmış üç küçük çocuk gibiydik. Zeynep zaten çocuktu da bize ne olmuştu böyle hiç bilmiyordum. Belki de çektiğimiz acılar nedeniyle olgunlaşan sadece ruhumuzdu. Aklımız hala oyunlardaydı.

En sonunda yine Barlas'a bulaşmaya karar verdim; "Barlas benim de atım olsana."

Önce 'yok artık' der gibi baktı. Benim ciddi olduğumu görünce "At az gelir sana, ejderhan olayım." Diye dalga geçti.

Ejderha dediğinde gülesim gelmişti. Bu ona tam oturmuştu. Dün gece enseme her değdiğinde beni yakıp kavuran bir nefes ancak bir ejderhada olabilirdi zaten. O benim kahverengi gözlü Barbar Ejderhamdı.

"Ol tabii." Deyip kahkaha atınca o da bana eşlik etti.

Öğlen olduğunda yemeği dışarıda yemeğe karar verdik. Dolabımın karşısında her zamanki 'ne giysem' duruşunu yapıyordum. On dakikanın sonunda sırtı açık bir bluz ve üzerime oturan kot bir pantolon giydim. Makyajımı ve saçlarımı da yapıp siyah botlarımı giydim. Üşümemek için deri ceketimi de yanıma aldığımda gitmek için hazırdım. Aşağıya indiğimde Barbar Bey hala hazırlanıp da aşağıya teşrif edememişti. Öyleyse arabayı ben kullanırım diyerek Zeynep'i de alıp dışarı çıkardım. Arabama varana kadar ceketimi de giydim. Zeynep'i arka koltuğa oturtup emniyet kemerini taktım. Bu sırada Barlas'ın da evden çıkmış bize doğru gelmekte olduğunu görünce havalı havalı şoför koltuğuna ilerledim. Kapıyı açmıştım tam binecektim ki Barlas kolumdan tutup kibarca kenara çekti beni. "Seni yan koltuğa alalım Melike'm"

"Bana ne, ben süreceğim." Diye çocukça inat ettim.

"Zeynep'in hayatını riske atamayız." Diyerek dalga geçince iyice sinirlendim. Sanki kötü bir şoförmüşüm gibi bana davranmıyor muydu deli oluyordum. Hakkımı yiyordu vallahi.

"Barbar!" diye öfkeyle söylenince "Ben de seni..." dedi. Ona sadece 'Barbar' demiştim. 'ben de seni' dedirtecek bir şey söylememiştim ki. Yanlış duymuştu sanırım. "Sadece Barbar dedim sana."

"Hayır, sadece Barbar demiyorsun bana. Bunu sadece sinirlendiğinde yaptığını sanıyorsun ama değil. Herkese sinirleniyorsun ama sadece bana Barbar diyorsun. Eşsiz tek duygu sevgidir. Aynı anda sadece tek kişi için atabilir kalbimiz. Tıpkı senin sadece bana Barbar demen gibi. Bana sadece Barbar demiyorsun."

Biraz düşününce ona hak verdim. Ben sadece ona sinirlendiğimde Barbar diyordum çünkü aslında sevgimi görmek yerine beni incitmesine öfkeleniyordum. Bu yüzden ona özel bir lakap takmıştım. Ona yeni ve bana ait bir kişilik kazandırmıştım. Ona her Barbar dediğimde aslında onu sevdiğimi haykırmıştım. En güzel yanı ise o tüm haykırışlarımı duymuştu. Bu yüzden ona Barbar dememi seviyordu. Ben ona Barbar diyordum ama onun duyduğu 'Seni seviyorum'du. Biz çok ayrı bir bütünün parçalarıydık. Birbirimize sevgimizi ifade ederken bile sıradanlaşmış kelimeleri kullanmıyorduk. Kendimize yeni bir dil yaratmıştık. Barbarca konuşuyorduk.

Bu kez gözlerinin içine bakıp "Barbar," dediğimde dudakları aralandı. Sabahkinin aksine bu kez elini belime koydu. Aradaki bez parçalarına rağmen tenimde hissedebiliyordum, Barbar'ımın yakıcı tenini. Yavaş yavaş dudaklarıma doğru eğilirken ikimizin de gözlerinin odakları değişti. Birbirimizin dudaklarına bakmaya başladık. Onun dolgun kırmızı dudaklarına bakarken tek istediğim onu öpmekti. Dudaklarımızın büyük bir tutkuyla kavuşmasına çok az kalmıştı, artık saliseleri sayıyorken Barlas seri bir hareketle dudaklarımı es geçip kulaklarıma yaklaştı. "Zeynep camdan bize bakıyor." Deyip çekildi. Elini de belimden çektiğinde kendimi boşluğa düşmüş gibi hissettim. Üşümüştüm de... Kendimi aptal gibi hissetmiştim. Bu duruma bir an önce son vermek için "Bence de sen sür." Deyip diğer tarafa ilerledim ve arabaya bindim hemen. Barlas da bindiğinde birlikte şehirdeki tüm kapalı eğlence merkezlerini gezdik. Gün boyunca o kadar çok eğlenmiştik ki günün sonunda Zeynep'i teslim etmek için yetimhanenin önüne geldiğimizde ne kadar üzgün olduğumuz yüzlerimizden anlaşılıyordu. Hani derler ya hayatımız boyunca güldüğümüz her anın bir bedeli vardır diye, şuan Zeynep'le vedalaşmamız da gün boyunca eğlenmemizin bedeliydi.

Dizlerimin üzerine çökerek onun göz hizasına eriştiğimde sanki son defaymış gibi sıkı sıkı sarıldım ona. Neden bu kadar abartmıştım bilmiyorum ama kısa sürede çok alışmıştım ona. Onu burada bırakıp gitmek istemiyordum. Keşke onu da kendimle birlikte götürebilseydim.

Omuzumda sıcak ve büyük bir el hissettiğimde Barlas'ın artık ona veda etmem gerektiğini söylemek istediğini anladım ve geri çekilip Zeynep'in mutlulukla parıldayan yusyuvarlak gözlerine baktım. "Kendine dikkat et tamam mı canım. Barlas ve ben hep seni görmeye geleceğiz."

Kafasını olumlu anlamda sallayıp yanaklarımı öptü sonra Barlas'a kollarını açtı. Barlas onu kucağına alıp yanaklarını öptü. Ardından kulağına bir şeyler söyleyip onu indirdi. Görevli bayan onu elinden tutup götürürken bize el sallamaya başladı. O içeri girene kadar ona el sallamaya devam ettik. Artık gözden kaybolduğunda Barlas'la birlikte eve döndük.



Barbar Where stories live. Discover now