*14*

28.7K 1K 282
                                    

Yorumlarınızla ve attığınız mesajlarla beni çok mutlu ettiniz :) bu bölümü ygsye rağmen erken yazmaya karar verdim😂 Bölüm Doruk'tan olacak. Artık onun da düşüncelerini öğrenme zamanı geldi değil mi?😉 Neyse çok uzatmayayım keyifli okumalar.

DORUK'TAN (AYNI GÜN)

Eve geldiğimde Bulut'un hala ortalıkta olmaması canımı sıkmıştı. Bugün gün boyunca gidebileceği sayılı yerlerin hepsine bakmıştım. Zaten İzmir'i bilmediği için fazla uzaklaşmadan bulacağımı düşünüyordum ama inatçı psikopat beni yanıltmıştı. Sabah ona neden kötü davrandığımı bende bilmiyordum ama içime bu pişmanlık duygusunu sardığı için onu bir güzel pataklayacaktım. Ben asla pişman olmazdım çünkü yaptığım her neyse doğru olurdu. İç sesimle ego kasmamı bitirdiğimde sıkıntılı bir nefes verdim. Nereye gidebilirdi bu kız? Ben onu etrafımdakilerden korumaya çalıştıkça, Bulut daha çok onlara bulaşıyor gibiydi. Sonunun Nazlı gibi olmasından korkuyordum. Bak yine geldi aklıma şuursuz. Kapının açılma sesini duyduğumda ayağa kalktım ve gelenin Bulut olduğunu gördüm. Öfkem tekrar alevlenirken ona doğru yürüdüm ve kaşlarımı çatıp bağırmaya başladım.

"Nerdesin lan sen! Nerdesin? Seni nerelerde aradım haberin varmı senin gerizekalı?!"

Anında yükselip cevap vermeye başladı.

"Benimle düzgün konuş! Beni orda bırakıp giden de sensin bugünü zehir edende! Hesap soracak birisini arıyorsan aynanın karşısına geç!"

Elimi çenesine koyup sıktım. Ona zarar vermek istemiyordum. Canını acıttığımı biliyordum ama bu bana haz veriyordu. Haklı olsa da böyle konuşarak öfkemi harlıyordu ve hemen durması lazımdı. Yoksa kendime engel olamayıp içimdeki canavarı serbest bırakacaktım.

"Kes sesini! Çocukça davranıyorsun yeter artık büyü! Sana zarar vermek istememem zarar vermeyeceğim anlamına gelmiyor."

Gözlerinden firar eden bir damla yaş parmaklarıma deyince tutuşumu hafiflettim. Ne yapıyordum ben? Kendimi kaybediyordum.

"Bana en büyük zararı sen veriyorsun zaten. Kırıyorsun döküyorsun parçalara ayırıyorsun. İçimi acıtıyorsun. Daha ne kadar zarar vereceksin ki bana? Söylesene?"

Pişmanlık duygusu bedenimi tekrar ele geçirirken çenesini hafifçe kaldırdım ve dolgun dudaklarını şevkatle öpmeye başladım. Onu öpmek bana iyi geliyordu ve beni sakinleştiriyordu. Normalde öpüşmeyi sevmeyen ve işini direk halleden biriydim ama Bulut farklı hissettiriyordu işte. Bana karşılık vermeyince zorla da olsa kendimi ondan ayırdım ve gözlerine baktım.

"Neden bana karşılık vermiyorsun?"

Gözlerini kaçırıp kendini benden kurtardı.

"Odama çıkıyorum ben. Uyuyacağım."

Söylediği şeye inanmasam da üstelemedim. Kafasını toparlamasına izin vererek merdivenleri üçer beşer çıkışını izledim. Nasıl olsa gece bunların hesabını verecekti. Ona düşündükçe yüzünün kızarmasını sağlayan şeyler yapacaktım. Telefonum çaldığında yüzümdeki sinsi gülümsemeyi silip arayana baktım ve kaşlarımın çatılmasına engel olamadım. Hangi yüzle arıyordu bu şerefsiz beni?

"Ne var lan?!"

"Sen telefonları ne güzel açıyorsun öyle"

"Ateş o telefonu bir taraflarına sokmadan söyle ne istiyorsan!"

Ateş'in iğrenç kabkahasını duyduğumda sinirle nefes verdim.

"Tamam şampiyon sakin ol. Bu gün benim bara gelmen gerekiyor."

SadistWhere stories live. Discover now